SEN NEYMİŞSİN BE KÖPEK!
TARİHE YOLCULUK (222)
Türkiye Selçuklu Devleti’ni uçuruma sürükleyen emirlerin başında gelen Sadeddin Köpek, “Sultan” olmak hırsıyla Emir Sadeddin Pervane’ye zina isnat edecek kadar alçalmasının cezasını, Kubadabad Sarayı’nda bıçaklanarak ödedi.
“Diriliş Ertuğrul” televizyon dizisini izleyenlere bir mikrofon uzatılsa, Türkiye Selçuklu Devleti’nin Veziri ve Mimarcıbaşısı olan Sadeddin Köpek’le ilgili intibaları alınsa; sanırım hiç kimse o vezir hakkında olumlu şeyler söylemezdi.
Uluğ Sultan Alâeddin Keykûbâd’ı bile zehirleyecek kadar gözü dönmüş ve kalbini iktidar ve muktedir olma hırsı bürümüş bir devlet idarecisi düşünün ki, Sadeddin Pervane’ye zina isnat edecek kadar ileri gider.
Geçen haftaki İkindi Sohbetleri’nde “Selçuklu Sultanı IV.Kılıçarslan”ı anlatan Prof. Dr. Ayşe Dudu Kuşçu, Sadeddin Köpek hakkında şunları söylemişti: “Sultan Alâeddin döneminde emirler, yavaş yavaş yönetime müdahale etmeye başlarlar. Ama Sultan Alâeddin basiretli bir idareci olduğu için buna izin vermez. Tarihi dizilerden Diriliş Ertuğrul’u seyrediyorsunuzdur. Dizilerde tarih anlatılmaz ama halk bu dizileri izliyor ve halka belli bir şuur katıyor. Doğruları da var içerisinde ve güzel de kurgulanmış. Burada Alâeddin Keykubad döneminde yavaş yavaş sivrilmeye başlayan Sadeddin Köpek’ten bahsedilir. Hakikaten çok zararlı bir emirdir. Onun gibi daha pek çok kişi ortaya çıkacaktır. Ne zaman? Sultan Alâeddin Keykubad’ın ölümünden hemen sonra. 1237’de Alâeddin Keykubad, Kayseri’nin Meşhed Ovası’nda yediği av hayvanı etinden zehirlenerek ölür. Bundan sonra 1243’e kadar devlet yaşlanmaya ve sağında solunda sancılar oluşmaya başlar. Yürütme mekanizmasındaki emirler yavaş yavaş devlet işlerine müdahale eder ve Sadeddin Köpek, Sultan Alâeddin’in değerli emirlerini teker teker ortadan kaldırır. Hatta Emir Sadeddin Pervane’ye zina isnat ederek taşlanarak öldürülmesini sağlar. 1238’de de kendisi ölür. Fakat 1243’e kadar olaylar durmaz. 1244’de Babai İsyanı çıkar. Bu altı yıllık devre Selçuklu Devleti’nin bünyesini saran hastalık dönemidir ve çok iyi incelenmelidir. 1243’de de bardağı taşıran son damla olan Kösedağ Savaşı gerçekleşir. Bu savaşta yenilen Selçuklu Devleti, Moğolların tahakkümü altına girer. 1243’den 1308’e kadar devlet zillet içerisine düşmüştür.”
Beyşehir gölü yakınlarındaki Kubadabad Sarayı' nın mimarı olan ve Zazadin Hanı’nı inşa ettiren Sadeddin Köpek, gerçekten, “Sultan” olma hırsıyla büyük bir edepsizliğin altına imza atacak kadar ileri giderek bu terbiyesizliğin cezasını canıyla ödemiştir. Ödemiştir fakat devleti de büyük zaafa uğratmıştır.
Günümüzde de “Sadeddin Köpek” benzeri idareciler var mıdır? Elbette olabilir… Rabbim böyle idarecilerin şerrinden devletimizi korusun.
Dünkü yazımla ilgili olarak Zafer Yavuztürk, gazetemize bir e-posta göndermiş. Payölçer hakkında Zafer Bey, şu ifadelere yer veriyor:
“Öncelikle vanaların SIFIR a getirilip kapatılması teknik olarak yanlış ve Türkiye’de kanunen de yasak. Diğer taraftan yakmasanız da %30 ortak gider katılım payı ödenmesi gerek ve hiçbir ölçüm firmasının ceza kesme yetkisi yok.” diyor.
Zafer Bey, elektronik postayla gönderdiği bilgi notunda, kışın, kalorifer peteklerindeki vanaların SIFIRa getirilip kapatılmasının “Türkiye’de kanunen yasak” olduğunu söylüyor. Teknik olarak neden yanlış olduğuyla ilgili bir açıklama getirmiyor.
Doğalgaz kullanma mevzuatını okumuş değilim. Yasakların çok olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Doğalgaz vanalarını kapatmanın yasak olduğu bir ülkede yaşamak acaba nasıl bir duygu verir insana…
Burada cezanın kibarca adı da “ortak gider katılım payı” oluyor galiba!..
Türkiye’de doğalgaz dağıtımdan tutun kullanımına varıncaya kadar sistemden kaynaklanan aksaklık ve bozuk düzenin enine ve boyuna tekrar ele alınıp tartışılmasında fayda var.
Bu doğalgaz alımında Türkiye, çok ucuz yerine çok pahalı gaz alma basiretsizliğinde bulunan devlet idarecilerini de gördü. Türkiye petrolden tutun doğalgaza varıncaya kadar her türlü enerjide dışa bağımlı bir ülke. Vatandaşlar da bu enerjileri ne yazık ki pahalı kullanmak zorunda.
Sistemdeki arızayı bulup, vatandaşı rahatlatmak gerekiyor.
Meselâ, elektrik açma-kapama noktasında da aracı şirketleri aradan çıkartarak vatandaşı rahatlatmak lâzım.
Yâ değilse bu ülkede adaletli bir kalkınmanın gerçekleştirilmesi biraz zor görünüyor.
Bu ülke küresel şirketlere yem yapılmamalı ve devletin, milletin kazanımları “özelleştirme” yoluyla heba edilmemeli.
Burada bir Çin atasözü aklıma geldi: Kuvvetli rüzgârlar estiği zaman aptallar set yapar, akıllılar ise yel değirmenleri.”
Akıllı olmak lâzım, aptal rolü oynamak gerekmiyor.
Bilenle bilmeyen hiç bir olur mu?
Âkif diyor ki, elbette bir olmaz…
Biri insan, diğeri hayvan…
YARIN: Şeker Fabrikaları neden kapatılıyor?..
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.