Süt ve et fiyatları artırılmalı mı?
Süt ve et tüm insanın protein ve kısmen de yağ kaynağı olarak temel gıda kaynaklarındandır. Sütsüz ve etsiz beslenme olur mu diye sorsak; olur da eksik olur deriz. Bu doğru da insanımız da bulduğu gıdaya, onun doğru kullanılmasına ve onu üretene karşı israf ederek nankörlük de ediyor diyebiliriz.
Son günlerde yoğunlukla süt gündemde. Nereye varsak tanıyan-tanımayan ziraatçı olduğumuzu bildikleri anda hemen et ve süt fiyatları üzerinde duruyor, birkaç da soru yöneltiyor. Tamam, da ortada olan problemleri konuşmak meselelere çözüm getirmiyor. Çözüm bulma için de top ya taca, ya da başkalarına pas atılıyor; hiç kimse kendinde bir şey aramıyor.
Hafta sonu hem besihanesi ve hem de et işletmesi olan bir dostumuzun işletmesine uğradık. Yanımda ülkem standartlarında büyük diyebileceğimiz bir çiftçi dostum vardı. Şuradan buradan derken konu döndü dolaştı et ve süt fiyatlarına geldi. Her ikisi de kendilerince bakış açılarını ortaya koymaya çalıştı.
Düşünün birisi sadece bitkisel üretimci, yem bitkileri ağırlıklı üretim yapıyor, yani kaba ve kesif yem hammaddesi satıyor. Diğeri büyükbaş besicisi, başkalarından yem satın alıyor, yani başkalarının üretimine muhtaç. Ben bu iki dostumun konuşmalarını veya tartışmalarını epeyce bir dinledim.
Bu iki dostum en azından ülke şartlarında bitkisel üretimde, et ve süt ürünlerinde gelişmeleri ve fiyatlandırmaları bilen insanlar. Konuşmaların muhtevası aslında ülkemin tarımda bilinen önemli ve devamlı tartışılan, işletme yapımızla alakalı konular olsa da; sonuca varmada eksikler denebilir. Temel sorun bitkisel üretimci ile hayvansal üretimcilerin çoğunlukla başka insanlar (üretici) olmalarıdır.
Şu bilinmelidir ki, ülkem çiftçisi köylülükten kurtulamadı, işletmeci olamadı. İleri ülkelerde köylülük çiftçilik değil, geri kalmışlıktır. Bizde ki anlamı işletmeci olamaması, çiftçilik yapmasıdır. Bu da insanımızın tembel, beceriksiz, geri kafalı olduğundan değil, aksine sistemin (tarımsal yapımızın) buna müsaade etmesinden kaynaklanıyor olmasıdır.
Bu arada devreye girdim ve “her iki tarafı temsil eden çiftçi dostlarımız olarak buyurun meseleyi çözecek bir yapı oluşturma gayreti içine girelim” dediğimde iki taraf ta dikkatle ne diyeceğimi merakla bekledi. Birçok yazımda, bilimsel, sosyal ve resmi toplantılarda da belirttiğim gibi “bir formül üzerinde anlaşalım” dedim. Tezimi de okuduğum, gezdiğim ve gördüğümü yerlerden tecrübelerimi, örnekler vererek, bunun ülkemiz ve tarımımız için getirilerini uzun uzun anlattım. Sonunda “düşünün ki her ikiniz bir insansınız veya ikiniz yeterli ve toplu bir arazide ortak işletme yürütüyorsunuz” Bu durumda masrafların azalacağını, verimlilik ve kalite ile gelirin artacağını anlattım.
Çiftçi arkadaş “ben mısırı sattığımda tonu 1600 TL idi, şimdi 1800 TL, 300 ton mısırdan kaybım 60 bin TL” demesin mi? Gülermisin, ağlarmısın. Böyle bir yapı ile süt ve et fiyatı da artsa ne olur? Cevap geçici bir rahatlama olur, en geç 6 ay sonra sızlanmalar başlar. Ülke tarımın en önemli konusu budur. Bitkiyi başkası üretiyor, hayvancılığı başkası yapıyor; “dökme suyla değirmen dönmüyor”.
Özetle bitkisel üretici (hammaddeci) ürettiğini kendi hayvanı olmadığı için aracıya sattı, aracı da şartlara uygun olarak üzerine fazlaca koyarak yem fabrikasına verdi. Yemci de zammını koyarak et veya süt işletmecisine verdi. Temel mesele et ve süt işletmecileri için araya bir sürü aracı koyarak ekonomik üretim yapmak bu şekilde sürdürülebilir değil.
Konuyu maksatlı veya maksatsız bir yerlere çekerek çözmek mümkün değil. Bunun tartışması dahi olmamalı. İşletmeler ayakta kalmak için hammadde üretmek, devamında hayvanına çoğunlukla kendi üretimi hammadde ile hayvanını yemlemek zorundadır. Bu bir ekonomik ve teknik zorunluluktur.
Burada çözümü geçici uygulamalarda aramak, uygulamayı da sadece resmi otoriteden beklemek doğru değildir. Aile işletmeciliği öldürülmemeli ancak en azından, uygun olan yerlerde “ortak üretim kültürünü” uygulamanın yolları aranmalı, meselenin çözümü için bu gibi yeni yollar denenmelidir.
Depreminde kaybettiğimiz canlara rahmet, yaralılara şifa, yakınlarına sabır dileklerimle; hoşça kalınız.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.