Selçuklu payitahtından esintiler
Bu şehir Kılıçaslanlar şehri! Sultan Mesut’un şehri! Uluğ Keykubat’ın şehri!
Ahi Evran’ın postunu serdiği, mesleklere hayat verdiği şehir.
Konya, Anadolu’nun kalbi olarak anılageldi… Türk Milletinin Anadolu’daki kadim Başkentiydi! Âli Selçuklu hikayelerinin, destanlarının yazıldığı, anlatıldığı, günümüze kadar ulaştığı şehirdi!
Ey Diyarı Mevlânâ diye seslendiğimiz... Ey Diyarı Selçuklu diye gurur duyduğumuz bir coğrafya…
Bu şehr-i Konya’nın tapusu Türk Milletinin elinde!
Ne yazıyor tapuda?
Âli Selçuklu!
Kim mi Âli Selçuklu?
Bu coğrafyaya adını kazımış, Miryokefalon’la Türklük mührünü vurmuş, bu kadim şehrin taşını toprağını vatan yapmış Türkleştirmiş, bir Türk hanedanı.
İşte onun içindir ki bu şehr-i Konya’nın, bu kadim Başkentin tapusu Türk Milletine ait!
Bu şehri ne Araplar fethetti…Ne İranlılar…Ne bir başkası…
Bedeli ise, Kutalmışoğlu Süleyman Şah’tan bu yana şehit kanlarıyla ödendi!
*****
Şehir film platosu gibi…Kılıçaslan gibi bir film hiç düşünülmedi mesela…Sonra Konya’nın fethi de öyle…Fetih günümüzü nedendir bilinmez hâlâ tespit edemedik…
Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ı anmazsak, daha başka kimi anacağız?
Türkiye Selçuklu Devletini kuran, devletin temellerini atan o…Konya’yı fetheden de…
Onunla ilgili filmi izleyemedik henüz…
Diyarı Mevlânâ’da onu anlatan filmler ve diziler çekilebilmeliydi.
Kültürün değişik notaları ve noktaları var…
Yanlış notalara basıldığında, birçok şey rafa kalkıyor. Unutulmaya terkediliyor.
Çok beğendiğim bir cümle var…
“Bana Konya’yı anlat”
Hani Aşık demiş ya…Anlatırım, anlatırım dinlemez diye…
Kiminin geçinmeye gönlü yok…Kiminin dinlemeye…
XVI. yüzyılın en büyük şairlerinden biri olarak kabul edilen Hayâlî, “Bilmezler” adlı Gazelinde bakın ne diyor; “Cihân-ârâ cihân îçindedir ârâyı bilmezler / O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler” Ne yazık ki, bizim halimiz, Konya gibi bir deryanın içinde olduğumuzu bilememek!
*****
Âli Selçuklu, Süleyman Şah oğlu Ertuğrul Bey’e, Ertuğrul Bey oğlu Osman Bey’e, Konya’daki Selçuklu Sarayından Uç Beyliği beratı vermiş…
Konya, Türkiye Selçuklu Devletinin Payitahtı…Öz be öz bir Türk şehri…Fethedeni Türk, Payitaht yapanı Türk…Türk Oğuz’un Kınık boyundan Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın fethettiği, İkonyum olan adının, Konya’ya dönüştürüldüğü şehir…
Bu şehir ne Halep ne Şam…Ne de bir başka şehirle mukayese edilebilir, o şehre benzetilebilir.
Enbiyalar ve Evliyalar şehri aynı zamanda…
Döneminin Bağdat’ı gibi, bir ilim ve irfan merkezi…
Şehre gelmeyen gezgin, ziyaret etmeyen Alim, yolunu şehre düşürmeyen kervan yok…
Bu şehirde Selçuklu tarihinden ve medeniyetinden bihaber yaşayamazsınız…
Mevlânâ’dan da…Onlardan bihaber yaşamaya inat eden, derya deniz bir şehirde kaybolur da kaybolduğunu bilemez.
Neye elini atsa dengesini kaybeder. Neyi inkâr etmeye, neye kendince karşı çıkmaya kalksa, karşısına Türk çıkar. Türk tarihi çıkar, Türk kültürü çıkar. Şehrin ruhu çıkar.
*****
Bu şehir Sultanlar şehri…
Bu şehirde öyle bir tepe var ki, adı kutlu, kendi kutlu…
Sultan Alaeddin Keykubat’ın, ihya ettiği, adının yaşadığı, Alaeddin Tepesi…
Bu kutlu tepede, rastgele insanlar yatmıyor.
Fatiha okunmadan geçilemeyecek zatların, hükümdarların yattığı bir tepe…
Bu tepe Sultan Tepe…
Bu tepe, Sultanların tepesi…
Amiyane tabirlerle bu tepeyi anmak, bu tepeye yazık etmektir…
Edep ve haya çizgisini aşmaktır.
Espri yaptığını zanneden de ah alır, edepsizce konuşan çok daha fazla…
Derya deniz bir şehirde yaşadığınızın hâlâ farkında değilseniz ne diyelim?
Derya içre olup da nasıl bilinmez derya?
Bilinmedi mi bilinmiyor ne yazık ki…
*****
Âli Selçuklunun Payitahtında…Kültür dokumuz var… Tarih dokumuz var… Turizm dokumuz var!
Yazarımız var, çizerimiz var, sanatımız var, sanatçımız var, sanatkarımız var!
Bu işlere gönül veren sevdalılarımız… Gönüllülerimiz var!
Konya KTO Başkanı Selçuk Öztürk’ün kulakları çınlasın…
Un var, yağ var, şeker var, irmik var, kazan var, kepçe var, odun var, ateş var, diyenler için, en çarpıcı örnek, “Direniş Karatay” olmuştu aslında…
Direniş Karatay diye çıktı meydana…Emir Karatay’ın Konya için Moğollara karşı koyduğu, direndiği o yılları kıssadan hisse mukabili sundu şehre…O dönemde Direniş Konya diye yazılar yazmıştım. İlhamı, Selçuk Öztürk’ten diye…
Âli Selçuklunun Payitahtında bir saman alevinden çok daha fazlasıydı, Direniş Karatay…
Arkası gelmedi…Ne direniş Selçuklu ne direniş Meram diye bir şeyler oldu.
Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın dercesine geçti zaman…
Nedendir bilinmez, herkes çekildi köşesine Âli Selçuklunun Payitahtında…
*****
Konya, Moğolların şehit ettiği Selçuklunun Beylerbeyi Hatiroğlu Şerafettin gibi kahramanları bağrından çıkaran şehir.
Tarihinin hiçbir devrinde Türk Milleti istilaları, hürriyetine müdahaleleri ve esareti kabul edememiştir. Moğollara kaşı mücadele eden Selçuklu Emiri Hatiroğlu Şerafeddin o devrin İstiklal mücadelesinin kahramanı ve umudu idi.
Âli Selçuklunun Payitahtında bir Ebubekir Tabip vardı. Onu Sadr-ı Konevi diye bilir Konyalı.
Selçuklunun vatan şairi diye adlandıracağımız Ebubekir Tabip Konya’nın Sedirler semtinde yatıyor.
Rahmetli İbrahim Hakkı Konyalı onu anlatmasaydı, onun Hatiroğlu Şerafettin Mesut hakkında yazmış olduğu mersiyesini ortaya koymasaydı, belki de bugüne kadar ondan hiç haberimiz olmayacaktı.
Hatiroğlunu Moğollara teslim eden hainler unutuldu…Moğollarla iş birliği yapan işbirlikçiler unutuldu…Hatiroğlu Şerafettin’in ülkesi için çarpan yüreği, şahadeti unutulmadı. Ebubekir Tabibin yazdıkları da…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.