Müslümanım de sonrada yan gel yat!
Ülkemiz Müslümanlarının en temel sorunlarından birisi ülkemiz ve dünyada olan bitene özelikle de yaşanan derin manevi krize kayıtsız kalmasıdır.
Yani, Müslümanım diyor, yaşanan manevi krizlere karşı hiç sorumluluğu yokmuş gibi yan gelip yatıyor.
-Müslüman sorumsuzluk içinde olabilir mi?
Asla sorumsuz davranamaz, davranma hakkı yoktur!
Çoğumuzun çok duyduğu çokta öneminin farkında olmadığı “emri bil maruf nehyi anil münker” kavramı üzerinde derinlemesine olmasa da anladığım kadarıyla anlatmaya çalışacağım.
“Emri bil maruf nehyi anil münker” Hz. Allah(cc)’ın emri olup İslam alimlerinin açıklamalarına göre Müslümanlar üzerine farziyeti kesindir.
Yüce Rabb’imiz “İçinizden insanları hayra çağıracak, iyiliği emredecek, kötülükten alıkoyacak bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.(Ali İmran/104) buyurmaktadır.
İslam alimleri “…iyiliği emredecek, kötülükten alıkoyacak bir topluluk bulunsun” emrinin farzı kifâye olduğunu; yani, bir topluluğun bu vazifeyi yerine getirmesi halinde diğer Müslümanların üzerinden sorumluluğun kalkacağını açıklamışlardır.
Ayet-i Kerime’nin sonunda Yüce Rabb’imiz “İşte onlar kurtuluşa erenlerdir” buyurarak her Müslümanın “emri bil maruf nehyi anil münker” yapmasının kurtuluş vesilesi olduğunu buyurmaktadır.
Farzı ayn veya farzı kifeye en doğrusunu Hz. Allah(cc) bilir; ancak, her Müslümanın her ortamda “emri bil maruf nehyi anil münker” yapma zorunluluğu açıktır.
Vazifenin yerine getirilmesinde Müslümanın sorumluluktan kaçma, tembellik yapma hakkı yoktur.
“Emri bil maruf nehyi anil münker” vazifesi dünyevi hiçbir menfaat beklenilmeden Allah(cc)’ın rızası için yapılmalıdır.
En önemlisi “Emri bil maruf nehyi anil münker” her Müslümanın hayatının gayesi, davası olmalıdır.
Çünkü, “Emri bil maruf nehyi anil münker” İslam’ın özü, kendisidir. İslam, iyiliklerin yapılmasını, kötülüklerden kaçınılmasını emreder.
Mesela, namazı emreder, namaz, iyiliktir, güzelliktir; içkiyi yasaklar; içki kötülüktür, pisliktir.
Yüce Rabb’imizin “…iyiliği emredecek, kötülükten alıkoyacak bir topluluk bulunsun” buyurduğu topluluk davası olan insanlardan meydana gelir.
Davası olan insan; fedakar olur, gece gündüz çalışır; inandığı davası uğruna canını, malını seve seve verir. Her türlü dışlanma, horlanma ve kınanmalara aldırmadan Hz. Peygamber(sav) ve ashabının yolunda olur.
Yapılması gereken, kutlu yolculukta kutlu topluluk içinde bulunabilmektir. Hiçbir şey yapamasak bile bu topluluğun karşısında yer almayalım.
-Kim bu topluluk veya günümüzde böyle bir topluluk var mı?
Var ve bu topluluk kıyamete kadar olacak.
Allah(cc)’ın Kitabı’nın, Peygamber Efendimiz(sav)’in sünnetinin öğrenilmesi, öğretilmesi, yaşanılması ve yaşatılmasını kendisine dava edinen topluluk, bu topluluktur.
En önemli özelliklerinden biri de EHLİ SÜNNET VEL CEMAAT akidesine sıkı sıkıya bağlılıklarıdır.
Ehli Sünnet Vel Cemaatten asla taviz vermezler! Bu topluluğu bulursanız, bulursunuz; hiç tereddüt etmeden topluluğun içine sizde katılın, kutlu amaç için mücadelenin içinde yer alınız!
Bu topluluğun fazileti ile ilgili bilgilere küçük bir araştırmayla ulaşılabilir.
Ahir zaman insanı çok kötü bir süreçten geçiyor. Biz Müslümanlar olarak da dinimizin emir ve yasaklarından uzaklaşma gibi büyük bir felaketi yaşıyoruz.
Emri bil maruf istenilen düzeyde yerine getirilmediği gibi kötülükler ise alabildiğine çok işleniyor. Hatta, daha acısı yasaklar meşru görülmeye başlamıştır.
Biliyorum, ahir zaman Müslümanı olmak çok zor. Çevresel etkenlerin yüzde 95’i nefsin ve şeytanın amaçlarına hizmet etmektedir.
Biz Müslümanlar yüz katı, bin katı çalışmamız gerekirken maalesef büyük bir gafletin içerisindeyiz. Geçmiş ümmetlerin felaketine sebep olan tüm günahlar misliyle işlenmektedir.
Bugün toplu helâklara uğramıyorsak yukarıda tanımı yapılan topluluk hürmetinedir. Bu topluluk ile ilgili Ebu Hüreyre(ra)’den rivayet edilen uzun bir Hadis-i Şerifin sonunda;
Efendimiz(sav);"Allahü Teâlâ yeryüzü ehline bir azap etmeyi murat ettiği zaman, onlara bakar; (onların yüzü suyu hürmetine) onlardan azabı çevirir. Ey Ebu Hüreyre, sana onların yolunu tavsiye ederim" buyurmaktadır.
Esasında bu tavsiye bizedir.
İbn-i Mesud(ra)’un rivayet ettiği bir Hadis-i Şerifte Efendimiz(sav): "…peygamberlerin ardından öylesi kötüler zuhur etmişti ki, yapmadıklarını söyleyip kendilerine emredilmeyeni de yapmışlardır. Kim bu güruhla eliyle mücahede ederse mü'mindir. Kim onunla diliyle mücahede ederse o da mü'mindir. Kim de onlarla kalbiyle mücahede ederse o da mü'mindir. Bunun gerisine, artık zerre miktar iman yoktur” buyurarak “Emri bil maruf nehyi anil münkerin” hepimiz için ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
Gelin, hepimiz aklımızı başımıza alıp Yüce Resul(sav)’e kulak verelim!
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.