Kitaplar arasında
Okulların tatil olduğu böyle zamanlarda okumaya daha çok zamanımız olduğu ve daha bir ehemmiyet verilmesi gerektiği aşikâr. Tatil havası diyerek sadece kurgu eserleri değil, fikir kitaplarını da okumayı ihmal etmemeliyiz elbette ki.
Bakalım bu hafta seçtiğim kitaplar ilginizi çekecek mi?
İlk kitabımız Dergâh’tan, Aytaç Odalar’ın kaleme aldığı ‘Türk Düşüncesinde Bir Nevabit,’, İsmet Özel’in meseleleri ele alış biçimini, ortaya koyduğu sorunlara ürettiği çözümleri ve bunları nerede aradığını incelikli bir tahlile tâbi tutarak bizlere bir yol haritası çıkartmaya çalışan bir kitap. İsmet Özel’in genelde Türk düşüncesindeki, özelde İslâmcı gelenek içerisindeki nevabit duruşunu, kendi İslâmcılık düşüncesi ve ontolojisini özellikle merak edenlere…
Edebiyatımızın en çalışkan kalemlerinden Ali Haydar Haksal’ın İz’den yayınlanan ‘Aradan Geçen Uzun Yıllar’, usta yazarın ilk hikâye kitabının yayınlanışından otuz yıl sonra okurlarına ulaştırdığı on beşinci hikâye kitabı. Ben kendi adıma özellikle gelişimden ziyade yığılmanın söz konusu olduğunu düşündüğüm hikâye türünde usta isimlere daha bir yakın durulmasını düşünen taraftayım.
Ekonomik şartların yayıncıları ve okurları ziyadesiyle zorladığı bugünlerde hızını kesmeyen yayınevlerinden, Ketebe… Sadece nicelikte değil, nitelik olarak da sıkı kitapları okurla buluşturmaya devam ediyor bu yayınevimiz.
İz’den Ketebe’ye geçen yazarlardan olan Güray Süngü, pek çok dergide sık ve düzenli gördüğümüz önemli bir kalem. Ülkenin dört bir yanında düzenlediği atölyelerle de okuma ve yazma meraklısı gençlere yol açmaya çalışıyor. Kitap yayınlama konusunda da çalışkan bir isim, Güray Süngü. Ketebe’den hikâye türünde iki yeni kitabı birden kitabı çıktı. Bunlardan ‘Vicdan Sızlar’daki hikâyelerinde sıradanı sıradışı kılan tuhaf karakterlerin ve olayların evrenine kapı aralıyor. Vicdan Sızlar’da dil, yazarın hünerli ellerinde şaşırtıcı biçimlerle dönüp bükülüyor, kelimeler keskin bir ironiyle zihninizin anahtar deliğinden içeri süzülürken aynı zamanda kocaman bir gülümseme vadediyor.
Güray Süngü, ‘Köşe Başında Suret Bulan Tek Kişilik Aşk’ta ise hayatın absürt detaylarına göndermeler yapıyor, yabancılaşmanın yarattığı boşluklara ve yalnızlığın karanlık yanına bakıyor. Aşk izleği, ince bir doku halinde kendini hissettirirken; sevginin ve nefretin çeşitli yüzleri birbirine dönüşerek okuru selamlıyor.
Felsefe hayatın her anında, hemen her türde olması gereken önemli bir bilim. Felsefeye dair kitaplar hep bu yönüyle, hem de okuması diğer türlere göre biraz daha fazla çaba isteyen bir alan olduğu için beyin ve düşünme melekelerimizi zorluyor, vizyonumuzu her bir okumada yukarı taşıyor. Editörlüğünü İhsan Berk Özcangiller’in yaptığı ‘Ruhun Felsefesi’; Nedir hayatın ve canlılığın temeli, düşünebiliyorsak ve hissedebiliyorsak bunları sağlayan şey nedir? O şey bizi diğer canlı türleriyle hatta kozmosla ortaklaştırıyor mu yoksa bizi diğer canlı ve cansızlardan ayırıp bize evrende ayrıcalıklı bir konum mu temin ediyor? Peki o şeyin bedenimizle ilgisi nedir? Bedenimizle birlikte, ondan ayrılamaz bir biçimde mi vardır o, yoksa bedenimizden bağımsız mıdır? Ölümden sonra o, varlığını sürdürmeye devam mı edecek, yoksa onun ölümsüzlüğünden söz edilebilir mi? gibi sorular etrafında dönen tartışmalara yer veriyor.
Bu hafta tavsiye edeceğim son kitap İletişim’den. Özgü Çilli, ‘Osmanlıda Eğlence adlı oldukça önemli araştırmasında, dinî mensubiyetin şekillendirdiği farklı yaşam gelenekleri ile eğlenceler arasındaki ilişkileri, kadınların bu etkinlikler üzerinden sosyal hayata dahil olma imkân ve çabalarını, modernleşme hareketinin eğlence hayatında yarattığı değişimleri, yönetimin ve aydınların bu yeni süreçteki rol ve tutumlarını aktarıyor. Çilli; Osmanlı döneminde İstanbul’un eğlence hayatını ele alırken, çalışmasının merkezine sosyal ve kültürel etkinlikler içindeki insanı yerleştiriyor. Bir anlamda Karagöz’den ziyade, Karagöz üzerinden Karagöz’e giden seyirciyi anlatıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.