Siyasetin Raconu
Fakir baba oğluna “Yoksulluk kırk gün sürer” demiş. Oğlu: “40 gün sonra zengin olacak mıyız baba” diye sorunca baba şöyle cevap vermiş: “Hayır oğlum. 40 gün sonra yoksulluğa alışacağız…”
Fakirin yoksulluğa alıştığı gibi, bizler de ülkemizdeki “çarpık siyasi zihniyete” alışacağız demek ki. Hatta alıştık bile. Erkeksen alışma.
Merak ettim. Milletvekili olmanın şartlarını araştırdım. Belki lazım olur diye sizlere de aktarmak istedim. Bana lazım olmayacağı kesin de, sizi bilmem.
Milletvekili olmak için: 1- 25 yaşını doldurmuş olmak, 2- En az ilkokul mezunu olmak, 3- (Baylar için) Askerlik hizmetini yapmış olmak, 4- Kamu hizmetlerinden yasaklanmamış olmak, 5- Taksirli suçlar haricinde 1 seneden fazla hapis yatmamış olmak, 6- Yüz kızartıcı hata işlememiş olmak, 7- İdeolojik ve anarşik suçlara katılmamak, 8- Kısıtlı olmamak, 9- Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak v.s.
Kabaca bu şartları haiz olmak gerekiyor. Ama buraya yazılmamış olan bir şart daha var. Yasaya girmemiş ama, realitenin göbeğinde. Zaten bizim de konumuz onun üzerine kurulu.
Realite olan şart da şu:
ZENGİN OLMAK!
Aday adayı olabilmek için her parti kendisine göre bir barem koymuş. Başvuru yapabilmek için partiye bir miktar bağış (!) yapmak gerekiyor. Belirlenen meblağı olmayanlar aday adayı dahi olamıyor.
Dürüstmüşsünüz, olabilir.
Bilgiliymişsiniz, olabilir.
Karizmatik bir kişiliğiniz varmış, olsun.
Hatta ağzınızla kuş dahi tutabiliyormuşsunuz.
Paranız var mı, paranız?
Siz önce paradan haber verin. Hoca Nasrettin bile ne diyordu?
Parayı veren düdüğü çalar. Para anayı kızdan ayırır. Parası olan insan şirin olur. Parası olan daha yakışıklı görünür gözlere. Parası olan konuşunca pür dikkat dinlenir.
Parası olmayanın yüzü soğuk olur. Parası olmayanın ağzından bal damlasa kimse dönüp bakmaz.
Acı ama gerçek.
Partilerimiz realiteyi iyi kavramış vesselam.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.