Kıyaslamaksak da mı yaşasak?
Hayata tek başımıza açarız gözlerimizi. Dünya adı verilen bu koca hana bir başımıza gireriz. Yaşamın gerektirdiği her yükü sırtlanırız fakat bu yüklerle yarışan bi olgu daha vardır ki; kıyas...
Bu sürecin her alanında bir şekilde daima kıyaslanırken buluruz kendimizi. Yaptıklarımızdan öte yapamadıklarımıza odaklanır insanlar. Üstünlüğün bazı becerilerde saklı olduğunu vurgularlar.
Oysa her birey tek ve özeldir. Fıtratının gereğini yerine getirmek üzere SADECE kendiyle savaş halindedir. Bu savaşta her birimiz farklı bir özelliğimizi kullanırız.
Kimimiz sessizliğiyle, kimimiz çığlığıyla...
Kimimiz varlığıyla, kimimiz yokluğuyla...
Kimimiz cesaretiyle, kimimiz çekingenliğiyle...
Kimimiz zaaflarıyla, kimimiz dirayetiyle hedefe ulaşmak için çaba harcar, inandığımız yolda ilerleriz.
Bunlar gibi pek çok vasıf yaradılışımızla bizlere ilmek ilmek işlenmiştir aslında. Farklılıklar sayesinde kendimizde olanın eksikliğini ya da fazlalığını anlarız. Ona göre kendimizi pozitif anlamda ileri taşımak insani özelliklerimizi maddi ve manevi anlamda güçlendirmek için gayret sarf ederiz. Bu durum asla ve asla kıyas etmek değildir. Bilakis doğru olanı örnek almaktır.
Demem o ki kaplumbağa geyik kadar hızlı olamadığı için sorunlu değildir. İkisindeki farklılık fıtratlarının gereğidir. Bu durum geyiğin kaplumbağadan üstünlüğünü göstermediği gibi, bir aslanın avı olmasına da engel değildir.
Kıyaslanarak değil örnek alıp gıpta ederek yarışa hız verdiğimiz zaman, hem bireyler hem de toplum olarak çok daha önde olacağımız hayattaki en değerli sırdır belki de kim bilir? Sırrı idrak edebilmek temennisiyle...
Sevgi ve saygı ile...
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.