Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

BİR SANAT KENTİ: TAŞKENT

BİR SANAT KENTİ: TAŞKENT

Başkent Taşkent, Orta Asya'nın nüfus bakımından en büyük, eski Sovyet Cumhuriyetleri içinde de Moskova, Sen Petersburg ve Kiev'den sonra dördüncü büyüktür. Bir sanat ve bilim yurdu; Ali Şir Nevai ve daha nicesinin evi. İpek Yolu’nun, Timur’un, kadim hanlıkların hatıralarını çağdaş bir çerçevede sunan düzenli, yemyeşil, dinamik bir merkez. Taşkent, eski külliyelerin mavi kubbeleriyle örtülü sahnesinde dünün ve bugünün en güzel hikâyelerini saklıyor. SSCB’ye başkentlik yapan Kent, 1966’daki depremde büyük ölçüde yıkılsa da yeni baştan kurulmuş. Alabildiğine uzanan gökyüzü ve taşların grisinde meydanlar, avlular, anıtlar ağı Taşkent, 2.5 milyona nüfusuyla Orta Asya’nın en büyük kenti olsa da geniş bir alana yayıldığı için pek kalabalık görülmüyor.  

dscn4070.jpg

Tüm kent büyük bir düzenle inşa edilmiş, gerçekler kadar keskin ve sert hatları var. Fakat arada bir karşınıza çıkan küçük manzaralara bakmadan edemiyorsunuz. Bulvarlarda yürürken etrafınızda yükselen binaların üzerindeki mozaikler cezbedici. Hindistan ve Özbekistan arasında İpek Yolu’ndan gelen ticari ve kültürel ilişki, blokların dış süslemelerine yansımış. Geleneksel Hint dokuları Sovyet mühendisliğiyle birleşip harika bir kent çıkmış. Siriderya (Seyhun) Nehri’ni besleyen kollardan Çirçik’in kenarında Çin, Kazakistan, Tacikistan, Kırgızistan’a kadar yayılan muhteşem Tanrı Dağları Taşkent’i selamlıyor. Bazen dağlardan gelen soğuk havayı çekip, bu kente hayat veriyor diyorsunuz.

dscn4133.jpg

Taşkent’teki önemli dini yapılar “Eski Taşkent” olarak bilinen bölümde bir arada; 10. yüzyılda Bizans imparatoruna şiirsel üslupla yazdığı mektupla bilinen Hazreti İmam’ın türbesi, en eski Kuranıkerim yazmalarından birinin bulunduğu Muki-Mübarek Cuma Camii, Barak Han Medresesi büyük bir meydanı çevreliyor. Taşkent Doğu’yla Batı arasında uzanan İpek Yolu üzerinde önemli bir ticaret durağıydı. Arapların ve ardından Moğolların egemenliğine girdi. Timur Han zamanında, 14. yüzyılda bir bilim, sanat ve ticaret merkezi olarak en parıltılı dönemini yaşadı.

img_8492.jpg

Taşkent bir tiyatro sahnesiyse oyunun ilk perdesi İpek Yolu olmalı. İşte bu perdeyi en iyi yansıtan yer de kentin büyük çarşısı. Orta Asya’nın dört bir yanından gelen ürünleri, desenlerle süslü kubbesinin altında toplayan 2 bin yıllık Taşkent Çarşısı, kent ile hemen hemen aynı yaşta. Reyonların yerleri belli ve büyük bir düzen göze çarpıyor. Bu düzene rağmen içeride hayal edebileceğiniz her şey var.

Bu büyük çarşıdan çıkıp hemen yakındaki şehrin kalbindeki Kukeldaş Medresesi, 16. yüzyıldan kalma. Buraya sadece erkek öğrenciler kabul ediliyor, dört yıllık eğitimin ardından Arapça öğretmeni veya imam oluyorlar. İkinci katta yurtlar var. Buradaki öğrencilerin kendi tercihleriyle din eğitim alıyorlar. Şimdi binden fazla öğrencisi olan medrese Sovyet döneminde depo olarak kullanılıyormuş. Kentin tarihi yapılarına hâkim olan renk, coğrafyanın toprağından, kilinden gelen açık kahverengi, bu renk medreseye de hâkim.  Taşkent’te yaşayan insanların çok sıcakkanlı, yavaş yavaş yanınıza gelip “merhaba” diyerek bir şeyler ikram etmeye çalışıyorlar.

img_8523.jpg

Özbekistan’ ın % 96 sı Müslüman, % 2 si Ortodoks ve kalanı diğer dinlerden oluşuyor. Din yönetimi de farklı bir yapıda örgütlenmiş. Din adamları sıkı eğitimlerden geçirilerek görev alıyor. İmamlar maaş ve bağışlarla hizmet veriyor. Gönüllü hizmet verenler de var. Osman Mushafı olarak bilinen ve üzerine Hazreti Osman'ın kanının aktığı ceylan derisine yazılan Kur'an-ı Kerim'in Hazret İmam Külliyesinde saklanıyor. Bizdeki gibi her mahallede bir cami yok. Yeni yapılan camiler de çok güzel, bakımlı, temiz.   

 

Taşkent, yapım tarihi açısından Orta Asya’daki ilk, Sovyetler Birliği’ndeki yedinci metro sistemine sahip. Günümüzde de Orta Asya’daki iki metro ağından biri burada. Milli güvenliğe büyük önem verildiği ülkede yolcular metroya girişte kontrol ediliyor. Aynı sebeplerden dolayı metroda fotoğraf çekmek yasak. 1966’daki depremin ardından başlayan metro 1977 de açılmış. Yapımında dönemin en büyük sanatçılarının çalıştığı metro istasyonlarının hepsi bir sanat eseri. İsimlerini de ünlü yazar, şair, kahraman. ve devlet adamlarından alıyorlar. Mesela Puşkin, Emir Timur, Özbek Şair Alimcan.

dscn3983.jpg

Taşkent’in günümüzdeki düzenli hali, hızlı tren, geniş bulvarlar ve yeşil alanları ile sürdürülebilir bir şehir. Kentte 15 devlet tiyatrosu olması da tesadüf değil. Taşkent’in en büyük opera binası ise Özbek edebiyatının önemli isimlerinden, 15. yüzyılda yaşamış yazar ve şair Ali Şir Nevai’nin adını taşıyor. Dini şahsiyetlerin mezarlıklarının etrafında Taşkent’in modern yüzü yükseliyor. Kent kutsal yerlerine dar sokaklardan geçilerek giriliyor.  Eski dönemlerden kalma eserlerin bir kısmı depremle harap olsa da geriye kalanlar hâlâ çarpıcılığını koruyor. Bunlardan biri de 2000’lerde yenilenen Hazreti İmam Külliyesi; 16. yüzyıldan kalma yapı revakları, bahçeleri, gökyüzünün tüm mavisini içinde barındıran göz alıcı kubbesi ve 54 metrelik devasa minaresiyle eski şehri yansıtıyor.

Kent nüfusunun % 70’ten fazlası Özbek ve diğer Müslümanlar, % 20 Ruslardan oluşuyor. Özbekistan bağımsızlığını kazandıktan sonra camiler, kiliseler restore edilerek çevreleri tekrar düzenlemiş. Taşkent yabancılar için bir sığınma kenti. Rusya’da 1920’lerde kıtlıktan kaçarak Taşkent’e sığınmış. O günlerde burası “ekmek kenti” olarak anılırmış, çünkü herkesi doyuracak kadar ekmek varmış. Aynı şekilde İkinci Dünya Savaşında Almanlar Sovyet sınırlarına yaklaştığında batıdaki kentlerden; Kiev’den, Moskova’dan, Leningrad’dan doktorlar, bilim adamları, tiyatrocular, senaristler, film yönetmenleri, yazarlar tahliye edilerek Taşkent’e getirilmiş.  

img_8495.jpg

Taşkent’in her yerinde Türk izi var. Yemekleri bize çok benziyor. Dilde anlaşmada zorluk çekilmiyor. Biraz dikkatli olunsa, anlaşmak mümkün. Meyve, sebze ve kuru yemiş satışının olduğu büyük pazar çok canlı ve ucuz. Lokantalar temiz ve güvenilir. Orada da “Muhteşem Yüzyıl” popüler dizi. Taksiler çok ucuz, zira enerji ucuz. Sanatkârlara şehrin merkezinde yerler ayrılmış, her biri bir sanatla iştigal ediyor. Tüm SSCB Devletlerinde olduğu gibi burada da sanat çok önde. Eski Türk sanatını Rus sanatı ile birleştirerek ortaya nefis eserler çıkarıyorlar. Şu hiç unutulmasın ki Özbekler ağaç işçiliğinde ve oymacılığında dünyanın en önde gelen ustalarına sahip.  

Taşkent’e Türkiye Türkleri 20 yıl önce gelmiş. Hepsi ciddi iş adamları. Çoğu burada kalmış ve Özbek hanımlarla evlenmişler ve eşlerinden çok da memnunlar. Yumuşak huylu ve sakin Özbek hanımlar eşlerinin üzerine titriyor, onlara bir sanatçı ruhuyla bakıyor, renkli bir resim gibi koruyup kolluyorlarmış. Az istekleri olan, çok kanaatkâr, iyi bir anne, iyi bir eş olmaları ile de biliniyorlar.

Özetle, bir Türk olarak aynı kültüre, din ve mezhebe sahip Taşkent’e gitmenin bizim insanımızı çok memnun edeceğini düşünmek yanlış olmaz. Ülkenin her yerinde Özbek pilavı için beyaz-sarı-kırmızı havuç dilimleri her yerde satılmakta. Sanat ve sanatçı ülkesine klasik mimari düşkünleri, tarih ve maneviyat üstatları bir an evvel gitmelidirler. Görülen odur ki 10 sene sonra buraya gitmek, ticaret yapmak ve yerleşmek daha geç ve pahalıya mal olabilir.      

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR