İlaç israfı
Seneler evvel Bağkur müdür muavini ile ahbap ve sonra da dost olduk. Karşılıklı konuşur, sohbet ederdik. Bir sohbet esnasında Kulu'nun bir nahiyesinde bir doktor, bir eczacının olduğunu ve bu kişilerin yanlış işler yaptığını anlattı. İlaç sarfiyatının çok aşırı olduğunu bu olayların önüne geçemediklerini aynı zamanda Yarma Kasabası’nda da gene ilaç yolsuzluğu olduğunu söyledi. Arabaya bindim Konya’daki jandarma birliğine gittim, kapıda nöbetçilere “komutanınızla görüşmek istiyorum” dedim. Beni aldılar birliğin komutanın olduğu odaya götürdüler. Odaya girdim iki yüzbaşı birde sivil şahsın olduğunu gördüm.
Yüzbaşı, “buyur hacı abi” dedi. “Sizle görüşmeye geldim sivil arkadaş kim?” dedim. “Arkadaş subay rahat konuşabilirsin” dediler. Kulu’nun bir kasabasında bir doktorun bir eczacının olduğunu ilaç israfının çok olduğunu ilaçların dışarıya gittiğini anlattım. Yüzbaşı, “kaynak var mı?” dedi. Bağkur müdür muavinin ismini verdim, “bundan iyi kaynak olurmu” dedim. Teşekkür ettiler, çay söylediler. telefonumu aldılar duyarlı vatandaş olduğumu söylediler oradan ayrıldım. Aradan iki ay sonra müdür muavini arkadaşımla görüşmemizde sarfiyatın hâlâ devam ettiğini söyledi. Emeğimin boşa gittiğine üzüldüm. Rabbim bu devlete ecir sabır versin.
Devlet malını zimmete geçirenler hakkında Kuran-i Kerim de şöyle buyurulmaktadır: "Kim emanete (kamu malına) hıyanet ederse, kıyamet günü hıyanet ettiği şeyle birlikte gelir. Sonra da hiçbir haksızlığa uğratmaksızın herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir ve onlara haksızlık edilmez" (Ali İmran 161)
Bu ayet devlet malına el uzatanların yaptıklarının karşılığı olarak layık oldukları cezaya çarptırılacağını göstermektedir. Peygamber Efendimiz (SAV) devlet malı hususunda Müslümanların dikkatini çekmek üzere, "Mümin, devlet malına hıyanet etmez" buyurmuş ve devlet hazinesine ait değeri fazla olmayan bir malı zimmetine geçiren bir Müslüman’ın cenaze namazını kılmamıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.