KONYA-TARIMIN BAŞKENTİ Mİ?
Konya’da 13 Orta Anadolu şehrinin tarımının mevcut durumu, potansiyeli ve özellikle de çözüm arayan meseleleri; Tarım Bakanı Faruk Çelik, Bakanlığın üst düzey bürokratları il müdürleri ve bölgenin tüm sivil toplum örgütleri, kooperatif yöneticileri ve ileri gelen işletmelerin sahibinin de katılımıyla tartışıldı.
Şahsımın da delege olarak davet edildiği toplantı hakkında söylenecek çok şey var elbette. Hele konu tarım ve tartışılan bölge de Orta Anadolu olunca çok ama çok şey tartışılmaya ve açıklanmaya muhtaç.
Öncelikle bölgemiz ülkemizin en kurak, buna rağmen ürün çeşitlendirilmesinin en çok uygulandığı bir yer durumunda. Kuru tarımda yetişen buğday, arpa, çavdar, aspir gibi ürünlerin en çok bu bölgede üretilmesi yanında şeker pancarı, mısır, patates, yonca ve ayçiçeği gibi sulanarak tarımı yapılan ürünler de en çok bu bölgede yer almaktadır. Tekraren ve ısrarla ifade ediyorum ki en az yağışın düştüğü bölge olması bir yana yer altı ve yer üstü su rezervleri de bilinenin aksine bu bölgede yetersiz durumdadır.
Gel de çık bu işin içinden; bu gidişle “BU SİKLET BU YÜKÜ ÇEKMEZ” diyebiliriz. Tarım boyutlu bir bölgede en çokla en azların bulunduğu bir bölgeden bahsediyoruz ancak üretici durumun farkında olmadığı (olsa da işine gelmiyor) gibi, resmi otoritenin de konu ile ilgili köklü tedbirler almaktalar diyemeyiz.
Toplantının halka açık bölümünde en çok tartışılanlar hayvancılık, et ve süt fiyatlarının olmasını şaşırtıcı idi. Hâlbuki “köklü tedbirlerin ele alınacağı yapısal değişiklikten söz edilmeli, yani köycülükten işletmeye geçilmenin yolları aranmalıydı. Ayrıca “ET MESELESİNİN OT MESELESİNDEN geçtiğinden bahsedilmeli idi. Maalesef bu olmadığı gibi ne konu aktörleri esas meselelere parmak bastı, ne de bürokratlar suallerin cevaplarını doyurucu noktada verebildi. “Benim oğlum bina okur; döner, döner yine okur” oldu. Çoğu delegenin “Tarımın Başkenti Konya” ifadesiyle başlaması hamaset kokuyordu. Böyle durumlarda konuya duygusallıkla başlama zamanı olmadığı gibi bu tür yaklaşımlar kendini aldatmadan ibaret olur.
Bakanından valisine, bölge vekillerinden bürokratına, konunun çözüm bulacağı üst düzey yetkililerinin bir arada olması ne güzel. Aslında iyi düşünülmüş, bunun yanında iyi hazırlanmış bir toplantı idi. Bakan ve ekibinin üretimin ayağına kadar gelmesi takdire şayandı ve çok iyi değerlendirilmeli idi.
Bakanımızı iyi niyetli ve meselelere çözüm getirmede gayretli ve samimi buldum ancak sivil aktörleri ve siyasi tarafının çok başarılı olduğu söylenemez. Sivil taraf defalarca aynı şeyi tekrar etti, siyasi tarafı da çoğunlukla dinledi. Vekillerimizden Babaoğlu’nun konuya hâkimiyeti, Konuk’un da hitabeti gözden kaçmadı. Toplantıda Kayseri, Yozgat, Sivas ve Ankara’dan vekillerin olmaması utanç verici idi. Bu arada Tahir Başkanın konuşmaları uzun süre ve dikkatle dinlemesi uygulamacı olarak tarıma ilgisinin kanıtı idi.
Gelelim esas meseleye. Ziraatçı olmam nedeniyle tarım ve sulama üzerinde defalarca durdum, yazdım, yaşadıklarım ve gördüklerimden misaller vererek açıkladım ama yetmiyor, yetmiyor. Ey Müslüman, milliyetçi, solcu-sağcı, popülist-yağcı vatansever; her ne isen SUYA ve TOPRAĞA saygılı ol. Bu saygı varlık sebebidir ve vatan, bayrak, Kuran, milliyetin; evladın, eşin, malın-mülkün; yani değerlerin ne ise o kadar olsun. Toprak ve susuz üretim olmaz; üretim olmadan tok olunmaz. Devamında VATAN, ekonomi, hayat, sağlık, özgürlük; yani çok şey olunmaz; OLUNMAZLARDAN DA OLURLARA varılmaz.
Daha nasıl anlatılır; “Yurdun otlusu, kutlusundan yeğdir” türk atasözünde ki derinliğe bakarmısınız.
Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.