Şairin tarihe bakışı
Yakın zaman önce Milliyet Kitap ekine göre ‘yaşayan en büyük Türk şairi’ olarak lânse edilen Hilmi Yavuz’un kaleminden çıkan bir eser, lâyık olduğu şekilde tartışılmadı ve üzerinde düşünülmedi. Evet, “Türkiye’nin Zihin Tarihi”nden bahsedeceğim bugün. Yavuz’un yıllar önce basılan kitabının yeni baskısı güzel işlerine şahitlik ettiğimiz Timaş etiketiyle raflarda yerini aldı.
‘Türk kültürü üzerine kuşatıcı bir söylev’ alt başlığıyla Türkiye’nin Zihin Tarihi, Osmanlı kültürü ve zihin tarihinin, günümüz Türkiye’sinin fikir hayatının oluşumunun üzerindeki etkisini merkeze alıyor.
Hilmi Yavuz sunuş yazısında ‘Osmanlı’nın kuşatıcı estetik ve entelektüel mirası üzerine yazılanlar, maalesef çoğu defa bilineni tekrarlamaktan veya deskriptif olmaktan öteye gitmiyor. Halbuki, onun sistemli, kavramsal ve analitik bağlamda yeniden inşası gerekiyor. Şayet bu yapılmazsa Osmanlı kültürünün büyüklüğünü, sezgisel idrakimize değil, zihinsel idrakimize mal etmemiz mümkün olmayacaktır. Bu kitap, böyle bir idrake hazırlık mahiyetinde bazı mütevazi teklifleri içeriyor. Kitaptan daha fazlasını beklemek abes olur. Bununla birlikte tekliflerimin Osmanlı kültürünün yeniden inşasında bir manası olacaksa, elbette bundan bahtiyarlık duyarım’ cümleleriyle kitabın mahiyeti ve yazılış amacını tanıtıyor.
Kitap üç bölümden müteşekkil: Osmanlı’nın Zihin Tarihi, Kültür Kimlik ve Demokrasi. İlk bölümde Osmanlı hakkında yanlış bilinenler, itirazlar; ikinci bölümde Batı kültürünü örnek alıp geçmişini yok etmeye çalışan bir millete teklifler, son bölümde ise başta sivil toplum örgütleri olmak üzere yönetici ve yönetilenlere yüksek telden ikazlar...
Kitapta ilk elden Sabri Ülgener, Şerif Mardin ve Fuat Köprülü dışındaki aydınlarımızın Osmanlı zihniyet tarihiyle yeterli derecede ilgilenmemeleri eleştirilmiş. Okullarda yanlış ve kabataslak öğretilen tarihe itirazları vardır Yavuz’un, Osmanlı’yı başta edebi eserler olmak üzere sanat eserleriyle daha iyi tanıyabileceğimizi savunur. Başbakanlık arşivindeki milyonlarca belgenin yalnızca üçte birinin tasnif edilebildiğini, üçte ikisininse tasnif edilmeyi ve okunmayı beklediğini, bunun da yeni nesillere Osmanlıcayı öğretmekle mümkün olacağını savunan Hilmi Yavuz; “Osmanlı kültür ve medeniyetini soylu ama tepeden bakmayan, muhteşem ama insanı ezmeyen, büyük ama ürkütmeyen bir kültür olarak” vurgular.
Osmanlı’da felsefe, ahilik, aydınlanma, tüketim, halifelik, hukuk gibi çetrefilli konular hakkında bilgiler ve teklifler bu önemli eserin işlediği diğer konulardan bazıları.
‘Osmanlı kültürü eşyanın niteliğiyle değil, niceliğiyle ilgilenmiştir.’ diyen Yavuz’un; ‘Osmanlı İmparatorluğu’nun bürokratik ve despot bir devlete dönüşmesinin, Fatih Sultan Mehmet’le başladığını biliyoruz.’ İddialı ama tartışılacak cümleleri yok değildir.
İkinci bölümdeki bir yazısında Türk kültürünün kökenlerinin tanımlanması ve temellendirilmesinin şart olduğunu ileri süren Hilmi Yavuz, Cumhuriyetten sonra Batılılaşma ve Batıcı dünya görüşünün egemenliği altına giren Türk kültür ve fikir hayatının İlhan Selçuk gibilerinin iddia ettiğinin aksine Osmanlı kültüründen ve tarihi geçmişinden soyutlanamayacağını özellikle vurgular, Türk tarihini Cumhuriyetin ilanından başlatıp, öncesini tamamen yok sayan sözde aydınlara şiddetle karşı çıkar. Ziya Gökalp, Hilmi Ziya Ülken, Ahmet Hamdi Tanpınar eşliğinde Türk kültürünün sistemleştirilmesi ve temellendirilmesi işine soyunur Hilmi Yavuz.
Türkiye’nin Zihin Tarihinin son bölümü demokrasi odaklı; sivil toplum örgütleri, tek partili hayat, çokseslilik ve Türk jakobenizmi sorgulanıyor. Meselâ Atatürkçü Düşünce Derneği’nin sivil toplum örgütü olarak değil, devletin bir derin kurumu olarak kabul edilmesi oldukça ilginç. Hazzetmediğini bildiğimiz Attila İlhan üzerine eleştiriler de temel konulardan.
Geçmişimizden, geleneklerimizden, tarihimizden ve kültürümüzden uzaklaşmaya ya da uzaklaştırılmaya çalışılan bir ortamda Hilmi Yavuz’un ‘Türkiye’nin Zihin Tarihi’, gerçekten de serinletici ve bilinçlendirici bir işlev görüyor ve görecek şüphesiz. Kitaptaki yazıların tarihleri eski olsa da günümüzü yakalayan isabetli tahlillerin önemli olduğunu da altını çizerek vurgulamalıyım. Kuşatıcı yorum ve teklifler içeren kitabın halen yeterince tartışıldığı ve üzerinde düşünüldüğü söylenemez ki bunda Hilmi Yavuz’un başka edebi kimliklerinin bilinmesi etkili. Her şeye rağmen kitap Türk fikir hayatında tartışmaya açılmalı ve teklifleri değerlendirilmeli…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.