Her şeyi ertelersin bunu erteleyemezsin
Her zaman ölümün geldiğini biliyoruz. Ne yaparsak yapalım ölüm hep yok edecektir. Fakat yine de bizler umuda karşı umut beslemeye devam ediyoruz. İçten içe diğer herkes ölebilir ama sen değil diyoruz kendimize.
Bizler her zaman diğer insanları ölürken görüyoruz, asla kendimizi ölürken görmüyoruz ve bu yüzden o, doğruymuş, mantıklıymış gibi gözüküyor. ‘Şu kişi ölür, bu kişi ölür ve sen asla ölmezsin. Sen her zaman onlar için üzülürsün, sen her zaman onlara elveda demek için mezarlığa gidersin ve sonra yeniden eve dönersin. Bu bizi kandırmamalı çünkü tüm bu insanlar da aynı şeyi yapıyordu. Ve hiç kimse istisna değildir. Hayat böyledir. Bu bir döngüdür. “Ölüm gelir ve senin isminin, senin şanının tüm kurmacasını yok eder. Ölüm gelir ve basitçe her şeyi siler; ayak izleri bile kalmaz. Hayatımız aracılığıyla yaptığımız şey her ne olursa olsun suyun üzerine yazı yazmaktan başka bir şey değildir; kuma bile değil suyun üzerine. Henüz sen onu yazmadın bile ve o kayboldu. Onu okuyamazsın bile; sen onu okuyana kadar o gitmiştir. Fakat biz bu şatoları boşluğa kurmak için çabalamayı sürdürürüz.”
Hayatın içindeki arayışlarımızdan ziyade varlık bizlerin en son noktası olmalı…
Çünkü onun ötesinde hiçbir şey yok…
Varlık sana ne zihnin ne de kalbin verebileceği şeyi verecektir: O sana sessizliği, huzuru verir. O sana dinginliği ve mutluluğu verir.
Ve en sonunda da ölümsüz olma hissini…
“Varlığı bilerek ölüm bir kurgu haline gelir ve yaşam ebediyetin içine doğru kanatlanır.
Kendi varlığının farkında olmayan bir insanın gerçekten canlı olduğu söylenemez.”
Zamanda son derece çaresiz hissetmek, fakat ölümünü yirmi dört saat dahi erteleyememek…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.