Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

Mevlânâ’ya göre, yolsuzluğa bulaşan yöneticiler vampir!

Mevlânâ’ya göre, yolsuzluğa bulaşan yöneticiler vampir!

  • Yolsuzluğa bulaşan yöneticileri vampire benzeten Hz. Mevlâna, rüşvet alanı ise fil yavrusu yiyen kişiyle kıyaslıyor: “Fil yavrularının anaları kin güderler; bu yüzdendir ki, fil, yavrusunu yiyenlerden intikam alır. Ey rüşvet yiyen kişi! Sen, fil yavrusunu yiyordun. Sana düşman olan fil kökünü kazır, seni mahveder.”

 

 

EHİL OLMAYAN YÖNETİCİLER

En büyük felaketlerden biri, bir insanın ehliyetli olmadığı bir hususta “ben şöyle yaparım, böyle yaparım” demesidir. Hz. Mevlânâ, Mesnevî’de birçok hikâyede ehliyetsiz, liyakatsiz insanların düştükleri gülünç durumları aktararak, altından kalkamayacakları iş ve görevlere talip olmama konusunda kendilerini uyarır.

Mesnevî’nin bir hayli uzun ilk hikâyesinin mesajlarından birisi şudur:

“Cariyenin tedavisi neticesinde padişahın ihsanına uğramayı ümit eden doktorlar “bilmiyoruz”  demediler; birçok ilaçlar verdiler fakat hastayı tedavi edemediler. Hâlbuki kendilerinin bu tedaviden aciz kaldıklarını ve ehil bir doktor bulunması gerektiğini söyleyebilecek olgunlukta olsalardı, hasta o kadar sıkıntı çekmeyecek ve şifası gecikmeyecekti.”

“Bakkal ve Papağan” hikâyesinde çok güzel konuşan, gelenlere güzel nükteler yapan, bundan dolayı da âdetâ sahibinin yokluğunda dükkânın bekçiliğini üstlenen papağanın aslında bekçilik yapmaya ehil olmadığını, bu sebeple dükkâna giren kediden korkup ortalığı birbirine kattığını ve gül yağını döktüğünü anlatır. Papağan burada bilgi ve hüner sahibi, ehil bir bekçi değil, sadece bir mukallittir. Böyle olduğu için bilgi ve hüneri temsil eden gülyağını dökmüştür.

Yine, “eşek gitti” ve “lâhavle yiyen eşek”  hikâyelerinde eşeğe bekçilik etmesi beklenen, ancak bu işe ehil ve layık olmayan hizmetçilerin eşeklerin telef olmasına yol açışlarını anlatır. “Düşmanına danışan adam” hikâyesinde de “kurttan bekçilik istemek doğru bir şey değildir. Bir şeyi bulunmadığı yerde aramak aramamak demektir” sözleriyle ehliyetsiz ve liyakatsiz bekçinin emanete zarar verebileceği gibi, “henüz kanadı çıkmayan kuş, uçmaya kalkışırsa her yırtıcı kedinin lokması olur.” sözü gereğince kendisine de zararı dokunabileceğini belirtir.

Mesnevî’de, günümüz kamu bürokrasisinin yaygın bir hastalığı olan kendini olduğundan farklı, bilgi ve hüner sahibi, ehliyetli ve liyakat sahibi gösterenlerle ilgili pek çok örnek bulmak mümkündür. Boyacı küpüne düşen ve bu yüzden tavusluk iddiasında bulunan çakal, kuyruk derisiyle bıyıklarını yağlayıp etrafındakileri yağlı yemekler yediğine inandırmaya çalışan adam, halkın kendisine rağbet ederek saygı göstermesi amacıyla kavuğunun büyük görünmesi için bez parçaları ile dolduran hukukçu (fakih) bunlardan bazılarıdır.

 

DANIŞMA VE UZMANLARDAN YARARLANMA

Mevlâna yöneticiler için danışmanın, uzmanlardan yardım almanın gerekliliğini değişik vesilelerle vurgular.

“Sonunda pişman olmamak, hiç olmazsa az bir zararla kurtulmak için, yapacağın işlerde müşaverede bulunmak ve danışmak gerekmektedir.

Peygamberin bu tavsiyelerine karşı ümmetler, “Kimin ile istişare edelim?” diye sordular. Peygamber de; “Kendilerine uyulan akıllı kişilerle” cevabını verdiler.

Akıl, bir başka akıldan güç, kuvvet kazanır. Şeker kamışı da şeker kamışından olgunlaşır güçlenir.

Eski ve tecrübeli bir akıl sana bir taht bağışlar.

Aklın varsa, bir başka akılla dost ol da işlerini onunla danışarak yap.

Danışan akıllar, aydın kandillere benzer; yirmi kandil, elbette bir kandilden daha fazla aydınlık verir. Olabilir ya, belki de aralarında gökyüzünün ışığından uyanmış bir kandil vardır.

İnsan, akarsu bile olsa, onu bağlarlar; zamanının en akıllısı bile olsa aldatır da gülerler ona. Aklı, bir dostun aklına dost et de, “iyiler danışarak yaparlar” ayetini oku, ona göre iş yap.

Danışılarak yapılan işte, yanılmak, eğri bir iş görmek daha az olur.”

 

MEVLÂNÂ’YA GÖRE YOLSUZLUK VE RÜŞVET

En bilinen şekli rüşvet olan yolsuzluk insanlık tarihi kadar eski ve evrensel bir sorundur. Her çağda ve toplumda var olmuştur. Yolsuzluk en genel anlamıyla, kamusal ya da özel gücün, kişisel çıkarlar amacıyla kullanılmasıdır. Uluslararası alanda sayısız faaliyetlere, ulusal planda hazırlanan sayısız eylem planlarına, çıkartılan yasalara, oluşturulan yeni kurumlara rağmen yolsuzluklar azalma kaydetmeden ve yeni boyutlar kazanarak varlığını sürdürmeye devam etmektedir.

Hz. Mevlana’nın eserlerindeki yol göstericiliği ile hedeflediği olgun ve örnek insan tipi çoğalmadığı sürece de, bu mücadelenin arzulanan sonucu veremeyeceği ortadadır. Rüşvet almamak, yolsuzluğa bulaşmamak bir yönetici için bir haslet olarak değil,  en tabii vasıf olarak görülmelidir. Nitekim bir gün Hz. Mevlâna’nın yanına bir kişi gelir ve “Falan yönetici hiç rüşvet almadan iş yapıyor; ne değerli bir kişi” diyerek o idareciyi övmeye başlar. Mevlâna ise bu şahsı azarlayarak “Git buradan, zaten normal olanı da bu değil mi? Bu yapılması gerekenlerden dolayı hiç insan övülür mü?” der ve o kişiyi huzurundan uzaklaştırır.

Hz. Mevlâna yolsuzluğa bulaşan yöneticileri âdetâ bir vampire benzetir:

 “Ey halkın başına geçip, kanını içen zalim! Bu işten vazgeç de, halkın kanı seni savaşa düşürmesin, senden intikam almasın. Halkın malı, onların kanı gibidir. Bunu iyi bil ki, mal beden kuvveti ile elde edilir.”

Rüşvet alanı ise fil yavrusu yiyen kişiyle kıyaslar ve anne fiilin yavrusunu yiyenlerden mutlaka intikamını aldığı uyarısında bulunur:

“Fil yavrularının anaları kin güderler; bu yüzdendir ki, fil, yavrusunu yiyenlerden intikam alır. Ey rüşvet yiyen kişi! Sen, fil yavrusunu yiyordun. Sana düşman olan fil kökünü kazır, seni mahveder.”

 

 

YARIN: Mevlânâ’yı anlamak, ama nasıl?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Balkan (Tarih Yazıları) Arşivi
SON YAZILAR