“ÖYLE BİR YÜREĞİMİZ YOK AMMA VELAKİN…”
Dün güne inanılmaz güzel bilgi akışı ile başladım. Allah’ıma şükürler olsun ki zaman zaman başlangıçta yanlış anlaşılsak da sonunda bir yerde “doğru, haklısın” deniyor ve sonra klasik olarak “ancak, amma velakin” ile olay tatlıya bağlanıyor.
Dün saban güne ilk olarak Selçuklu İlçe Milli Eğitim Müdürümüzün bizi samimi olarak bilgilendirmesi ile başladık. Sayın Müdürümüz konu ile ilgili olarak üç müfettişin görevlendirildiğini ve her şeyden önce mülteci öğrencilerin sınıflara adaletli olarak dağıtılmasını sağlayacaklarını söylüyordu. Biz hiçbir müdürün, öğretmenin karşısında değiliz aksine olamayız. Bizim eğitim yöneticilerimiz, üst düzey yöneticilerimiz hele hele garip öğretmenlerimiz her şeyimiz. Onlara tozun konmasını istemeyiz ve Allah’ın izni ile de toz kondurmayız. Ortada işin içinden çıkılamayan bir durum varsa bu da bize iletildi ise kibarca yazmak zorundayız. Bu işin resmi ve görülen yüzü idi.
Öğlene saatlerine doğru aynı okuldan bir veli aradı. Dahası Müdür Bey’in de yakını. Bize her ne kadar müdür beyin böyle bir psikoloji içerisinde olmayacağını ve kimin yakını olduğuna kadar her şeyi samimi olarak anlatsa da durumu şöyle özetliyordu;
“Uğur abi bu Suriyeli çocuklar her okulda aynı şekilde. Türkçeyi zor öğreniyorlar. Okul yönetimi de hepsini bir sınıfa toplayarak aynı anda bu çocukların eğitim görmesini istiyor. Böyle olsa hiçbir sorun olmayacak. Ama Milli Eğitim Müdürlüğü buna ısrarla karşı çıkıyor. Bunlara tüm sınıflara dağıtacaksınız diyor. Böyle olunca da eğitim vermek zorlaşıyor. Öğretmenler zor durumda kalıyor. Okul idaresi zorlanıyor. Aslında bu tüm okullarda olan bir sorun ve durum böyle olunca da çözülemiyor.”
………..
Hay senin ağzını yiyeyim abim, işte samimiyet ve acı da olsa gerçek bu işte.
Değilse ne müdür beyi tanırız (Hele hele dün abimizin anlatması ile çok iyi tanıdım. Öyle bir kayaya çarpmışız ki inşallah kafamız yarılmaz) ne öğretmenleri tanırız, ne de bize yazan velileri. Durum şimdi çok net olarak bizi arayıp bilgilendiren samimi dostumuzun abimizin sayesinde anladık, öğrendik ve görmüş olduk.
Ne acıdır ki yapılacak bir şey yok.
Cenab-ı Allah’ım en başta velilerimize ve yavrularımıza ecir sabır, güç, kuvvet versin diyorum.
Gün üzülme, dert yanma, fokurdama, sokranma günü değil. Gün zevk alma günü (!)
POLİSE VE ZABITAYA TEŞEKKÜRLER
Şahsen salı günleri yolumu mümkün olduğu kadar Dedeman Kavşağına düşürmemenin derdindeyim. Ama dün saat 10.34 sularında bir okurumuzun dostumuzun sayesinde önce şu ve şunun gibi onlarca fotoğraf karesi bize ulaştı;
Okurumuz sonra da şu küçük notu düşüyordu;
“Abicim merhaba senin yazından sonra Uğurlu’daki Salı Pazarının olduğu yerde polis ve zabıta ekipleri tüm tedbirleri almışlar. Bir tane uygunsuz ve trafik akışını engelleyen yola parkeden araba yok.”
…………..
Bu iş bu kadar kolay ve basit. Önce vatandaş olarak biz benciliz. Ve gittikçe azgınlaşarak bencilleşiyoruz. Fırsatını bulduk mu, denk getirdik mi ne kural ne polis ne zabıta… Bizim için işimizi görünceye kadar her şey mubah. O zaman da kurala uyan mağdur, uymayan akıllı, zeki, uyanık. Bu durumu dün ortadan kaldıran polislerimize ve zabıta görevlilerine huzurlarınızda çok çok teşekkür ediyoruz. Allah sizlerden razı olsun.
BU ÖĞRETMENLERİME ŞÜKRAN BORÇLUYUM
Pazartesi günü çok sevdiğim genç idealist bir öğretmen kardeşim önce bu fotoğrafları gönderdi
Sonra da şöyle diyordu;
“Uğur abi burası Yeni Meram Tıp Fakültesi otoparkı. Bu arabaların hiç birinde engelli plakası yok.”
…………..
Ben de sonradan öğrendim. Galiba artık otoların plakasında engelli işareti yokmuş. Eğer yanlış hatırlamıyorsam. Ama hocam haklı gibi. Çünkü bu kadar engelli sürücü (!) bir araya da gelmiş olamaz değil mi?
BU DA BİR BABANIN FERYADI
Bir okurumuz bir dostumuz sıkıntısını şöyle paylaşıyordu. Gerçi aynı durumu hastane yönetimine de yazmış.
“Uğur Abiciğim merhaba.
Aşağıda Konya Tıp Fakültesi yönetimine gönderdiğim yazıyı sizinle de paylaşmak istedim.
Saygılarımla,
Sn. Cumhurbaşkanı'mız tarafından onaylanan "Orta Vadeli Program 2019 - 2021" hakkında
Sayın Yetkili,
Cumhurbaşkanı’mız kararı ile uygulamaya alınan OVP de, “SAĞLIK” Başlığı altında zikredilen hedef kapsamında kısa süre öncesinde hastaneniz göz kliniğinde yaşadığımız talihsiz bir olayı bilgilerinize sunmak istiyorum.
Kızımın göz muayenesi için geçtiğimiz günlerde 1 hafta arayla hastanenize 2 kez gelmemiz gerekti. İlk geldiğimizde göze damla damlatan teknisyenlerden olup nerdeyse polikliniğin de sahibi durumunda olan ekte fotoğrafı bulunan şahsın;
kaba bir şekilde göz damlası damlatışına şahit olmuştum. Herkese (genç-yaşlı, kadın-erkek) hemen hemen aynı şekilde ve çok kaba davranışlarla, ayakta, eldivensiz elleri ile hastanın gözünün açık kalması için zorla ve baskı uygulayarak damla damlatması konusunda, acaba daha uygun şekilde bu damla damlatma işi yapılamaz mı sorusunu düşündürmüş fakat çok da önemsememiştim.
Ancak 1 hafta sonra göz derecesi ölçümü için yeniden hastanenize geldiğimizde, kayıt işlemi sonrası göz polikliniği önünde beklerken yine bu şahsın karşı oda içinden çıkarak ve doktorların (intern doktorlar) bulunduğu odalara doğru bağırarak;
“Bu hastayı buraya kim gönderdi”, “Bakacağınız hastayla birlikte gelin, hasta buraya kendi başına gelip beklemesin”, “Burada kalabalık yapmayın, ayağıma dolaşmayın” vb. gibi ifadelerle o kadar hasta içinde (koridorda tüm sandalyeler dolu ve ayakta da hastalar varken) bağırmasını da oldukça yadırgamış, kapıdaki öğrenci-doktorlara “Hocanız mı bu kişi, niye sizi böyle azarladı” demiştim. Aldığım cevap çok ilginç. “ Yok, teknisyen” demişlerdi.
“Peki bir teknisyen bu şekilde bağırmayı, efelenmeyi nasıl yapabiliyor, siz şikayet etmiyor veya konuşamıyor musunuz” deyince; sinmiş bir şekilde “Hocalarımız bir şey demiyorlar, biz de söyleyemiyoruz” demeleri beni oldukça üzmüş ve bu şahsı yönetiminize bildirmeye karar vermiştim.
Biraz gecikmeyle birlikte yukarıdaki OVP hedefleriyle de örtüşen şekilde yeniden aklıma gelen bu konuya ilişkin olarak Sayın hastane yönetiminizin en doğru kararı alacağına inanıyor, yeni hastanenin memleketimize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.”
…………………..
Olay bu işte. Bu şehir bizim şehrimiz. Bu insanlar bizim insanımız. Kimse şahsi olarak ne bizim ne de sorunlarını bizlerle paylaşan insanlarımızın bir alıp veremedikleri yok.
Ancak belki çalışanlarımız da dertli, bunalımlı. Sonuçta biz elçiyiz. Herkesi seviyoruz. Ama öyle sanıldığı gibi gocaman bir yüreğimiz de yok hani.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Üstünlük sağlamak için yükselmek isteyenleri Allah Teâla alçaltır. Tevazu gösterenleri ise yükseltir
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Sabah akşam ellerinden tuttuğumuz çocuklarımızı okula götürürken ya da okuldan aldığımız zaman yolda yürümek yerine kaldırımda yürüdüğümüz zaman yani iyi örnek olduğumuz zaman daha iyi ADAM oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.