Erol Sunat

Erol Sunat

BİR KÖMÜR TAŞIMA HİKAYESİ!

BİR KÖMÜR TAŞIMA HİKAYESİ!

Geçtiğimiz hafta, merkez ilçelerimizden birinin adını taşıyan, Sosyal Yardımlaşma Vakfına ait bir araç kömür dağıtıyordu. Caddeye açılan sokağa girdi.

Görevliler, ellerindeki listeye bakıp, sokakta ki evlerin zillerine basıyor listede bulunan her ismin oturduğu hane sahibini çağırıp, yarım ton poşet kömürü evlerin önüne bırakıyorlardı.

Buraya kadar her şey normaldi.

Genç esnaflardan birisi, listeyi elinde tutan görevlinin yanına yaklaştı.

Yardımcı olma babından listeye şöyle bir baktı.

Sonrada baştanbaşa inceledikten sonra listeyi görevliye geri verdi.
Verdi amma…

Yüzü karmakarışıktı!

Dükkanına doğru gelirken ne mi dedi?

Liste de, bir tane bile Türk yok, liste tamamen Suriyeli!

Bu arada, kömür poşetleri listede ismi olanların kapısına indirilmeye devam ediyordu.

Kömür, genelde dört katlı evlerin olduğu ve asansörün bulunmadığı binaların katlarına taşınmak için bekliyordu.

Sokaktaki esnaflar ise kömürü kim taşıyacak diye merak etmeye başladılar!

Belli ki, bir bildikleri vardı!

Bir süre beklediler.

Bu arada, kapılarına poşet-poşet kömür indirilen Suriyeliler, kömür poşetlerinin ucundan dahi tutmuyorlardı.

Neden tutmuyorlardı?

Birbiriyle yardımlaşıp taşıyacaklar herhalde diyenler oldu!

Oradan birisi, evlerde dünya kadar insan var dedi, her biri birer poşet kömür alıp çıksa yarım saat sürmez kömürü taşımaları!

İnsanlar böyle konuşurlarken, Suriyeli sığınmacılar ne mi yapıyorlardı?

Kapılarının önünde, ellerinde telefon, bir yandan birilerini ararlarken, bir yandan da gözleri cadde istikametinden gelecek birilerini bekler gibiydiler.

Çok geçmedi kömürleri taşıyacak birkaç kişi çıktı geldi.

Genç esnaflar, merakla kömür taşımak üzere hazırlanan gençlerin yanına gittiler.

Ve onlara bir şeyler sordular.

Soru soranların içlerinden bir tanesi;

Allah kahretsin dedi!

Kömür poşetlerini taşıyacakların hepsi Türk!

Suriyelilerin kömürünü para karşılığı taşıyacak durumlara muhtaç olduk, muhtaç durumlara düştük ya yazıklar olsun!

Onlar böyle konuşurlarken, kömür taşıyan gençler, kömür taşımaya başlamışlardı bile!

 

BÜYÜKLERİMİZ İYİ NİYETİ, SABRI VE HOŞGÖRÜYÜ HEP BİZDEN BEKLEDİLER!

Suriyeli sığınmacılar, 2011 Nisanından bu yana, şehrimizdeler, resmi rakamlar 109 bin Suriyeli sığınmacıyla bir arada yaşadığımızı gösteriyor.

Onların şehirlerimize uyum sağlaması konusunda hiçbir çalışma yapmadık. Ensar şehirlerden biri olarak kabul gören Konya, dışa fazla vurulmayan, kol kırılır yen içinde kalır denilen olaylar yaşadı.

Birçoğunu sineye çekti. Sineye çekmesi yönünde telkinler yapıldı.

Bazı Suriyeli sığınmacıların zaman zaman bu anlayışı ve yakınlığı hiç anlamadığı görüldü.  

Hatta anlamak hiç işlerine gelmedi gibi durumlar da yaşandı!

Bazıları ise, uyumlarıyla ve yaklaşımlarıyla takdir edilecek davranışlarda bulundu.

Sekiz yılı aşan bir süre sonucu, Konya sığınmacılara, sığınmacılarda Konya’ya iyi-kötü alıştı.

Bugün hemen herkes birlikte yaşamanın gereğinin neler olması konusunu ciddi boyutlarda düşünmeye ve araştırmaya başlamış durumda.

Olay çıkaran Suriyeli sığınmacıların yüzde üçlere kadar düşen bir suç oranı olduğunu yetkili ağızlardan dinledik.

Bu şu demek!

Sosyal patlamalar, kırılmalar, tartışmalar, kavgalar yerini daha bir sakinliğe, az olaylı günlere bıraktı. Bıraktı amma, ne pahasına?

Büyüklerimiz, fedakarlığı, iyi niyeti, hoş görüyü, anlayışı, feragati, sabrı, affetmeyi, vazgeçmeyi hep bizlerden talep ettiler.

Bazen söz düğümlendi kaldı,  bazen gülüp geçildi, bazen la havle… diyerek geçti gitti insanlar!

Bazen sabırla koruk helva olur denip ya sabır dendi. Bazen dert dinleyecek kimse bulanamadı!

Bu şehirde yaşayanlar hüsnüniyetlerini göstermekte tereddüt etmezken,  

Suriyeli sığınmacılar lehine alınan kararlarda kantarın topuzunun adamakıllı kaçması, insanımızda burukluk yarattı.

Kendi fakir-fukaramızı, garip-gurabamızı ikinci plana itmişiz gibi durumlar hasıl oldu. İnsanların kalpleri kırıldı!

Hoşgörü şehrinde, bir zamanlar iki artı iki, dört ediyordu.

Şimdi, kafalar az biraz karışık, hesap-kitap meselesinde,  artı-eksi görünmez oldu, çarpma-bölmenin şakülü kaydı. Anlayışlar flu,  yaklaşımlar ürkek,  bakış açıları hepten şaşmış durumda.

 

İNSANIMIZ NE Mİ İSTİYOR?

Kömür taşıma hikayesi bardağı taşıran bir olay gibi görünse de, insanımız bu türden olayları içine atmaya devam ediyor. Ne zamana kadar bu böyle devam eder bilen yok, neler yaşıyorsunuz diye soran yok, dinleyen yok!

Diyeceksiniz ki, bu insanlar geçmişte de evlerine ekmek götürmek için kömür çekmiyorlar mıydı?

Elbette…

Ancak durum farklı…

Eskiden bu insanlar, kendi şehirlerinde, kendi insanına ait odun-kömürü çekiyorlardı.

Ya şimdi?

Maddi-manevi durumları kendi vatandaşımızdan çok daha iyi hale gelen, esnaf olarak dükkan ve işletme açan, açarken, kendi vatandaşımıza sağlanmayan imkanlar sunulan Suriyeli sığınmacılar karşısında, işsiz kalan, evine ekmek götüremeyen insan sayımızın her geçen gün artış göstermesi, vatandaşımızın ekmek parasını çıkarmak için, Suriyelilerin işyerlerinde çalışması, ya da kömürünü odununu taşıması insanımıza her geçen gün çok daha fazla ağır gelmeye başladı.

Dileğimiz, bu konunun büyüklerimiz, idarecilerimiz ve siyasilerimiz tarafından dikkatle takip edilmesidir.

Sekiz yıl önce, şehirlerimizi açarak misafirperverlik gösterdiğimiz kol-kanat gerdiğimiz, yardımcı olduğumuz, yaralarını sarmaya çalıştığımız insanların, bugün yanlarında çalışmak zorunda kalmak gibi, ekmek parası için odun-kömürünü taşımak gibi işleri de yapıyor olmamız, insanımıza hem dokundu, hemde çok ağır geldi.

Bu yaklaşım, o işleri yapmak mecburiyetinde kalanlar kadar, bu manzarayı seyretmeye tahammül edemeyen insanların gücüne gitmeye, rahatsızlık vermeye başladı.

İnsanımız bu konuda ne mi istiyor?

Şehirde yaşanan rahatsızlığın, insanların gururlarının incinmesinin, yaşanan hayal kırıklıklarının, yakasına küsenlerin burukluğunun,  yaşanan cümle sıkıntıların, şehri yönetenler ve bilmesi gerekenler tarafından bilinmesini!  

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR