Kabir azâbından Rabbimize sığınırız
TARİHE YOLCULUK (145)
- Ahret konaklarının ilki olan Merkez Efendi Kabristânı’nı madem ziyaret ettik, o zaman şu güzel duayı okumak bize vacip oldu: “Allahım! Cehennem ateşinin fitnesinden, cehennem azabının fitnesinden, kabir fitnesinden, kabir azabından Sana sığınırım.”
Her mezarlığı ziyaret ettiğimde veya bir cenazeyi defnedişimde o kabristana adım atar atmaz ölüm ve kabir azabı aklıma gelir.
Hele 16’ıncı yüzyılda oluşmaya başlayan ve çok sayıda tarihî şahsiyetlerin, güngörmüş ve tarihte pek çok olaya tanıklık yapmış insanların mezar taşlarının bulunduğu bir kabristanı ziyaret ediyor olmanız, sizi biraz daha heyecanlandırarak “öbür dünya” diye adlandırdığımız ahiret hayatı; İmam-ı Gazali’nin İhya’sında dile getirdiği kabir azabı birden gözümün önünde canlanıyor!
Tarihi şahsiyetler bu mezarlıkta…
Turgut Özal Caddesi ile D-100 Karayolu'nun da kesişme noktasında bulunan ve ismini Merkez Efendi Camii’nden alan Merkez Efendi Kabristânında şu tarihi şahsiyetlerin mezar taşları var: Rıza Nur (1879-1943, siyasetçi-yazar ve hekim), Halide Edib Adıvar (1882-1964, yazar ve siyasetçi), Abdullah Cevdet (1869-1932, yazar ve siyasetçi), Hamdullah Suphi Tanrıöver (1885-1966, Milli Eğitim Bakanı, Türk Ocakları Umumi Reisi), Abdülhak Şinasi Hisar (1888-1963, yazar), Hulusi Yazgan (1868-1940, hattat), Yaşar Erkan (1912-1986, Olimpiyat madalyalı güreşçi), Ergun Köknar (1934-2000, tiyatrocu ve gazeteci), Suna Pekuysal (1933-2008, tiyatrocu), Necmettin Erbakan (1926-2011, siyasetçi, mühendis, akademisyen), Sabahattin Eyuboğlu (1908-1973, yazar, akademisyen ve çevirmen), Toktamış Ateş (1944-2013, akademisyen ve yazar), Sadettin Kaynak (1895 – 1961, Klasik Türk Müziği Bestecisi). Bu isimlerden ayrı olarak tarihe malolmuş şu kişilerin de mezarlarını gördüm: Tanbûrî Cemil Bey (1873-1916), Şeyh Kenân-ı Rifâî, Refi Celâl Bayar (1904- 1940), Bölükbaşı ailesi, Cağaloğlu ailesi, Yumakoğulları ailesi, Ahmet Avni Konuk (1287, 1357-1938, tasavvuf ve mûsıkî üstadı, Mesnevî Şerif şarihi). Dikkatimi çeken bir başka mezar taşında ise şunlar yazılı idi: “Hazreti Fatime cariyesi olan Hacı Hamdiye Yazgan şefaata muhtaçtır. Ey Sevgili Büyük Nebi mezarında gözet beni – 19”. Veziriazâm Piri Mehmet Paşa ahvadından bazı kişilerin mezarlarının yanı sıra gözüme takılan “Hu, Yoktur Tapacak Çalaptır Ancak” yazılı mezar taşı da vardı.
Merkez Efendi Mezarlığında yatanların bir dili olsa, konuşmalarına bir müsaade edilse kim bilir bize neler anlatacaklar. Kim bilir neler haykıracaklar biz yanıldık bari siz yanılmayın diyecekler! Bizim hatalarımızı işlemeyin. Biz Allah için yaptıklarımızın karşılığını gördük. Meğer gerisi boş ve yalanmış mı diyecekler? Kim bilir!
“Kabir azabından…”
Madem ahret konaklarının ilki olan bir mezarlığı ziyaret ettik, o zaman şu güzel duayı okumak bize vacip oldu: “Allahım! Cehennem ateşinin fitnesinden, cehennem azabının fitnesinden, kabir fitnesinden, kabir azabından, zenginlik fitnesinden, şerrinden, fakirlik fitnesinin şerrinden ve Deccali Mesih'in (bir gözü kör olan ve kıyamet belirtisi olan deccal kastediliyor) fitnesinden şerrinden Sana sığınırım.”
İnsanı kabir azabına sevkeden büyük günahlar (Allah’a şirk koşmak, münafıklık yapmak, yalan söylemek, yalan yere yemin etmek, zina etmek, haram para yemek, namazdan ve Kur’an’dan uzaklaşmak, kamunun malınıçalmak, hırsızlık yapmak) dan da Rabbimize sığınırız.
YARIN: Merkez Efendi Dârulkurrâsı ve Nağmedâr…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.