Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

Sahte şeyhler yüzlerinden tanınır

Sahte şeyhler yüzlerinden tanınır

TARİHE YOLCULUK (169)

 

  • Hz. Mevlâna, ister Mevlevîlikte olsun, isterse diğer tarikatlarda olsun sahte şeyhlerin nasıl tanınacağıyla ilgili şu uyarıyı yapıyor: “Niyetleri yüzlerinde görünür durur.”

Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Mesnevîsi’nde “Sahte şeyhler, şu davullu, bayraklı ham kişiler gibi; “Bizim ötelerden, yokluk yurdundan haberimiz vardır. Biz yokluk yolunun ulaklarıyız.”diye bağırıp çağırırlar.

Onlar dünyaya şeyhlik lâfını yaymışlar, kendilerini Bâyezid-i Bestâmî sanmışlardır

Kendi kendilerine Hakk yolunda yürüyor sanmışlar, Hakk’a ulaştıklarını iddia etmişler, Hakk yurdunda meclis kurmuşlardır.

Damadın evi karmakarışık, kötülerle, şerlerle dopdolu. Kız tarafının bundan haberi bile yok” şeklinde nefis bir benzetme yaparak “mutlaka gönülden gönüle yol vardır” dedikten sonra sahte şeyhlerin nasıl belli olacağını bize şöyle tarif ediyor:

“Onların bu saçma sözlerine kulak asma, onların titreyişine ve yüzlerinin rengine bak!

Cenâb-ı Hakk; “Niyetleri yüzlerinde görünür durur.” diye buyurdu. (Bu beyitte 51. Rahman Sûresi’nin şu meâldeki 41. âyetine işâret vardır: “Suçlular, yüzlerindeki alâmetten, belirtilerden tanınırlar.”)

sahte-seyh.jpg

Sahte şeyhlere dikkat!

Tanımadığım bir kişinin sözlerine muhatap olmuştum. Devlet dairesinde memur olan bu kişi derdini anlattı. Bir şeyhe bağlanmış. O şeyh kişi bir müddet sonra vermek yerine almak hususunda karşısındaki müridini yoklamaya başlamış. İlk önce maaşından ve daha sonra arabası ve evini usulünce istemiş, almış da. Bizim murid karşısındaki muhatabının (şeyhin) nasıl bir karaktere sahip insan (sahte şeyh) olduğunu sonradan anlamasına anlamış da, o vakit iş işten geçmiş. Elinde avucunda ne varsa hepsini alan bu sahte şeyh ile arası açılan murid, sonunda işi savcılığa ve mahkemeye kadar götürmüş.

Mahkemenin nasıl sonuçlandığını bilmiyorum. Buna benzer çok sayıda davâ dosyası vardır, adliyelerde. Şehrimizde bu sahte şeyhlere önce kalbini, sonra her şeyini kaptıran o kadar doktor, mühendis, işçi, ev hanımı ve memur var ki…

Sadaka belâyı defeder

Gönlümüzdeki sıkıntılara derman olan beyitleriyle maneviyat hastanesinin hekimi sıfatıyla Mesnevî’sinde, bize, unuttuklarımızı 744 yıldan beri hatırlatan Hz. Pîr, sadakanın belâyı nasıl defedeceğine dair şunları dile getiriyor:

“Belâyı gidermenin çâresi, sitem etmek,  zulüm etmek değildir. Onun çaresi affetmektir, bağışlamaktır, kerem etmektir.

Peygamber Efendimiz; “Ey yiğit!” diye buyurdu, “Sadakalar belâyı defeder, kovar, hastalığını sadaka ile tedavi et!” diye buyurdu.

Fakiri yakıp yandırmak, yumuşak yumuşak bakıp gözü kör etmek sadaka değildir.

Şerîatte iyilik baş köşeye geçer oturur. At da ahıra bağlanır.

Adâlet nedir? Herşeyi yerli yerine, kendi yerine koymaktır. Zulüm nedir? Bir şeyi yerine koymamak, yerinden başka bir yere koymaktır.”

Temiz kişilere danış…

Adâlet ve zulmün tarifini Mevlânâ Celâleddîn Rûmî’den aldıktan sonra isterseniz gelin, onun meşveredle ilgili sözlerine bir kulak verelim:

“İyi kişilerle temiz insanlarla, danış, görüş! Peygamber Efendimize bile; “Temiz kişilerle danış, onların fikirlerini sor!” emri verildi.

“İşlerini danışarak, mişâvere ederek yaparlar.” âyeti bunun için nazil oldu. Çünkü danışarak yapılan işte, yanılmak, eğri bir iş görmek daha az olur.

Bu akıllar, nûr saçan kandillere benzer. Yirmi kandil, elbette bir kandilden daha fazla ışık verir.

Danıştığın kişilerin aralarında belki göklerin nûrundan nûr almış, yanmış, tutuşmuş bir kandil sahibi bulunabilir.

Bu dünyada, süflî ve ulvî âleme mensup kişiler birbirlerine karıştırılmış, hep birlikte yaşamaktadırlar. Fakat Hakk’ın gayreti, sevgisi, ortaya bir perde germiştir de, ulvî âleme mensup olanları gizlemiştir.

Cenâb-ı Hakk; “Dünyayı gezip araştırın, bahtınızı deneyin, rızkınızı da arayın.” diye buyurmuştur.

Meclislerde, Peygamberlerde bulunan bir akıl gibi bir akıl ara!”

 

YARIN: Bir Konya sevdalısı: Hasan Çopur ve…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Balkan (Tarih Yazıları) Arşivi
SON YAZILAR