Makam mahur hava eyyamı bahur!
Efendim mahur demek, ferahlık ve mutluluk veren demek, Eyyamı Bahur ise Ağustos’un ilk yedi günü, yaz aylarının en sıcak ve boğucu günleri demek.
Yazımızın başlığı ise böyle havalarda dahi ferahlık ve mutluluk taşıyan bir iyimserliğe ve hoşgörüye sahip olma halinin eyyamı bahura dahi yansıması demek….
Bizler böyle güzel hasletlere sahip olmamıza rağmen öyle bir yerdeyiz ki, adeta yalancı Kaf dağının ardında gibiyiz. Anka kuşu bizi ne zaman getirdi ne zaman bıraktı, neden bıraktı, nerden getirdi, biz neden bu haldeyiz hallerdeyiz şaşırmış kalmışız…
Sözüm ona bir denizin kenarındayız…
Sağımız kum, solumuz kum, önümüz deniz…
Atmış hepimizde bet beniz!
Denize düşen ne yapar?
Hemen, yılana sarılır falan demeyin ha…
Makam mahur, hava eyyamı bahur!
Ben neredeyim diye sabahtan akşama konuş dur.
Denize düşen başka ne mi yapar?
Yardım ister herhalde…
Ya biri kurtarsın diye bakar, ya da teknenin birinden birileri bir can simidi atsın diye bekleşir.
Denize her düşen yılana sarılsaydı, yılan en sıcak kanlı hayvan olur, dizimizin dibinden, evimizin eşiğinden ayrılmazdı.
Şimdi lafın gelişi falan diyeceksiniz de…
Yılana sarıldınız mı, yandınız, kara güne kaldınız!
Bu arada yılan vardı da biz mi sarılmadık, daldık denize bir yılan bile yok sarılacak diyenlerde az değil.
Dedik ya efendim…
Makam mahur, hava eyyamı bahur!
*****
Anlayacağınız düştük bir denize! Bu sıcakta, bu havada, bu yaşlarda deniz bizim nemize!
Tatil falanda değil hani…Kim kaybetti de biz bulacağız tatili…
Garip bir deniz kenarı işte…
Rüya ile hayal arası bir manzara…
Deniz dedikçe hangi deniz o diye sorup duracak merak edenler. Kimi Akdeniz anlayacak, kimi Karadeniz!
Denizlerden bir deniz işte…
Fena mı tadını çıkar, bu sıcakta az biraz serinlen diyenler olur mu?
Neden olmasın…
Laf ola beri gele olduktan sonra…
Makam mahur, hava eyyamı bahur!
Denize düşenin halini denize düşen bilirmiş.
Hele yüzme de yoksa…
Ne yaparsınız?
Çırpınırsınız!
Nerede mi?
Herkesin kendince bir ad koyduğu o denizde…
Bazı dostlarımız, sabır denizi de diyorlar.
Sabreden derviş diye başlayan cümleler var ya hani…
Var amma…
Uzun lafın kısası…
Makam mahur, hava eyyamı bahur!
*****
Bu deniz ne denizi diye bir ısrar, bir ısrar…
Bu deniz dert denizi…
Hayal kırıklığı denizi…
Güvendiğim dağlara kar yağdı denizi…
İki yakamızı bir araya getirmeyen o meşhur deniz
Yakası yırtıla yırtıla yakadan olmuş denizin kenarında biçare dolaşan Deli Bekirlerin denizi…
Çırpındıkça batar bir halde olduğumuz yalan değil.
Sır değil…
Aşikâr diyen var. Manidar diyen var.
Geçtik can simidinden falan…
Ne tut şunun ucundan diye ip sarkıtan, ne bir dal uzatan var…
Kök emekli olup, kökten dolayı zam alamayanlara köklü bir çare bulunmuş. Aylar sonrasına aralık ayına doğru yarım elmalı gönül almalı baştanbaşa sabır kesilmiş bir deniz.
Sığ mı sığ… istersen iki kilometre git boyunu aşmaz, seni boğmaz deniyor.
Ne mi diyelim?
Makam mahur, hava eyyamı bahur!
*****
Bu denizde oturacak bir sahil yok!
Altında serinleyecek bir şemsiye bile….
Bu denizde kimse boğulmaz, öyle bir hal olursa, can simidi atarız, tutar kolundan çeker kurtarırız diyenler pek çok…
Yaz geçsin, güz geçsin, kış gelsin….
Bu deniz, sıcak mı sıcak, tuzlu…
Eyyamı Bahur misali fena yandık doğrusu…
Düştük bir bilinmeyen denize….
Çık…Çıkamıyoruz…
Gel…. Gelemiyoruz…
Yürü… Yürümek zor…
Beklemeye ne takat var ne mecal…
Yaşlar 65 ve üstü….
Bu yaş kesimi hem hayata hem de herkese küstü.
Neden, makam mahur, hava eyyamı bahur, anladınız mı?
,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.