Leyla Fidan

Leyla Fidan

“TATLI KRİZİM GELDİ”

“TATLI KRİZİM GELDİ”

Bilinçsizce yapılan diyetlerin eninde sonunda vardığı nokta “tatlı krizi” bataklığı. Nedir bu tatlı krizi? Neden gelir? Nereden gelir? Gelmese olmaz mı? Gitmesi için ne yapmalı? Aklımızda sorular...

Tatlı krizi diye bir şey gerçekten var mı yoksa tatlı krizi bahane çikolatalar, tatlılar şahane mi?

İnsanı böylesine kör eden bir an gerçekten yaşanabilmesi oldukça ilginç aslında. Organizmamız hayatta kalabilmek için yüzyıllardır kendisini donanımlamaya devam ediyor. Böyle düşününce 2020 yılında aşamadığımız bir tatlı krizi durumu olması komik bir durum haline geliyor.

 Peki neden?

İnsan vücudu ilk enerji kaynağı olarak her zaman karbonhidratları tercih etmiştir. E durumlar böyle olunca dokulara ve organlara enerji olarak kullanılmak üzere karbonhidrat gider. Karbonhidrat bağırsakta sindirilir ve son ürün olarak şekere dönüştürülür. Hani her sınavdan önce duyduğumuz bir söz vardır: “beyin sadece şekerle çalışıyormuş aslında” diye işte o doğru. Sadece beyin mi tüm vücut şekerle çalışıyor.

 Bu organizmanın yakıtı şeker...

 Bu şeker aslında o şeker mi? Dediğinizi duyar gibiyim. Değil. Karbonhidrat dediğimiz bileşenin en küçük yapı taşı şeker. Bizim beyaz şeker olarak kullandığımız çaya, kahveye, keke önümüze ne gelirse içine doldurduğumuz şeker aslında bir sindirimin son parçası. Hiçbir emek harcamadan kazandığımız her şey gibi emek harcamadan kazandığımız enerjinin de sonu zarar.

Basit şeker vücudumuza girdiğinde bağırsaklara sadece şekeri hızlı bir şekilde emerek kana karıştırmak kalıyor. O da görevini icra ediyor etmesine de hal böyle olunca bizim kan şekerimiz oldukça yükseliyor. Yükselen kan şekerini dengeleyebilmek için insülin seviyesi artıyor. Şeker de hızlıca dokulara girmiş ve bize enerji sağlamış oluyor. Kan şekeri bu kez hızlıca düşüyor... Daha şekeri tüketeli bir saat olmadan bir açlık bir halsizlik hali ki sormayın... Bu hal ki beraberinde hipoglisemi atakları, insülin direnci, diyabeti getirebilir; bağırsaktaki florayı olumsuz etkileyerek sindirimi sekteye uğratabilir. Böyle mi olmalıydı peki? Ya da basit şeker yerine kompleks karbonhidratlar dediğimiz; tam tahıllı ekmekler, kuru baklagiller, bulgur, yulaf, patates, mısır, makarna, erişte, kinoa, bezelye tüketsek nasıl olurdu? Kompleks karbonhidratları tükettiğimizde vücudumuz enerji olarak bu besinleri kullanmadan önce sindirmek zorundadır. Sindirdikçe de yavaş yavaş kana karışacağı için kan şekeri çok yavaş yükselir. Bu durum da uzun süren tokluk, kan şekerinde denge, insülin seviyelerinde düzelme ve güzel bir bağırsak florası olarak bize geri döner.

Ekmek yemeyi bıraktım…

Her tatlı krizinden önce kurulan “Artık dikkat ediyorum ekmek yemeyi bıraktım” cümlesi vardır... Tatlı krizine girenler bilir. Ekmek yemeyebiliriz evet ama ekmek yemezsek yerini diğer kompleks karbonhidratlarla doldurmak zorundayız. Doldurmazsak eğer önce vücut depolarını boşaltır daha sonra size karbonhidrat tüketmeniz için baskı yapmaya başlar. E haklı ihtiyacı var. Ama biz karbonhidrat vermemek için uzun süre direnirsek vücudumuzdan kırmızı alarm gelecektir. Vücut enerjisizliğe o kadar direnmiştir ki kompleks karbonhidratı sindirecek ne zamanı ne de enerjisi kalmıştır, sizden tek isteği basit şeker ve hızlı enerjidir ki hayatta kalabilsin. İşte tam da bu kırmızı alarm durumunun adı “tatlı krizi”. Göründüğü kadar masum değil, asla da olmayacak. Tatlı krizi dediğimiz şey insülin direncinin, diyabetin, huzursuz bağırsakların ve diğer metabolik hastalıkların ayak sesi… Siz siz olun bedeninizi kırmızı alarm verecek kadar aciz duruma düşürmeyin.

Son olarak; evet beyin sadece şekerle çalışır ama basit şekerle bizim vücudumuzda sindirerek oluşturduğumuz şeker bedenimizde tamamen farklı işleyişe sahiptir. Eğer sınavdan önce ağzınıza bir şeker atarsanız ilk 30 dakika yüksek enerji ve çalışan bir zihin sağladıktan sonra yoğun bir uyku, halsizlik, mide bulantısı ve açlıkla karşılaşabilirsiniz. Ama sınavdan önce kompleks karbonhidrat içeren bir öğün tüketirseniz sınav boyu zinde, yüksek enerjili ve daha uyanık hissedersiniz

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Leyla Fidan Arşivi
SON YAZILAR