İyi ki ikinci el var
Eskiye rağbet olsa bitpazarına nur yağardı derlerdi ya…
Bit pazarına nur yağdı…
İkinci el giyim yaygınlaşmaya başladı.
İkinci el giyim satanlar ve alanların oluşturduğu arz ve talep oldukça hareketli.
İkinci el ev, ikinci el araba artık alınamıyor…Alınamadığı gibi, insanlar hayal kurmayı da bıraktı…
Sebze ve meyve de ikinci el en revaçta olan konu…Yarı fiyatının daha da altındaki fiyatlar büyük rağbet görüyor. Pazarlar ve büyük marketler bu işin öncüsü…
Sebze ve meyvedeki ikinci el dar gelirli insanımıza, emeklimize ve asgari ücretli kardeşlerimize nefes aldırdı.
Son ayların en çok söylenen teselli cümlesi ne mi?
İyi ki ikinci el var…
Bu cümleyi kurmakta zorlansak da üzülsek de kahrolsak da geldiğimiz eşik böyle bir eşik…
Bu cümle özellikle Pazar yerlerinin yeni melodisi, yeni şarkısı, yeni türküsü gibi…
Her Pazar tezgâhının yanında ikinci el ürünler var.
İkinci el; Ezik, yarısı çürük, tezgâha konamayacak kadar şekilsiz, göze hitap etmeyen bu da alınır mı denebilen, sebze ve meyve…Ancak, cankurtaran, cep kurtaran, mutfak kurtaran, pazardan eli boş dönmeme psikolojisinin sihirli değneği…
*****
Alıcısı ve soranı çok, ikinci el ürün konulan tezgâhlar, yan tezgâhlar…Ana tezgahların arka tarafında yer alıyor bu tezgahlar. İkinci eli yakından takip edenlerin ezbere bildikleri bu köşeleri dolaşıyor insanlar özellikle…
Ne mi var bu tezgâhlarda?
Salatalık var…Domates var…Biber var…Kabak var…Kereviz var…Hatta muz bile var…
Ayva var mesela…Armut da…Bazen mandalina ve portakal da çıkabiliyor, dar gelirlinin şansına…
On lirayla, yirmi beş lira arası bir dağılım gösteriyorlar. Dolmalık biber bile oluyor arada…
Tercih edilmesinin nedeni bir kilosunun o fiyatlara verilmesi…
Sabrı dilinden düşürmeyen büyüklerimiz özellikle bu yan tezgâhları ve başındaki kalabalıkları görmeli…
Siyasi partilerin İl ve ilçe yöneticileri de vatandaşın halini anlamaları açısından pazarları, sokakları dolaşmalılar.
Fakir, yoksul, aç ve açık insanlar konusunda hassasiyet gösterdiğini söyleyenlerde tabi…
Ağlamayan çocuğa meme vermezler lafının ardına sığınmanın bir esprisi kalmadı. İnanın bu söz milletimize ait bir söz değil.
Sırf ağlamıyor, ağlayamıyor diye açlıkla yüz yüze mi gelmeli insanlar?
*****
Birinci el her geçen gün daha da elit takılmaya başladı. Selamı sabahı kesti. Kendine yeni dostlar, yeni ahbaplar edindi. Konacak dal bulamadığı yetmedi, şımardıkça şımardı kendini dev aynasında görmeye başladı.
Fırsatçı kesimi, girdi birinci elin koluna, düştü elit olmanın yoluna…Kiralar elit oldu…Sıfır daireler, sıfır arabalar, sıfır katlar, yatlar elit oldu…Restoranlar kafeler, eğlence merkezleri elitliği seçtiler.
Kahve içmek lüks oldu. Çay ise insanları düşüncelere daldırdı. Bir bardak çaya otuz lira istenmesini kabullenemedi kimse…
Doğalgazdan sonra, elektrik ve su faturaları da elitlik mertebesine eriştiler.
Cep göçtü, cüzdan gözden düştü, para neye yeteceğini şaşırdı.
Bu arada, fırsatçı için bir bulunmaz ay daha geldi… Ramazan geldi hoş geldi, zamma bile zam geldi…
Vicdan, insaf, merhamet, hoşgörü gibi kavramlar, Ramazan ayında dahi, birinci elin fiyakasını, façasını, kimyasını bozamadı.
Gösterişli iftarlar yine var. Sahurlar da öyle…Havamız kime? Bu ay gösteriş ayı mı? Nerde kaldı mütevazi olmak, nerde kaldı alçakgönüllü davranmak? Sağ elin verdiğini sol el görmeyecekti ya…
Adam yardım yapıyor, Allah’ın bilmesi yetmiyor, istiyor ki, kullarda bilsin, hatta duymayan, bilmeyen kalmasın. Paylaşıyor ki, beğenenler, yorum yapanlar rekor kırsın diye…
*****
Fiyat denen güzelliğin sırrı, yüksel yükselebildiğin kadar mantığında gizli.
Bugün üç lira, yarın on üç, bir sonraki gün elli üç, bir hafta sonra yüz üç., bir ay sonra bin üç…hatta bin iki yüz elli üç…Ne derman yetiyor ne güç…
Lakin, aldım gitti diyenler var…
Hatta çok da pahalı değilmiş diyenler bile yok değil…
Bir yanda yirmi lira olan bir simidi alıp yiyemeyenler, bir yanda milyonları yirmi lira gibi harcayıp, arkasına bile dönüp bakmayanlar…
İşte böyle bir manzarayla karışık çıktı geldi Ramazan…
Ne demişler?
Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar…Kimi market arabasını tepeleme doldurur, kimi aynı markette ikinci el ürün arar…
Göz var, izan var, göz hakkı var, Ramazan var, oruç var…Aç var, tok var…Alan var, alamayan var…Ve hâlâ bu durumu anlamayan, anlamak istemeyenler var.
*****
İkinci el ürünleri dahi alamayacak duruma gelen insanımız o kadar çok ki.
Ramazan, hayır hasenat ayı, paylaşma bölüşme ayı söylemleri dilde kalmamalı…
Derin yoksulluk denen garabeti, çözmesi gereken derin zenginler neredeler?
Yoksulluğun insanları getirdiği noktayı görmezden gelen bakarkörler olarak girdik Ramazan ayına…
İkinci elden, on beş liraya ayva aldım diye gözlerinin içi gülen insanlar görürsünüz pazarlarda…
Artık mübarek Ramazan ayı da tesir etmiyor, kendini beğenmişlere, fırsatçılara….
Emekliler, dar gelirliler neredeler mi?
Pazarların ikinci el satan tezgâhlarının önünde…
Pazara ayırabildikleri, birkaç yüz lirayla, sebze ve meyve alabilme telaşındalar…
İkinci el manzaraları yürek burkuyor…Pandemiden bu yana nereden nerelere geldiğimizin en acı, en yürekleri paralayan manzaraları bu manzaralar. Gören yok, bakan yok, duyan yok. Ramazan da bile…
*****
İnsanımızın borcu dağlar gibi…Boğazımıza kadar borca batmış durumdayız…
İkinci el demek, enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz denilenlerin geçim kapısı…
İkinci ele gücü yetebilenler, kendini şanslı saymaya başladı.
Giyecekler ikinci el…Sebze ve meyve ikinci el…Borçlar takibe düşmüş vaziyette…
Aldığı ücret kiraya yetmeyen ya da kazancının tamamını kiraya veren ne yiyecek ne içecek, hayatını nasıl sürdürecek?
İş dönüp dolaşıp aynaya bakma meselesine geliyor. Asıl bakması gerekenler aynadan kaçarken, tutuşturdular aynayı elimize.
Ayna ne mi dedi?
Aynaya bak gör halini…
Sonra da soruyoruz?
Bu kim? Kim bu yüz? Hadi canım…Bu ben miyim? Bu biz miyiz?
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.