“Sabretmek zehirden daha acıdır”
- Sabır timsali Hz. EYYûb Peygamberin hayatından alacağımız o kadar çok kıssadan hisse var ki… Öğrendim ve anladım ki; ‘Sabretmek, zehirden daha acıymış.”
Mardin’den uygarlığın doğduğu Peygamberler Şehri Urfa’ya, tarihin kucağına doğru yolculuğumuz devam ediyor.
Mardin-Urfa yolunun 85km.’sinden kuzeye sapan asfalt yolu takip ettiğinizde on altı kilometre sonra sizi Eyyûb Neb’i Köyü ve peygamber kabirleri karşılıyor.
Eyüp Nebi Köyü’nün varlığını hissettirmek için köy yolunun başlangıcına bir kemer yapılmış. Dar yapılan bu kemerden köye doğru giriş yapan otobüslerin kaza yapma ihtimali yüksek olduğundan hiç de iyi olmamış. Böyle bir şey yapılacaksa bu işe mühendis elinin değmesi daha iyi olurdu.
Viranşehir’e bu ikinci gelişim. İlk gelişim ile şimdiki gelişimi kıyasladığımda Viranşehir’in oldukça geliştiğini ve Eyüb Peygamberin türbesinde tadilatların yapıldığını gördük. Türbede ne yazık ki kokudan fazla duramadım. Hatta dualarımı türbenin dışından yaptım. Belediyelik olan Viranşehir’de belediye yetkilileriyle biraz çay sohbeti yaptım. Dayı, amca, emmi oğlu sülâlesinden oluşan belediye yetkililerinde kısa bilgi aldıktan sonra Eyüp Peygamberin derdine derman katan ve şifalı su ile sabır taşının olduğu mekanları gezdim.
Rahime Hatun ve Elyasa (Elyas) Peygamberin Türbesi restorasyonda olduğu için gezemedik. Beni burada etkileyen şifalı su ile sabır taşı oldu. Her peygamber nasıl imtihan ediliyorsa, Hz. Eyüp Aleyhisselam da vücuduna isabet eden ağır yaralı bir hastalıkla sınanmış. Rabbisinden gelen bu ağır elçileri iyi karşılayabilmek için büyük bir sabır örneği gösteren Hz. Eyyüb’e, hadımı Rahime Hatun bakmış. En büyük melekten gelen işaretle hastalığına şifa bulmak niyazıyla ayağıyla toprağa vuran Hz. Eyüb, toprak ve yerden fışkıran şifalı (tuzlu) suyu yaralarına sürmek suretiyle büyük bir şifa bulmuş ve kendisine büyük ıstırap veren ağır yaraları iyileştirmiş.
Peygamber kıssalarını okuduğunuzda her peygamberin kıssalarından bir hisse almanız icabeder. Hz. Eyyûb kıssasından alacağınız hisse ise; vücudunuza isabet eden hastalıkları öbür taraftan gelen birer elçi olarak görüp, ağrı ve sızıları büyük bir sabır örneği göstererek karşılamaktır. Hastalıklar da birer imtihan vesilesidir. Gördüm ki, Hz. Eyyûb’un üzerine oturduğu sabır taşı çatlamış.
Demek ki sabır da bir yere kadar…
Sabır timsali bir peygamber olarak tanıdığımız Hz. Eyyûb’un türbesinden ayrılırken tuzsuz şifalı sudan içiyor ve belediye duvarına yapıştırılan bir kâğıtta yazan sözler dikkatimizi çekiyor.
O kâğıt parçasında şunlar yazılı:
“Hz. Ali’ye sordular;
Gökten ağır, yeryüzünden geniş, denizden zengin, taştan katı, ateşten sıcak, zemberideb soğuk ve zehirden acı olan nedir?
Hz. Ali bu soruyu şöyle cevaplar:
Dürüst insana iftira atmak gökten ağırdır. Hak yeryüzünden geniştir. Kanaatkârın kalbi denizden zengindir. Münafığın kalbi taştan katıdır. Zâlim idâreci ateşten sıcaktır. Nâmerde muhtaç olmak zemheriden soğuktur. Sabretmek ise zehirden daha acıdır.”
YARIN: Urfa Şehir Müzesi ve Medeniyetler…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.