Deizm nedir? Ne değildir?
Bin yedi yüzlü yıllarda İngiltere’de bir felsefi akım olarak görülen Deizm; “ Kainatın Allah tarafından yaratılıp bırakıldığı görüşüne” dayanmakta olup Peygamberi, melekleri ,semavi kitapları, ahiret gününü ve dince kutsal olan şeyleri inkar fikrine gitmektedir. Akılla her şeyi çözeceklerine inanan bu temelsiz görüş sahipleri gençlere görünüşte bir serbestiyet sağlamış görünse de gerçekte başı boşluk, bilinmezlik, karanlık bir gelecek vadediyor. Deizme göre, dünya hayatının sonunda ahiret inancı olmadığından toprakta çürüyüp yok olmak var. Deistler de Ateistler gibi ruhun baki olduğuna inanmadıkları için ölümle her şeyin biteceğini zannediyorlar.
İnsan aklıyla ”bir iğne ustasız bir harf kâtipsiz olmaz” kaidesince bu kainatın sonsuz ilim, kudret ve irade sahibi bir Allah tarafından yaratıldığını anlar. Kainattaki nizam (düzenli idare) intizam gece ve gündüzün tebdili (ard arda değişimi) mevsimlerin birbiri ardınca getirilmesi, hiçbir hayati faaliyetin aksatılmaması ve düzenli işleyişi Rabbimizin tek ,bir ve ortaksız olduğunu gösterdiği gibi, kainatı yaratıp kendi haline bırakmadığının delilleridir.
Bir fabrika daima çalışıyor ve defosuz ürün veriyorsa onu çalıştıran ustanın gözetimi olduğu gibi vasıflarının da mükemmel olmasını gerektirir. Bu gerçeği zerrelerden (Atomlardan) yıldızlara kadar gördüğümüz gibi kendi vücudumuzda da müşahede ediyoruz. En çok katkımız olan yeme içme, yani “sindirim” işimizde yiyecek ve içecekleri sadece ağzımızda çiğneyip midemize gönderiyoruz. Bizim içimizde bize bizden yakın bir kuvvet fosforu yumuşak dokularımıza, kalsiyumu kemik gibi sert dokularımıza nasıl taksim ediyor? Farkında mıyız? Ve hakeza… Nefes alıp vermemiz(solunum sistemimiz), Kalbimizin hiç durmadan çalıştığının yani Dolaşım sistemimizin farkında bile olmuyoruz. Gözlerimiz nasıl görüyor? Kulaklarımız nasıl duyuyor? Dilimiz nasıl tat alıyor? Dokunma hissimiz neden böyle duyarlı.. Karaciğerimiz böbreklerimiz ne fonksiyon görüyor? Ancak rahatsızlanıp doktora gittiğimizde hassas olarak yaratıldıklarını öğreniyoruz. Bizde bizden (kendimizden) daha yakın bir ilim ve kudret, irade ve hikmet sahibi bir güç var. O kudret sahibi olan Allah her şeye zaten hükmediyor. Ancak bilincinde değiliz! Rabbim bilincimizi artırsın. İmanımızı inkişaf ettirip, cümlemizi tahkiki iman sahibi olanlardan eylesin. Amin.
Tek başına akıl Allah’ı bulduktan sonra bu yaratıcımız bizi ve bu alemi(kainatı) niçin yaratmış? Rabbimiz Hadis-i Kutsi’de buyuruyorlar ki ”Ben bir gizli hazineydim, bilinmek istedim. Mahlukatı yarattım. “ Yaratılışın sırrı işte burada! Rabbimizin bizden istediği nedir ?Hangi davranışlarımızdan memnun olur, hangilerinden olmaz? Biz nereden geldik, nereye gidiyoruz ? Burada vazifemiz nedir? Hayat sadece bu dünya hayatıyla mı sınırlıdır? Ölüm bir son mu? Kabrin arka cihetinde ne var? Yaratıcımız bizden ne istiyor? Hangi davranışlarımızdan memnun olur hangilerinden olmaz? Rabbimizin bütün bu nimetlerine karşı ona nasıl teşekkür edebilirim? Bu soruların sağlıklı cevaplandırılması için O Rahman’ın bize bir elçi, bir melek vasıtasıyla bildirmesi gerekir. O elçinin (Cebrail (AS)bizden seçilmiş bir insana (peygamberimize )bir rehbere bildirmesi gerekir. O rehbere bir mesajın İlahi kitabın(Kur’an-ı kerimin) verilmesi gerekir. O mesajın, Rabbimizin kelamı(eşsiz benzersiz ve mucizeli ) olduğunun bilinmesi gerektiği gibi. O Rehberin (Peygamberin Allah tarafından gönderildiğinin açıkça belli olması için mucizeler sahibi olup o mucizeleri tebliğde bulunduğu insanlara gösterip ikna etmesi gerekir. İşte Alemlerin Rabbi olan Allah'ımız son elçisi olan Peygamberimiz ASM) ı Peygamber olarak göndermiştir. Cebrail (AS) vasıtasıyla kırk yönüyle mucize olan(Bediüzzaman Mu’cizat-ı Kur’aniyede 25. Söz ispat ediyor.) Mesaj ise; Bir harfi dahi değişmeden gelen, 23 yılda yaşanan olaylar ve konular üzerine bizlere kıyamete kadar yol gösteren ve Peygamberimiz den bize intikal ettirilen KUR’AN-I KERİM’dir. Kıyamete kadar Rabbimizin koruması altında olan Kur’an-ı Kerimdir. Peygamberimizin(ASM) peygamberliğini ispat için Rabbimiz ona binden fazla mucize vermiştir. Kur’anımız ve peygamberimiz bize: ölümden sonra kıyamette diriltileceğimizi haber verdiği gibi, ebedi hayattan ve sonsuz Cennet ve Cehennemden de bahsediyor. Müslümanları 30-33 yaşında ebedi saadet ve mutluluğu kazanmağa teşvik eder. Peygamberimizin davası olan “Lailahe illallah , Muhammeden Rasulullah “ davası, bin dört yüz senedir insanlığın beşte birine ışık olmuştur ve olmaktadır. Dinimiz hatırımıza gelen tüm sorulara cevap vermektedir. Yeter ki doğru kaynaklara ulaşalım. İslamiyet ; Orijinal kitapları tahrif edilmiş Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi aklını çıkar at demiyor! Aklını imanla başına al! Ve dikkatli ol! diyor. Bizim şu anki problemimiz İslam'ı nefsimizde yaşamadığımızdır.
Deizm ülkemizde İslamiyet karşıtı olarak bir din gibi algılatılmak istenmektedir. Özellikle misyoner faaliyetleri vasıtasıyla yeteri kadar dini bilgi almamış gençlere dindar görülen kişilerin olumsuz davranışları örnek verilerek “Müslümanlık işte budur.” denilmektedir. Yani bu dindar adamların yanlış davranışıdır, imajı verilmektedir. Halbuki İslam'ın temeli Kur’an-ı Kerim’imiz olduğu gibi, Kur’an-ı en güzel anlayıp, yaşayıp, yorumlayan da yine Peygamberimiz Hz. Muhammed Alehisselatü Vesselamdır. İslam'ın en güzel rehberi, Müslümanın nasıl davranacağını ve ibadetlerini nasıl yapılacağını bize tarif eden “Kur’an ahlakını” taşıyan, Peygamberimiz Hz. Muhammed(ASM) dir. İslamiyet teoride kalmış bir din olmayıp, Peygamberimizin ve dört halifenin yaşadığı asrı “bir saadet asrına” çevirmiştir. Sahabeler Tabiin ve Tebe-i tabiin dönemleri; Abbasiler, Emevîler ve Selçuklular ile dünyada ilk defa üç kıtada 600 yıl boyunca hakimiyet kuran, üç kıtayı adaletle yöneten ecdadımız Osmanlılar değil midir? Avrupalıların son üç yüz yıldır fen ve teknikte terakki etmeleri İslam Alimlerinin eserlerini tercüme edip ilme sahip çıkmalarıdır. Ve bu yolda araştırmaya devam etmeleridir. Hatta Eski Fransız Komünist Partisi Genel Sekreteri Roger GARAUDY(Reca Karodi)’nin dahi itirafıyla “Avrupa ilmi gelişmelerinin temelini (eski İspanya’da devlet kuran Kurtuba ve Sevilla ,Gırnata’yı mamur eden) Endülüs Emevî Devletinden almıştır.” İtirafıdır. Adamlar ilmi almakla kalmamış geliştirmişler. Şimdi biz de ilmi alıp çabukça geliştireceğiz, İnşallah.
Deistlerin “Allah kainatı yaratıp bırakmıştır". Görüşleri temelsizdir, çünkü; bu görüşün aksine şu anda bile yeni hayat sahipleri olan bebekler doğuyor.
Dünya yüzünde yaklaşık sekiz milyar insanın kalpleri şu anda çalışıyor, dolaşım, sinir, solunum sistemleri ve her insanda milyarlarca duyu organları ve trilyonlarca hücreler faaliyet halinde hatiyetleri devam ettiriliyor. Hayvanların ve bitkilerin had ve hesaba gelmez organları ve hücrelerinde, bizim sayısal olarak bile tespit edemeyeceğimiz faaliyetler var. Vücutlarımızda ve kainatta hayat olayları aralıksız devam ediyor! Daimi bu faaliyetler “Faalün lima yürid” (Aralıksız sonsuz faaliyette olan) Rabbimizin varlığının delilleridir.
İnsan şayet yaratılmışsa onu bir yaratan ve onun bedeni ve ruhi hayatının devamı için neler gerektiğini bilip bildirmesi gerekmez mi? İnsanın maddi hayatının devamı için havayı atmosferi, beslenmesi için suyu toprağı ,güneşi bitkileri hayvanları yaratıp yaşatmıyor mu? Aynen insanın ruhu, aklı, kalbi ve duyguları için de nice nimetleri vermiş ve insanlığın dünya ve arkasındaki ahiret saadeti için peygamberleri, tarih boyunca göndermemiş mi? Peygamberlerin peygamberliğini ispat için onlara mucizeler vermiş, ancak İnsanların büyük bir kısmı bu peygamberlerin getirdikleri hakikatlere inanmamışlar inkar etmişler.
Deistlerin düşünce sistemlerine göre; kainat fabrikasını ya “tabiat” çalıştırıyor! Ya sebepler yapıyor ya da kendi kendisine oluyor bitiyor diyeceksin. Tabiat nedir ? Kısa bir tarifle: İçinde bulunan kanunlarla beraber canlı cansız her şeye tabiat denir. Şuursuzları bir tarafa bırak, canlılar içinde en şuurlu olan insan 21. Yüzyıl teknolojisine göre bir Canlıları, embriyoyu , içinden civciv çıkan bir yumurtayı , bir canlı çekirdeği yapabiliyor mu? Mevcut canlıların ancak kromozomlarını başka yaratılmış kromozomlarla değiştirebiliyor. O kadar! O halde bütün bu faaliyetler, insandan fazla ilim, insandan fazla kudret ve insandan fazla hikmet sahibi, yani sonsuz ilim sonsuz hikmet sonsuz kudret sahibi bir yaratıcının her an her şey onun yaratmasıyla ortaya çıktığını akıl sahibi olanlara göstermiyor mu? İnsanoğlunun yaradılışını şuursuz tabiata veremediğimiz gibi cansız ,iradesiz elementlere de veremeyiz!
Bütün bu faaliyetler Kendisi “Hay” olan tüm hayat sahiplerine (Bitkiler, hayvanlar ve insanlara) hayatını veren, her kış mevsiminde mahlukatın çoğunu öldüren(Mümit ismi tecelli eden) , ertesi baharda yeniden canlandıran, Allah’ın faaliyetleri olabilir. Başka olamaz sonsuz kudretli zat kıyamet koptuktan sonra Haşrin baharında kıyametin sabahında tüm insanlığı İsrafil (AS) Sur’a üflemesiyle diriltemez mi?
Kendi kendine bir şeyin ustasız, plansız ve programsız ortaya çıkması da mümkün değildir. Düşünsene bir masa kendisi yokken “insanlar benden yararlansın” diye başladı kendi kendini yapmağa… ne kadar safsata bir görüş…..Kainattaki her şey hayatın devamı ve insanların rahatı için programlanmıştır, bu durum, bizim dışımızda mükemmel bir programcıyı göstermiyor mu? Mars’ta diğer gezegenlerde ve uzayda başka canlılar var mı ?diye merak eden İnsanoğlu, “Şu uçsuz bucaksız kainatın yaratıcısı bizden ne istiyor? Bizi niçin yaratmış?” Demeyecek mi? Hoşça kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.