YENİ UMUTLAR
Öncelikle 2017 yılının başta güzel ülkemiz olmak üzere tüm insanlık alemine hayırlar getirmesini diliyorum. İyisiyle kötüsüyle bir yılı geride bırakırken, olumlu ya da olumsuz yaşanmış bütün ekonomik hadiselerin özellikle şirketlerin kurumsal hafızalarında yer tutması gerektiğini bir kez daha altını çizerek söylüyorum. Canlıların bağışıklık sistemleri açısından aşılar ne denli önemli ise uzun ömürlü olmak isteyen şirketler için kurumsal hafıza o kadar kıymetlidir. Bu gün dünya da en değerli ve uzun ömürlü şirketlerin ortak yanı kriz süreçlerinde gösterdikleri performanstır. Evet 2016’yı geride bıraktık geçmiş yıla ait ekonomik anlamda birçok rakam ifade etmek mümkün. Özetle Türkiye açısından halkın daha az tükettiği, iş dünyamızın daha az yatırım yaptığı, ihracatçımızın daha az mal sattığı, kamunun ise daha fazla tükettiği bir yıl oldu.
Son ayların söylemlerine bakacak olursak büyümenin öncelikli meselemiz haline geldiği ortada ancak sürdürülebilir bir büyüme modelini hayata geçirebilmek sadece iç dinamiklerle değil küresel sorunlara dair bir yol haritası hazırlamakla mümkün. Dışarıda bizi neler bekliyor kısmı ile başlayacak olursak Amerika 2017 yılında 3 kez faiz artırabileceğini söyledi. (2016 içinde aynı söylem vardı ancak 1 kez artırabildi) Yeni başkanın izleyeceği maliye politikaları buna ne kadar izin verecek. Sayın Trump genişlemeci bir mali politika izlerse Fed faiz artırarak bunu frenlemiş olmayacak mı? Ya da aksi durumda artacak enflasyonun Amerika’ya etkisi ne olacak? Değerli Amerikan doları hesaba katılmayan başka sorunları mı tetikleyecek?
Çin’in eski büyüme ivmesini yakalayamadığına göre düşük seyreden hammadde talebi hangi sorunlara sebep olacak? Avrupa’da toparlanma olmasını beklemek hayal. Bütün bunları bir yana bırakın daha önce yazmıştım Avrupa’da mali kuruluşlar arasında batanlar çıkarsa 2017 yılını da defterden silin. Yeni Amerika Başkanı, Çin ile alakalı söylemlerini hayata geçirirse nur topu gibi yeni bir küresel krizimizin olması ihtimali de bir kenarda duruyor. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu gelişmekte olan ülkeler 2008 yılından beri durumu idare etmeye çalışsalar bile artık dayanma güçlerinin sonuna gelmiş haldeler.
Faiz artışının tek olması ise birçok aktör için iyi haber niteliği taşır. Ucuz ve kolay erişilebilir finansman dünya da birçok ülkenin tablolarını makyajlamaya devam edecektir. Gerekli olan finansman açığı kısa vadeli de olsa sıcak para hareketleri ile karşılanacaktır. Düşen Turizm gelirlerimiz ve ihracatımız bizi bu konuda daha hassas hale getirdi unutmayalım. Bizim açımızdan hedef uzun vadeli uluslararası yatırımları çekebilmek bu konuda daha çok çalışmamız gerektiği ortada. Aralık ayında sürpriz yapan enflasyonun 2017 hedefini şimdiden riske attığını da söyleyelim. Gerek büyüme rakamlarımız gerekse yatırımların düşük seviyede kalması İşsizlik sorununun 2017 yılında da çözüme kavuşmayacağını belirtiyor.
Enflasyonda oluşan seviyenin piyasa faizlerine etkisi ise hepimizin malumu. Faizlerin düşebileceğini söylemek çok zor. Hele bir de bankacılık sisteminin kredi rakamlarına baktığımızda olmayan tasarruflarla bu nasıl gerçekleşecek açıkça bilmiyorum. Kredi genişlemelerinin esnetilmesine rağmen kredilerin yeni yatırımlara değil eski kredilerin çevrilmesine kullanılması da bizim çözmemiz gereken başka bir sorun. İnşaat ve gayrimenkul hariç neredeyse bütün sektörlerde daralma yaşamış bir yılı geride bıraktık. Başta sanayi olmak üzere 2017 de tekrar yönümüzü büyümeye çevirmemiz son derece önemli. Çünkü Türkiye % 5 büyümediği sürece yukarıda zikredilen sorunları kalıcı olarak çözüme kavuşturması neredeyse imkansız. Kur ya da borsa açısından bir tahminde bulunmayacağım çünkü 2016 yılına dair tahminlerin hepsi çöp oldu.
Şahsen Türkiye’nin bu faiz borsa kur üçgeninden kurtulması gerektiğine inanıyor ve bunun ancak sanayide dönüşümle mümkün olduğunu biliyorum. Yüksek teknolojik ürünlerin toplam içerisinde ki payı % 8’i geçse ve Dünyada talep gören marka değeri yüksek ürünlerimiz olsa dövizin seviyesi ile eminim kimse ilgilenmez.
Bir de hiç değinmediğim siyasi ya da jeopolitik problemlerimiz var. Coğrafyamızda yaşanan bu ahlaksız hesaplaşmaya çok büyük enerji harcamak zorunda kaldık. Bu jeopolitik sorunların bizleri Ekonomik reformlardan ve 2023 hedeflerimizden uzaklaştırmasına müsaade etmemeliyiz. Türkiye olarak son 2 yılın performansı bir önceki yılı aratır vaziyet de iken 2017 yılını iyi değerlendirmek zorundayız.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.