Uçurumda bir kalem
Mustafa Uçurum, kendisine ait sitedeki dergi yazılarında benim ELEŞTİRİ NOTLARI’m hakkında isim vermeden bahsettiğim bir yazıya alınmış ve sözlerimi bambaşka yerlere çekmiş. (https://www.mustafaucurum.com/haziran-2024-dergilerine-genel-bir-bakis-1/ ) linkindeki yazıyı okuyun. Bu arada dergi tanıtımlarına buradan devam etmesi güzel bir haber, iyi etmiş.
Alınganlık ve ikircikli tavrı ile hakkımda üçüncü şahıslarla dedikodu yapması sebebiyle kendisinden bahsetmeyi de adını anmayı da değer atfetmek olarak görüyorum. Kendi çapındaki her kalemin yaptığı gibi beni kendisine çatarak isim yapmaya çalışmakla, kitabımın olmadığı gibi klişe ifadelerle kendince hor görerek özünü fâş ediyor. Öncesini bilmeyen Gündüz Kayalı’nın facebook paylaşımından haber aldığım bu yazı üzerinde söylenecek bir şey yok. Seviye konusunda kendisinin geldiği nokta belli. Süper çok yazan, süper çok kitap çıkaran, elli civarında dergi okuyan, eleştiri yazılarında artısıyla eksikleriyle derin tahliller yapan(!), geniş çevresi ve dostları olan Mustafa Uçurum’un büyüklüğünü kabul ediyor, kıskandığımı itiraf ediyor ve ayakta alkışlıyorum. Aslında onun ne büyük adam olduğunu ziyaret ettiği makamlarda ve durumlarda şapkasını çıkarmamasından anlamalıydım ama mazur görün, kıskançlık insana neler yaptırmıyor ki, büyüksün Mustafa Uçurum!
Şamatayı bırakalım ve öncesine dair bir iki kelâm edelim…
Uçurum hakkında 20 Haziran 2020’de bir yazım var. www.pusulahaber.com.tr/karari-edebiyat-kamuoyu-versin-11075yy.htm linkinde bulunan yazımda hiç yorum yapmadan, kitabından alıntılarla ve kararı kamuoyuna bırakarak bir yazı yazmıştım. Orada da yazdığım gibi, “Öncelikle şunu belirtmeme izin ver sevgili okur; Mustafa Uçurum’u tanımam, yüz yüze yahut telefon marifetiyle bir konuşmuşluğumuz ya da herhangi bir alışverişimiz yok. Edebiyat dergilerini ve internette edebiyat sitelerini elden geldiğince takip ettiğimden ismine sık rastlarım, bir de Kültür Atlası’nda geçen yıl yayımladığımız edebiyat soruşturmasına mail yoluyla verdiği cevaplar hasebiyle bir iş birliğimiz olmuştu o kadar.”
Farklı türlerde hemen her dergide yazmanın dezavantajlarından, son derece önemli bir metnin olduğu dergiden neden bahsettiğini incelikle sormamdan mütevellit, kendisine o derginin ulaşmadığından yazmadığını söylemesi, öğrencisi olan bir öğretmen yazarla lâf götürüp getirme dışında bir diyaloğumuz da olmadı. Her dergiyi almak meselesini, o dergiden bahsetmediği için yazmıştım. Yani, sadece kendisine ulaşan dergilerden bahsetmesini eleştirmiştim. Elli civarında dergi okuyup, yahut okuduğunu sanıp, ıskalanan yazılardan dem vurmuştum. Elli dergi okumak, elli yazı yazmak, çok yazmak, çeşitli yazmak, dergiye para vermek vs. bunlar farklı yere çekilen meseleler ki, Uçurum da bunları yapıyor.
Cevap yazmak içimden gelmiyor biliyor musun Mustafa Uçurum. ‘Ne ortaya koydun? diye soruyorsun ya bana; çok şey yazmak, habire yazmak sözü daha etkili kılacak diye bir şart yok. Kibarlık kisvesi altında alınganlık, sözü özünden koparıp başka yerlere çekmek, çok yazıyorum ve çok kitabım var diyerek çalımla gezmek değil asıl iş. Herkesi ve her şeyi övmek; hele hele bu hiç iş değil. Bunlardan geçilmiyor zaten. Eğer eser odaklı ve hakkaniyetli eleştirme çamur atma, kıskanma oluyorsa ben öyleyim o halde.
Şimdi yazılarını tekrar bir gözden geçir. Bahsettiğin her şeyin bulunmaz Hint kumaşı, harikulade numuneler mesabesinde mi yoksa, hataları da olan insan işi eserler mi olduğuna sen karar ver.
Seninle ve senin seviyendekilerle bir meselem, işim ol(a)maz. Senin gibi çevre genişliğine, yazdıklarının çok olmasına da takılan biri de değilim. Kaldı ki hakkaniyetli eleştiriler yazan birinin seveni çok olmaz, düşmanı bol olur ama. Sadece edebi kriterler çerçevesinde değerlendirmeye çalışan, eser ya da sahiplerinin artılarını, eksilerini ele alan mütevazı bir okuryazarım.
Çoklukla, nicelikle değil, nitelikle ilgiliyim ve kimse babamın oğlu değil.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.