“İstemezük”çülerin halet-i ruhiyesi
Bu ülke “İstemezük”çülerden çok çekti. Hâlâ da çekmekte. Bu güruh kendileri iyi bir şey yapmadığı gibi, yapmak isteyenlere de engel olmak ister. Evvel ahir bu böyle olmuştur. Bunlar “İstemezük” dedikçe iyi bir şey yaptıklarını sanırlar. Sanırlar ki bu yaptıkları muhalefettir. Bunlara kim öğrettiyse, muhalefet etmenin birinci şartı her yapılana itiraz etmektir. Bunlar maça çıkarken iyi oynayarak galip gelmek yerine, rakibi oynatmayarak berabere kalmayı yeğlerler. Onun için de memleket için bir çivi dahi çakmışlıkları yoktur. Uzun söze ne gerek. Onların kim olduklarını siz benden iyi biliyorsunuz. İyi biliyorsunuz ki, güvenmediğiniz için memleketin idaresini onlara teslim etmiyorsunuz.
Bir zamanlar elektrik santralleri yapılırken bu güruh kazan kaldırmış “Bu kadar elektriği ne yapacaksınız. Toprağa mı gömeceksiniz” diye itiraz etmişlerdi. Sonra “Mutlu azınlıkların otomobilleri geçecek” diyerek Boğaz Köprüsüne de karşı çıktılar. Daha sonra da rahmetlik Özal Boğaz Köprüsünü satacağını söyleyince Necdet Calp Paşa da “Sattırmam” diye tutturmuştu. Dedik ya bunlar yapılan her iyi şeye karşı çıkarlar. Kanal İstanbul’a, Üçüncü Hava alanına, Yavuz Sultan Selim Köprüsüne de karşı çıkmaları karakterlerinin gereğindendir.
Bu özel türler, ete kemiğe bürünerek her yerde değişik şekillerde ortaya çıkabilirler. Zaten alıştık bunlara. Çok uzaklara gitmeye gerek yok. Hızlı tren yapılırken de dalgalarını geçiyorlardı. Umarım şimdi hızlı trenle yolculuk yaparken birazcık da olsa yüzleri kızarıyordur. Bu özel türler Marmaray açıldığında da kendisini göstermişti. Hatta bazıları o kadar da ileri gitmişti ki, “Muska da verseniz Marmaray’a binmem” diyecek kadar aklın sınırlarını zorlamıştı.
Girizgah biraz uzun oldu ama, meramımı iyi anlatabilmek için gerekliydi.
Yukarda anlattıklarımın değişik versiyonları kendilerine “Sivil Toplum Kuruluşu” adını vererek tebdili kıyafetle karakterlerinin gereğini icra ederler. Bunlar kimi zaman ağacı bahane ederek “Geziciler” olarak tezahür ederken, kimi zaman hidroelektrik santrallerine “doğasever” olarak karşı çıkarlar. Karşı çıkmalarının nedeni “Daha iyisi olsun” diye değildir. Olmasın diye karşı çıkarlar. Maksatları daha iyi oynayarak maçı kazanmak olmamıştır hiçbir zaman. Karşı takımı oynatmayarak beraberliğe razı olmaktır. Onu da beceremezlerse başka güç odaklarından yardım isterler. Kimi zaman da demokrasiyi rafa kaldırarak “Ordu Göreve” diyerek ihtilal çığırtkanlığı yaparlar.
Malum zevatın yeni ilgi alanı Nükleer karşıtlığıdır. Dünyada neredeyse kullanmayan ülke yok gibi. Biz bu teknolojiye yeni giriş yapıyoruz. Dünya üzerinde 500’ün üzerinde nükleer reaktör bulunmaktadır. Avrupa’da her ülke bu teknolojiyi kullanırken, en çok da Amerika kullanmış. Nükleer karşıtlarının dillerine pelesenk ettikleri Çernobil’e rağmen Rusya’da da hâlâ bu teknoloji kullanılmaktadır. Üstelik 31 tane reaktör bulunmaktadır.
İsviçre aşağı-yukarı Konya kadar bir alana sahip. 2013 rakamlarına göre 8 milyon nüfusu var. İsviçre’deki reaktör sayısı 5. İsveç’te ise reaktör sayısı 10. İngiltere’de, Almanya’da, Fransa’da, İspanya’da 100’ün üzerinde reaktör var.
AKP yapıyor diye karşı çıkmak akıl kârı değil. Keşke siz yapın da alkışlayalım. İstemeyenin karnı ağrısın.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.