Hikemü’l Atâiyye’den Seçmeler
İbn Ataullah El-İskenderi 13. yüzyılda Mısır'ın İskenderiye şehrinde dünyaya gelmiş büyük bir alimdir. İslam Dünyasında daha çok "Hikemü'l-Ataiyye" adlı meşhur eseriyle tanınmıştır. Fıkıh alimi olarak tanınmış daha sonra Şazeli tarikatına intisap etmiştir. Yaptığı vaazlarda ve yazdığı eserlerinde, tasavvufun en derin konularına temas etmekle birlikte, bazı tasavvuf erbabının tartışmalara konu olan görüşlerine yer vermemiştir. Araştırma - İnceleme, Diğer, Edebi Eserler kategorilerinde eserler kaleme almıştır.
İskenderi’nin "Hikemü'l-Ataiyye" adlı eseri, tasavvuf ilmini tatbike vâkıf olmak isteyenlerin okuması gereken bir klâsiktir. Mutasavvıfların, “Namazda Kur’ân’dan başka bir kitap okumak caiz olsaydı Hikem okunurdu.” şeklinde methettikleri bu kıymetli eser, ünü kendi coğrafyasını aşarak başka kıtalara da ulaşmıştır.
Cuma günleri birkaç hafta bu hikmetlerden bazı seçmeleri istifadenize sunacağım…
Hataya düşme durumunda recânın (ümidin) noksan oluşu, amel ve ibâdete güvenmenin alâmetlerindendir.
Bir taraftan senin için tayin ve kefil olunan şey için çalışıp-çabalaman; diğer taraftan ise senden yapılması istenen ibâdetler için kusur ve tembellik yapman, kalp gözünün kör olduğuna bir delildir.
İbâdetler, ayakta duran bir takım şekil ve sûretlerden ibarettir. Bu şekillerin rûhu ve özü ise, kendilerinde bulunan ihlâsın sırrıdır.
Varlığını bilinmezlik toprağına göm. Çünkü gömülmeyen şey bitmez. Bitse de netice itibariyle tam olmaz.
Dünyanın ve maddenin şekilleriyle aynası kirlenmiş olan kalp nasıl parlar?
Şehvetleriyle bağlanmış olan kalp Allah’a doğru nasıl yol alır? Gafletlerin kirinden temizlenmemiş olduğu halde Allah’ın huzuruna girmeyi nasıl arzu eder? Saçma-sapan şeylerden vazgeçmeden sırların inceliklerini anlamayı nasıl ümit edebilir?
Teneffüs ettiğin her bir nefeste, Allah’ın sende icrâ ve imza ettiği bir kaderi vardır.
Sende gizli olan ayıpları arzu edip araştırman; senden perdelenmiş olan gaybları araştırmaktan daha hayırlıdır.
Kendisinden ayrılmak mümkün olmayan varlıktan kaçıp; kendisiyle devamlı kalmak mümkün olmayan şeyi isteyen kimseye hayret ki hayret! Çünkü Gözler kör olmaz, fakat göğüslerdeki kalpler kör olur!
Hâli ve yaşayışı sana feyiz ve hamle vermeyen; sözü seni Allah’a götürmeyen kimse ile sohbet etme, arkadaşlık yapma!
Çoğu zaman kötü bir şey yaparsın; fakat hâl ve gidiş yönünden senden daha düşük bir kişi ile arkadaşlık yapman, onu sana güzel gösterir.
İbâdet ve tâat yapamadığında üzülmemen; hata ve günâh işlediğinde ise pişmanlık duymaman, kalbin ölüm işaretlerindendir.
Şayet Allah’ın adâleti seninle karşılaşırsa, küçük günâh diye bir şey yoktur! Hepsi hesâba katılır! O’nun lütuf ve ihsânı seninle yüz yüze geldiğinde ise, büyük günâh diye bir mesele kalmaz!
Varlığı sence küçük görülen ve göze batmayan ibâdet, aslında kalplerin dirilişi için en çok ümit verici bir ibâdettir.
Karanlık, nefsin ordusu olduğu gibi; nur da kalbin askeridir. Allah, kuluna yardım yapmak istediği zaman nurlar ordusuyla onun imdâdına koşar; karanlık, zulmet ve ağyârın ilgisini ondan keser.
Ümitli olduğun her şeyin kölesi; ümit kestiğin her şeyden de âzâde ve hürsün.
İhsân ve lütuf yolunun nezâketiyle Allah’a yönelmeyen kişi, mihnet ve imtihan zincirleriyle O’na doğru çekilir!
Allah’a karşı mâsiyet (günâh) ve kötülüklerin sürüp giderken, O’nun sana olan ihsânının devam etmesinden çekin ve kork! Çünkü bu bir istidrâc olabilir. Biz onları bilmeyecekleri yönden derece derece azâba yaklaştırırız!
İlâhî vâridler, feyiz ve ilham, pek seyrek olarak ansızın gelir. Bu durum, kulların meseleyi istidat ve kabiliyetle izah etmemeleri, böyle bir iddiada bulunmamaları içindir.
Her meseleye cevap veren, her gördüğünden bahseden ve her bildiğini anlatan bir kimse gördüğünde, bu haliyle onun câhil olduğunu anla!
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.