İNSANLARIN NE DEDİKLERİ UMRUMDA MI?
Çoğumuz bir işe başlarken, başarı ve genellikle başarısızlıkla sonuçlanan durum karşısında bir beylik söz ortaya atarız, umursamazcasına ve meydan okurcasına.
“Valla, kimin ne dediği umrumda değil.”
Oysa bunu söylerken bile insanların ne dedikleri veya ne diyeceklerini önemsediğimizi gösteriyoruz. Yani bu sözlerde bile bir korku vardır, yargılanma ve yadırganma korkusu. Eğer gerçekten önemsemiyor olsak, hiç birimiz böyle konuşma ihtiyacı hissetmeyiz. Genellikle bu beylik sözü birkaç kişinin yanında söyleriz, ama yalnız kaldığımız zaman hemen bir telâşe düşer ne söyleneceğini düşünmeye başlarız. Aslında önemsemeden yaşasak ne kadar güzel olurdu. Ama önemsiyoruz işte.
Kendinize bir bakın. Sabah evden çıkarken bir saat tutun. Evden çıkıncaya kadar ne kadar süre harcıyorsunuz aynanın karşısında, traşınız veya makyajınızla ilgili. Bir gece önceden kıyafet seçimine başlarsınız. Bir gün önce giydiğiniz kıyafeti o gün giymemeye çalışırsınız. Neden? Herkes “aaa başka kıyafeti yok muymuş da her gün aynı kıyafeti giyiyor” diyecekler korkusundan. Evin içinde gün boyu eşofmanlarla gezerken, çocuğunuzu bir parka bile götürseniz o eşofmanı çıkartıp, rahat olmasa bile farklı bir kıyafet giyip gidiyorsunuz. Ne garip değil mi? Evde hiç umursamadığınız kıyafetiniz, dışarı çıkarken rezil olma duygusu yaratıyor. Yani kendinize saygınız yokken, başkalarına saygı duyuyor ve onların ne diyeceğinden korkuyorsunuz. Yani hayatınızı kendinize göre değil, başkalarına göre yaşıyorsunuz.
İnsanlar ne diyecek korkusu yüzünde sürekli maskelerle ve riyakârlıkla dolaşıyoruz. Bir toplumda sıradan bir espri yapıldığı zaman herkes kahkahayla gülüyorsa bizde katılırız ama aynı espri evde aklımıza geldiği zaman ne kadar saçma diye söyleniriz. Bunun nedeni “anlamadı, espri anlayışı ne kadar dar” demesinler korkusuyla o kahkahalara eşlik ederiz. Yani zorlamayla yapılan maskeli korku. Kendince normal olan bir şeyi yapmayı kabulleniyorsun ama insanlar ne diyecek diye ortaya koyamıyor, söylemek istediklerini söyleyemiyor içine atıyorsun.
Bu “insanlar ne der?” korkusu, hayatı bizim dışımızda yaşamaya zorluyor hayat tarzımızı birilerinin isteği doğrultusunda yaşamaya zorluyor. Aklımızı ve yeteneğimizi bile kısıtlıyor bu korku. Ama bir gerçek daha var ki, toplumu görmemiz, yok saymamızda mümkün değildir. Bu yok saymamamız, karakterimize dışına çıkmamızı ve farklı insanların kimliğine de dönüşmememiz gerekir.
Bu korku değil mi biz biz olmaktan çıkartan? Bu korkudur insanların özünü gösterememesi, kişiliğini yansıtamaması maskeli ve bağımlı kişiliğimizle dolaşmamız. Asıl tartışılması ve insanların kendisini sorgulaması gereken budur.
Ama insanlar ne der düşüncesine önem vermemek kadar, ”ne istersem yaparım” demekte mümkün değil. Eğer ahlak kurallarına aykırı ise yapılacak iş, kazanmak için her yol mubahtır, diyerek birilerinin sırtına basarak, hak yiyerek, adalete uymayan davranışlarda bulunup “kime ne” de diyemezsiniz. Eğer bunları yapmıyorsak, ahlak kurallarının dışına çıkmıyorsak “kime ne” diyebiliriz.
Aslında unuttuğumuz bir gerçek var ki, insanları memnun etmek mümkün değildir. Kimine göre doğru olan, bir başkasına göre yanlıştır. Kendimize göre yapmış olduğumuz davranışların toplumun bir bölümü tarafından onay görmesi varken bir bölümü tarafından ret göreceği kesindir. Maalesef toplum kuralları dediğimiz ve bu kurallar neticesinde ”insanlar ne der?” korkusu hayatımızı zorlaştırıyoruz. , kimine göre doğru, kimine göre yanlış olan her ne varsa, bu kurallar bizim adımıza karar verme yetkisini kendilerinde buluyor ve bizi yönlendirmeye yönelik, bizi biz olmaktan çıkartan kurallar silsilesi haline geliyor. Peki siz hangisine göre hareket edeceksiniz?
Bir gerçek var ki, insanların hürriyetlerine, inançlarına saygı duyup, kendiniz için yararlı olanı uygulamak en doğru yoldur.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.