GÖNÜLLERİ YAPMAK KOLAY MI?
Diyanet İşleri Başkanlığımız, bu yıl Ramazan ayında, “Gelin gönüller yapalım, Bu Ramazan ve Her zaman” çağrısında bulunuyor. Bu çağrıyla, gönüller arasında köprüler kurulmasına, kırık kalplerin, yaralı gönüllerin, bitap düşmüş yüreklerin onarılmasına vesile olmamızı istiyor.
Başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennem ateşinden kurtuluş olan Ramazan-ı şerife kavuşturduğu için Rabbimize şükredip, bereketinden ve feyzinden yararlanalım İnşaAllah.
Diyanet İşleri Başkanlığımız, her Ramazan ayında olduğu gibi bu sene de toplumumuzda unutulan bir değeri yani Gönül almayı, gönül yapmayı, gönülleri fethetmeyi gündemine taşımış, Allah razı olsun.
Ancak gönül almak o kadar kolay mı? Hele kırılan gönülleri yapmak kolay mı?
Hazırlanan Cuma hutbesinde özetle şöyle deniyor; “Gönül yapmanın, gönüller fethetmenin sayısız yolları vardır. Gönüller, her şeyden önce sevgi, saygı ve muhabbetle fethedilir. Gönüller, merhametle kazanılır. Merhamet, varlığın ilahi mayasıdır. Gönüller, paylaşmakla inşa edilir. Paylaşmak, evvela gönlümüzü muhabbet ve samimiyetle birbirimize açmaktır. Düşmanlığı, kini, nefret ve intikamı, kalbimizden söküp atmaktır. Gelin gönüller yapalım, bu Ramazan ve her zaman.”
Ne kadar güzel ne kadar doğru bir temenni. Keşke her Müslüman bunu hayatına uygulayabilse.
Sevmek ve sevilmek çok güzel bir duygudur. Sevgili, saygılı ve muhabbetli olmak ayrı bir erdemliktir. Kaç kişi de kaldı ki? Herkesin birbirine şüphe ile yaklaştığı ve birbirini potansiyel suçlu gibi gördüğü bir toplumda sevgiden saygıdan muhabbetten söz edilebilir mi?
En başta ülkeyi yönetenler; maşallah pek muhabbetliler ancak bu muhabbetin içinde ne kadar sevgi ve saygı var? Bunlar nasıl gönül alacaklar? Topluma ne kadar doğru örnek oluyorlar acaba?
Rahman ve Rahim olan Rabbimizin rahmetinin yüreklerdeki yansımasıdır merhamet. Ancak içi kin, zülüm ve nefret kaplamış kalplerden nasıl merhamet beklenebilir ki?
İnsan olmanın ve hatta İslam diniyle şereflendirilen insan, kendisine emanet olarak verilen nimetlerin şükrünü bilmeden onları koruyup kollaması gerekirken tüketerek ve kirleterek yok etmektedir.
Günümüzde kadına şiddet, çocuklara taciz, doğal güzelliklere, ağaçlara, hayvanlara, kısacası çevresine katliam uygulayan bir zihniyetin hâkim olduğu kişilerden nasıl merhamet nasıl beklenir ki?
Paylaşmak, dünyanın neresinde olursa olsun muhtaçlara, kimsesizlere, insanlığın insafına terkedilmişlere yardım eli uzatmaktır. Bırakınız fakirlerle yoksullarla paylaşmayı sadece komşusuyla bir tabak yemeği paylaşan kaç kişi kaldı ki?
Gülümsemek sadaka olduğu halde küçük bir tebessümü dahi birbiriyle kaç kişi paylaşıyor ki?
Büyük devletlerin güç gösterisi yüzünden Ülkelerinden kaçmak zorunda kalmış aileleriyle birlikte tanımadıkları bir ülkede sığınmacı durumuna düşen ve bunun anlamını dahi bilmeyen küçücük çocukların kırılan gönülleri nasıl kazanılır ki?
Tüketim alışkanlığı israf çılgınlığına çeviren insanların her gün medyada boy gösterdiği televizyonlarda gösterilen reklamlarla çeşit çeşit yiyecekleri sadece seyredebilen ama ulaşması imkânsız insanların kırılan gönülleri nasıl alınır ki?
Bir tarafta her akşam milyonlarca insanın zengin iftar sofralarında tabaklarından arta kalan artıkları, bir tarafta da onlara muhtaç yine milyonların durumunu düşündükçe o insanların mahzun gönülleri nasıl alınabilir ki?
Olmadık yerde olmadık zamanda ettiğimiz bir lafla kalbini kırdığımız, küçük düşürdüğümüz, alay ettiğimiz bıyık altından çaresizliğine güldüğümüz insanların kırılan gönüllerini yapmak kolay mı?
Ramazan ayı, bir mekteptir. Bu mektebin talebeleri bütün inanan insanlardır, yani müminlerdir. Bizlere sabrı, şükrü, nimetlerin kıymetini, paylaşmayı, varlık ve yokluğun anlamını idrak etmeyi ve gönüllerin ne kadar değerli olduğunu öğretir.
Bize düşen, bu kutlu mektebin çalışkan bir talebesi olabilmektir. İnşaAllah. Kalın sağlıcakla.
ÇEVRECİ SÖZÜ: Bir Gönül Yapmak Gelmiyorsa Elinden, Bari Bir Gönül Yıkılmasın Dilinden (Hz. Mevlana)
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.