“Ahlat’taki mezar taşları kozmik mektuplardır”
TARİHE YOLCULUK (200)
Mimar Özcan Belen diyor ki: “Ahlat’taki Selçuklu Mezar Taşları, bize korunaklı olarak paketlenerek gönderilen ve üzerlerinde komik bilgiler taşıyan mektuplardır.”
Tarih şuuruna sahip kıymetli mimarlarımızdan biri olan Özcan Belen, Ahlat’taki Selçuklu kabirlerinin her birinin “bin yıl öncesinden atalarımız tarafından bize bir istikâmet, bize bir şuur vermek üzere yazılmış bir mektup” olduğunu ve kendisini koruyacak şekilde paketlere sarılmak suretiyle bize intikal ettirildiğini belirterek şu ifadelere dikkatimizi çekiyor:
“Bu mezar taşlarının her biri bize bir istikâmet ve bir şuur vermek adına yazılmış bugüne ait bir mektup. Muhatapları için bir mektup. Okumasını bilenler için bir mektuptu!”
220 dönümlük arazide kazı çalışmaları halen devam ediyor. Arkeolojik kazılarda yeni mezar taşları ve dolayısıyla yeni kozmik mektuplar gün yüzüne çıkarılıyor.
Sekiz bin mezar taşının bir anlamı olmalıydı…
İşte burada “Kelâm İlmi” devreye giriyor, o mektupları okumak isteyen muhataplarına…
Felsefe ve kelâm okumasıyla ilgili Selçuklular, Bizans, Moğol tahakkümünün hızla yayıldığı o yılları düşünecek olursak kelâmî tartışmaların, felsefi tartışmaların ve dini tartışmaların hangi boyutlara geldiğini varın siz düşünün… İslâm dünyasının hercümerç olduğu bir yüzyıldan bahsediliyor burada.
Hak ve bâtıl mücadelesinde adetâ var olma yok olma noktasında bir irade, İbni Haldun’un tabiriyle bir “asabiyet” ortaya çıkıyor ve tekrar İslam âleminin ikinci yükseliş sayfasını açarak Nureddin Topçu’nun ifadesiyle ‘Anadolu Rönesans’ını başlatıyordu. İslâm dünyasını çağlar üstü bir medeniyetin inşasını sağlamak adına korkunç bir birikimin alt yapısı Orta Çağ’da atılıyordu.
Özcan Bey, tekrar burada devreye girerek 15 Temmuz’un unutulmaması adına ve bilgiye dayalı bir örgütlenme olan ‘Haşhaşiler’den bir misal veriyor:
“Selahaddin Eyyubî’nin çadırına haşhaşilerin Suriye lideri giriyor ve diyor ki; ben sizinle bir bilgi paylaşmak istiyorum. O halde paylaş, diyor Selahaddin. İçerdeki komutanlar dahil herkes çıkarsa o zaman söylerim, diyor. Herkes çıkıyor ve Selahaddin’in arkasında sadece iki Memlük askeri kalıyor. Şimdi o bilgiyi benimle paylaşabilirsin. Haşhaşi “Yok, o iki koruma da çıkacak” deyince Selahaddin, iki muhafıza; haşhaşilerin Suriye liderini yakalamalarını emrediyor. İki koruma da yerinden kıpırdamıyor. Haşhaşi, Selahaddin’e dönerek “Ey Selahaddin! Bizin gücümüzü test etme. Bizim üzerimize gelme! Biz sana bir anlaşma öneriyoruz. Ve bu anlaşmayı kabul et.” diyor. Selahaddin “anlaşma falan yok. Siz fitne ve şersiniz. Ben sizi yok edeceğim” diyor. Bu cevap üzerine Haşhaşi lideri, iki Memlük askerine dönerek “Efendim adına emrediyorum. Ey Memlük askerleri bu komutanı yok edin!” Selahaddin’in çok güvendiği ve evladım dediği o iki Memluk askeri kılıçlarını çekerek Selahaddin’in boynuna dayıyorlar. Selahaddin anlıyor ki karşı taraftaki örgütlenme çok basit bir örgütlenme değil. Bir bedevî örgütlenmesi değil bir sistematik örgütlenmeyle karşı karşıya olduğunu anlayınca anlaşma yapmak zorunda kalıyor.”
Akidesi sapık bir İsmailliye anlayışının olduğu bu bölgede aynı zaman da muazzam bir Moğol gücü de var. Ve bütün bunları fırsata çevirmek isteyen bir Bizans’ı düşünün…
Kudüs’ün fatihi olmak isteyen Bizans İmparatoru Romen Diyojen, Abbasi Halifesine son öldürücü darbeyi vurmak istiyor ve 200.000 kişilik muazzam bir orduyla harekete geçiyor. Bin Ermeni, 5 bin Kürt, 10 bin Arap ve 60 bini Türkmenlerden oluşan 80.000 kişilik bir orduyla Alpaslan, Malazgirt’e hareket ediyor. Meydan savaşında Alpaslan ve askerleri Bizans ordusuna tarihi bir ders veriyor ve böylece; Anadolu kapıları, ardına kadar Türklere açılıyor. En önemlisi de Kudüs de işgal edilmekten kurtarılıyor.
Burada Ahlat ve Ahlat Kalesi’nin sembolik bir anlam ifade ettiğini dile getiren Özcan Bey, o yıllarda eğer Ahlat Kalesi yıkılırsa, eğer Malazgirt Meydan Muharebesi kaybedilseydi; biz aynı anda Buhara’yı, Semerkant’ı, Kudüs’ü, Mekke ve Medine’yi kaybederdik.
İbni Haldun coğrafya bir kaderdir diyor. Bu coğrafyada yaşıyoruz. Daha yaşanmamış bir kader var. Bu kaderi anlamamak ve bu kaderden ders almamak mümkün değil.”
Ahlat’ın millî varlığımız ve millî şuurumuz açısından ayrı bir anlamı olduğunu kaydeden Özcan Bey, mezarların her birinin matematiksel açıdan, geometrik bir özellikle bezenerek yazılmış kozmik bilgiler içerdiğini ve bu kültürel kodların mimari açıdan da çok önemli olduğunu, Mimar Sinan’ın bu mazarlardaki kozmik bilgilerden yola çıkarak devasa boyutta eserler ortaya koyduğunu söyledi.
Mimaride önemli bir bilgiyi Ahlat’taki mezar taşında bulan Mimar Sinan’ı, Mimar Sinan yapan o bilgi ve ilim olsa gerek.
Özcan Bey, günümüz İmam Hatip Okullarına matematik, aritmetik, geometri ve astronomi derslerinin de ivedilikle konulması gerektiğini de söyledi.
Bu öneriye yerden göğe kadar katılıyorum.
Dindar nesiller aynı zamanda her türlü ilimle mücehhez olarak yetişmelidirler.
Yâ değilse eller aya giderken, biz yaya kalırız.
Kendimizi, dünyayı ve dünyadaki bilimsel ve teknik gelişmeleri bilecek ve ham madden hem de manen öylece yükseleceğiz.
Muasır medeniyet seviyesine ulaşmak, yakalayarak geçmek adına; önce ilim demek gerekiyor.
YARIN: Oryantalizm ve Hollandalı müsteşrik Abdulgaffar’ın fotoğrafları.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.