Sanal mı gerçek mi?
İnternetin hayatımıza girmesiyle başlayan değişim sürecimiz sosyal medyayla beraber başka bir boyuta evrildi.
Hayatımızın merkezine koyduğumuz telefonlar sayesinde de bu durumu günlük hayatımızın her alanına dahil eder olduk.
Sanal alemi öyle sahiplendik ki gerçek hayatımızı bir kenara aldık. Sosyal mecrada beğenmediğimiz her olayı kınamak, toplumsal felaketlerde ekranı karartmak ya da desteklediğimizi belli etmek için kalp ikonuna tıklamak yeterli gelmeye başladı.
Fiili icraate gerek duymaksızın görevimizi yerine getirmişçesine kaldığımız yerden hayatımıza devam ettik.
Büyük bir örnekle devam edelim mi?
Ülkemizde yaşadığımız son orman yangınlarında şüphesiz ki her birimizin yüreği yandı. Çok ağırdı yeşilin siyaha dönen rengine şahit olmak. Ciğerlerimizin bir bir yok olmasına tanıklık etmek oldukça ağırdı.
Sosyal medya üzerinden hepimiz düşüncelerimizi bi şekilde dile getirdik. Peki ya sonrasında?
Yeni nefesler için ne kadar ter döktük? Elimize yeni fidanlar alıp toprağa kaç umut ektik? Bu durumu fırsat sayarak yeşile kaybettiğimiz saygımızı hatırlayabildik mi?
Elbette çaba gösterip klavyeden gerçek hayata dönen kişiler ya da topluluklar oldu. Ama inanın klavye kahramanları sayı olarak epey üst sırada yer aldı. Acı ama yadsınamaz bir gerçek maalesef ki bu!
“E ben ne yapayım?” diye düşünmeden evvel şu sosyal medya kahramanlığını bi kenara koyalım mı ne dersiniz? En azından evimizin ya da iş yerimizin önüne bi nefes dikerek bir adım atabiliriz. Doymak bilmediğimiz bu çağda, torunlarımızın alacağı nefesi düşünmeden hoyratça soluklanırken biraz elimizi vicdanımızın üzerine koyabiliriz. Biraz daha hissederek yaşayabiliriz. Değişimi kendimiz başlatarak örnek olabiliriz. Çevremizi bırakın evlatlarımıza bunu aşılayabiliriz. Çünkü ilk adım daima temel taştır. Ne dersiniz sanaldan çıkıp gerçek hayata dönmenin vakti değil mi?
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.