VİRÜSLE YAŞAMAK!
İnsanlar eskilerin tabiriyle ev kuşu oldu. Yani evden çıkamayan, evini çok seven, evde oturdu kaldı denen. Bir dönemin kuşağı, bu tabiri espri olarak çok kullanırdı.
Arkadaşları bir türlü hanımından izin alıp gelemeyenlere,
Ne kahveye, ne de çıkıp erkek erkeğe bir yere dolaşmaya çıkamayanlara, bugünün tabiriyle “kalbi ılık” yada “geçim ehli” demezlerdi, lakin, o yılların meşhur lafı olan “kılıbık” derlerdi.
Ha…filanca mı yemin olsun yengenin sözünden çıkamaz derlerdi.
Adam yaşlanınca, ona bir haller oldu,
Resmen ev kuşu oldu çıktı.
Hanımının dizinin dibinden ayrılamıyor diye de dalga geçerlerdi.
Bizim kuşak o hikayeleri dinleyerek tam bugünlere erişmişti ki,
Virüs, “oturun oturduğunuz yerde” yeminle şakam yok deyip çıktı meydana…
65 yaş ve üstü insanımız…
Sende kimsin?
Ne karışıyorsun?
Necisin, sıfatın ne?
Diye meydana çıktılarsa da, meydanda virüse karşı çaresiz kaldılar.
Sonrasında da, virüse karşı meydan okuyacakları, bir meydan kalmadı!
İnsanların korkusuzca yürüdükleri meydanlar tamamen virüse kaldı.
Artık meydanlar onun, sokaklar onun, caddeler onun!
Yetmedi şehirler onun, ilçeler onunlar, kasabalar, köyler, mahalleler onun.
Daha yetmedi ülkeler onun!
Daha da ötesi dünyamız elinde…
VİRÜS BAKTI GÜÇSÜZ KALDI, HEMEN MUTASYON GEÇİRİYOR!
Meydanlarımızda, sokaklarımızda, caddelerimizde, insan kalabalıklarının yoğun olduğu istisnasız her yerde virüs cirit atıyor.
Evde kal, sağlıklı kal oldukça yerinde ve uyulması gereken bir slogan!
Don Kişot’un yel değirmenlerine saldırması gibi, virüse meydan okuyanlar meydan okudukları yerlerde virüse yenik düştüler.
Az hasarlı, yaralı-bereli kurtulanlar ise, kurtulduklarına şükrediyorlar.
Genç kuşak, sıkıldı, bunaldı. Maske takıp dışarı çıksa da, fazla dolaşmadan, bazen haddinden fazla abartsalar da, kurallara uyarak virüsten gelecek tehlikeleri bertaraf etmeye çalışıyorlar.
65 yaş ve üstü olan kuşak, çok daha korkusuz, çok daha mücadeleci bir ruhu temsil etseler de, virüs ne ruh tanıyor, ne kuşak!
Acıması yok, merhameti yok, ekin biçer gibi insanları biçmeye devam ediyor.
Uzmanlara bakarsanız, virüs, güçsüz kaldığı anlarda, anlatılanlara göre mutasyona uğrayıp, çok daha güçlü bir şekilde insanların üzerine geliyor.
İnsanlığın son yıllarda gördüğü en büyük düşmanlardan biri!
Birbirini üçüncü dünya savaşı çıkarmakla tehdit eden,
Dünyayı tekeline almak isteyen, kendi kendine haritalar çizen, değişik sınırlar üzerinde hak iddia edenler, bir virüsün dünyaya meydan okuyacağını nereden bilebilirlerdi!
VİRÜS HAYALLERİMİZİN DÜŞMANI MI?
Virüs insanların hayallerini yarım bıraktı.
İleri tarihlere öteledi.
Sisler dağıldığında, virüs tehlikesi dünya üzerinden kalktığında nasıl bir dünyanın bizi bekliyor olacağının tahmini bugünün penceresinden görülemiyor.
Virüs, ekonomileri salladı.
Muntazaman çalışan,
Birbirini döndüren, destek veren,
Kalkındıran değişik açılımlar meydana getiren çarkların,
Neredeyse tamamını durdurdu.
Çalışamaz hale getirdi.
Kaderine terk etti, kaderleriyle baş başa bıraktı.
Ekonomiler, ticaret, alışveriş hareketliliği, ihracat ve ithalat beli kalemler dışında kilitlendi.
Bu süreç birkaç ay daha sürerse ne olur? Yahut bir altı ay kadar daha!
AZ DAHA SABIR!
Gençlerimiz yarınlarda diyecekler ki, öyle bir dönem yaşadık ki,
Hiç dinlenmediğimiz kadar dinlendik,
Hiç uyumadığımız kadar uyuduk.
Hiç sıkılmadığı kadar canımız sıkıldı diye anlatacak bu günleri.
Henüz sisler dağılmadı.
Sis bulutlarının altında, yarı yada tam karantinalı, maskeli, sosyal mesafeli günler geçiriyoruz.
Sosyal mesafeye uyma konusunda var olan problemlerimiz devam ediyor:
İnatçılığımız, kural tanımaz hareketlerimiz,
Bunaldım, attım kendimi dışarı demelerimiz devam ediyor.
Büyük şehirlerimizde ekranlara yansıtılan meydanlar, işlek caddeler yanıltıcı olabiliyor. Ya kenar mahalleler, ya o kenar semtlerin meydanları, sokakları, caddeleri ne alemde?
Şehirlerde ki görüntüler böyle olmasına böylede….
Anadolu’nun ilçelerinde, kasabalarında, köylerinde durum nasıl?
İnsanımız sosyal mesafeye ne kadar uyuyor bilen var mı?
Sosyal mesafeye uyma ve özellikle evde kalmaya uyum sağlama, yaşadığımız bu sıkıntılı sürecin uzamasına veya kısalmasına sebep olacak.
Az daha sabır! Az daha tahammül! Az daha moral değerleri yüksek tutmak olmazsa, olmazımız!
ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE, AYLARDA KİM BİLİR DAHA NELER OLACAK?
Benlik, bizden-sizden, bencillik, egoistlik, şımarıklık gibi duyguların esiri olmanın dışında, gücü eline geçirince kendini erişilmez, yenilmez, kimsenin gücü yetmez sananlar bir mikronluk virüs karşısında çaresizler.
Virüs, ağaç misali ülkeleri fena sallıyor! Ağaçta ne var ne yok yere seriyor. Bu güce, dayanabilecek tedbir bulununcaya kadar, bu ağaçlar kırılırcasına sallanmaya devam edecekler gibi görünüyor!
Bu güce karşı durmaya başladık, ağaçlar artık sallanmıyor denilen günlere gelindiğinde ise, ağaçların altına serilenlerin hazin manzarası hiçbirimizi belki de uzun bir süre kendine getiremeyecek!
Direnenlerin, ayak direyenlerin takati, hırçınlıkları ve inatlarının ömrü de bitti bitiyor. Artık yanlarında duracak, onları destekleyecek insanlarında birer ikişer çekileceği, hatta cephe alacağı günler çok uzak değil!
Virüsün elindeki görünmez balyoz, güç bende diyenin gücünü paramparça ediyor. Bugüne kadar yüksek perdeden konuşup, dünyayı tehdit edenlerin nasıl zorlanarak konuştuğunu, yüzlerine vuran korkunun ve çaresizliğin izleri ekranlara yansıyor.
Onları örnek alarak konuşanların direncinin kırılması ise an meselesi!
Virüs dik başlıları, tok sözlüleri, mağrurları, gurur ve kibir abidelerini muma döndürdü. Geri adımlar attırdı.
Önümüzdeki günlerde, aylarda kim bilir daha neler olacak?
Gücü elinde bulunduranlar, ya o gücü insanlığın hayrına kullanacaklar, yada ellerindeki güç onların felaketi olacak!
Korona’dan önce gücün ve kudretin sahibi olanlar, Korona’dan sonra belki çok daha fazla tartışılacaklar, yada Korona sonrası esecek sert rüzgarlardan kurtulamayacaklar.
Nasipse, yaşayıp göreceğiz!
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.