Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Ne Olacak Bu Tarımın Hali

Ne Olacak Bu Tarımın Hali

Tarımcı olduğumuzu öğrendikleri zaman çoğunlukla bu soru ile karşılaşıyoruz: “ne olacak bu tarımın hali”. Buna cevap vermek çok zor değilse de, esas mesele bu soruyu soran insanımızın zirai üretimde ve yerli kaynaklardan elde edilen gıda temininde geldiğimiz noktaya inanmamasıdır. 

Yakın zamanda ki bir seyahatimde kendine göre önemli bir konumda bulunan bir iş adamı ile yaptığım tartışmaya ele alacağım. Ailesi çoğu sulu önemli miktarda araziye sahip. Kendisi de gençlik yıllarında üretimin içinde bulunmuş. Bizim gibi okumak üzere büyük şehre gittiği için kısmen üretimin dışında kalsa da köyünden kopmamış ve bir iş kolunda önemli da konumda ve pozisyonda bulunuyormuş. 

Ailesi bulunduğu yörenin sayılı ailelerinden. İş adamımız 50-55 yaş aralığında. Köyünden 12 yaşında ayrılmış. Diğer bir ifadeyle 40 yıldır tarımdan uzak. Ailenin durumu iyi görülüyor. Köy şartlarında lüks denecek bir evin bahçesinde 4 traktör, 3 otomobil ve her türlü alet-makine var.  Lüks otomobilin birisi kendininmiş, diğer ikisi kardeşine aitmiş.

Bu adam ile tanıştırıldığımız anda alışılmış “ne olacak bu tarımın hali” ile karşılaştım. İlk şöyle dedim. “ikimizde eğitimli ve köy kökenli ve de aşağı yukarı aynı yörenin insanıyız. Topraklarımız, hayat kültürümüz, görgülerimiz, aile yapımız birbirine yakın. Yaşça da sizden daha büyüğüm ve de tarımda tecrübem ve bilgim mesleğim gereği sizden daha iyi, yöreye de sizden daha iyi hâkimim” doğru mu?” sözüme karşı, “doğru ama” ile başladı.

İşte böyle. Bu tipler için ne deseniz inanmayacak ve bizleri yani tarımı bilenleri dinlemeyecek. Öyle ki, derler ya “ağzınızla kuş tutsanız, inanmayacak” kabilinden. Buna rağmen bu bey ile sohbete sabırla devam ediyorum. “Efendi, 40 sene önce evinizde yenen yemekler ve çeşitleri, traktör ile buna ait elet-makine sayısı, otomobil, telefon, buzdolabı; daha da ötesi evinize giren sebze, et, ekmek ve peynir çeşitleri; gıdada diğer tüketim yanında kıyafetler, ayakkabı, okul eşyaları vs”.  “Biraz daha öteye gidersem son yıllarda ki kırsal da değişim ve gelişim, eviniz ve içinde ki eşyalar, oda sayısı”. Konuşmamı kesiyor ve “bu kadar da olsun canım, köylü de insan, onların da iyi yaşama hakları var

Sevgili okuyucularım, elbette en iyiyi yaşama hakkı köylünün, zirai üreticinindir, olmalıdır da. Bunu hiç kimse tartışmamalıdır. Zira bir ülkeyi, özellikle de Türkiye gibi dünyada tek bir misyon ülkesini ayakta tutan kesim öncelikle çiftçidir-üreticidir. Zirai üretim olmaz ise zalim dünya bize acımaz. Gözlerimize baka baka açlıktan öldürür. Bu bakımdan çiftçiyi öncelikle ayakta tutmalıyız ki ülke de ayakta kalsın. Tüm bunlara bakarak gelinen nokta şudur. Ülkem 50 yıl öncesinden çok iyi, 20 yıl öncesinden de daha iyidir. Bu iyilik veya yükselme her konuda olduğu gibi tarım sektöründe de olmuştur. 

Yukarıda yapılan konuşmanın kısa metni bir kesimin tarıma yaklaşımını ortaya koyma bakımından önemlidir. Böylece de bilen-bilmeyen; üretim yapan-yapmayan birçok kimse ülke ziraatıyla ilgili algı operasyonunun bir parçası konumundadır. Bu iş adamı ile konuşmanın bir bölümünde 30 sene evvel köy evinde tüketilen yemek çeşidi ve adedi, ulaşım ve tarım teknolojisi hakkında sorularımın çoğu cevapsız kaldı. Bu soruların karşılığını 50 yıldan başlayarak bu zamana kadar gelişmeleri rakamlarla ortaya koyduğum halde aklı başında bir adam olarak ikna olmaması manidardı. Bu tür çıkışlara alıştık da söz konusu ziraat olunca içim yanıyor diyebilirim. Olanı ve gelinen noktayı görmemek ahmaklıktır. Zira ziraat herkesin meselesi, ortak sektörüdür. Bu sektöre yapılacak “algı operasyonları”, sonuçta sektör paydaşlarını üzer ve sektörden soğutma ile karşı karşıya bırakırsa ne yapılır, iyi düşünülmelidir.

Ne olacak tarımın hali sorusuna karşı verilecek en iyi cevap halkımın bugünkü beslenme seviyesi ve bunun da neredeyse tamamının yerli ürünlerden sağlandığı ve alınan kilolarla üç kişiden birinin obez olduğu söylenebilir mi?  Verilen bu cevap beni memnun etmez ancak başka çaremiz de kalmadı.

Ülkem daha iyiye ve güzele layıktır. Üreticisi ve teknik kadrosuyla da ziraatçılar bunun öncüleridir. Ziraat askeri alan gibi partiler üstü ve tartışma dışı, hatta devletin ve de özgürlüğün teminatıdır.

Tüm üreten, yerken dua eden ve üretimin kıymetini bilenlere selam olsun. Kalın sağlıcakla.                  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
  • YAZAR / 24 Mart 2021 13:06

    Sevgili Yusuf kardeşim,
    Yorumunuza teşekkür ederim. Sizin de haklı olduğunuz yönler var. Defalarca yazdım ve TV Programımda açıkladığım gibi Ülkemizde üretim planlaması yapılması pek kolay değil. Zira işletme yapımız bozuk çiftçi sayısı fazla ve üretim dışı kalan (çeşitli sebeplerle üretime alınamayan veya alınmayan) araziler var. Üretici ortalaması arazide 60 dekar ve 5 parçalı olan Ülkemde nasıl üretim planlaması yapılır. Bunu tamamen gelişmiş ülkeler de yapabilmiş değil. Planlamaya üretici karar verecek. Bazı yıllarda bu oluyor.
    Buğdayı 25 milyon tona çıkarmak işten değil ancak bunun için de özellikle sulu alanlarda bazı ürünleri göz ardı etmemiz gerekir.
    Sevgi ve saygı ile

    Yanıtla (0) (0)
  • yusuf / 23 Mart 2021 10:43

    sn hocam selamlar.. cidden ne olacak bu tarımın hali. Yazınızın içeriği genel anlamda doğru. Özellikle son 20 yılda ülkemizin zenginleşmesi ile birlikte üreticilerimizde pay almıştır , bunu inkar etmek görmezden gelmek nankörlük olur. Bir ama da ben diyeyim. Benim amam başka. bahsettiğiniz başta traktör ve diğer alet ekipmanların artması yenilenmesi vs biraz dengesiz ve bilinçsizce oldu. Hala üretimde planlamayı yapamadık. Bir patates soğan meselesini dahi rotasına sokamadık. Bakınız bu yıl yine bu kesim üreticiler ciddi zarar ettiler. Sebep belli yapılması gereken biliniyor ama müdahale etmiyoruz. Sadece bu ürünlerde mi hayır. Aşağı yukarı tüm üretimimiz üreticilerimizin insafına kalmış ne üretirlerse başım üzerine. Ülkem için az mı çok mu bilmiyoruz.Ben tanıklık ettiğim zaman zarfında mesela bir sn tarım bakanının bu yıl 25 milyon ton buğday üreteceğiz planlamamız bu dur zarar ziyan olmaz Allah kısmet ederse cümlesini duymadım, şunu hepsi hep tekrar etti ağustos eylül ayların da; bu yıl rekoltemiz mesela 25 milyon ton. selamlar iyi çalışmalar...

    Yanıtla (0) (0)
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR