“EVET”-”HAYIR” OYLAMASI
Yönetimde “Tek El” ilkesinin vazgeçilmez olduğunu bile bile 1980 ihtilalini yapanlar bu ilkeyi dışlayıp, “Kuvvetler ayrılığı” ilkesini getirdiler. “Tek El” ilkesinin uygulanış şekli istismara açık bırakılırsa, dikta yönetimine doğru bir kayma olabilir. “Kuvvetler ayrılığı” ilkesinin uygulanışı da ayını şekilde istismara açık olursa, bu kez de çok başlılık olur. Yıllardır bizde olan budur. “Kuvvetler ayrılığı” ilkesi bizde uygulandığı şekliyle çok başlılığa yol açmış, çoğu kez fayda yerine zarar getirmiştir. Çünkü “Kuvvetler Ayrılığı” uygulandığında dahi “Tek El” ilkesinin tamamen bırakılmaması gerekirdi.
“Tek El Prensibi”, her durumda son sözü söyleyecek, anlaşmazlıklarda son noktayı koyacak, tam yetkili BİR yöneticinin varlığını şart koşar. Bizdeyse Cumhurbaşkanı onay makamı oldu. Başbakana sınırlı yetkiler verildi. Tam yetkiyi en tepedeki BİR kişiye vermek yerine kurumlara dağıttığımız için, bağlayıcı son sözü söylemek bazen mahkemelere, çoğu zaman da vesayet odaklarına kalmıştır. Son noktayı koyan, son sözü söyleyen kişi olarak bunlar uygun ve yeterli olsaydı şayet, siyasete ve seçilmiş siyasetçiye gerek kalmazdı.
Çok önemli memleket meselelerinde, yasaların açık hükmü olduğunda bile yetkili kişi ve kuruluşlarca çok farklı yorum ve görüşler ortaya atılabilmiştir. Bunları sonuca bağlayacak, ortaya çıkan anlaşmazlığı çözecek, son sözü söyleyecek, son noktayı koyacak bir siyasi otoritenin bizde net olarak olmayışı bize çok şey kaybettirmiştir. Sayın Gül’ün Cumhurbaşkanı seçimindeki 367 tartışmaları, laikliğin yorumu ve uygulamasındaki çok farklı anlayış ve uygulamalar, yasal bakımdan başörtüsü konusundaki çok değişik yorum ve uygulamalar ve özellikle de bu tartışmaların bir sonuca bağlanamaması bunu gösteriyor.
Atatürk bir emir vereceğinde, önce ilgili ve yetkili kişilerle istişare ederdi. Hatta konuyu bilen, yetkin kişilerle toplantılar tertip eder, kendi huzurunda onları tartıştırırdı. Onları dikkatlice dinler, son sözü kendisi söylerdi. 1982 Anayasasını dikte ettirenler, kendimizde mevcut olan böyle güzel bir örneği bırakıp, yabancıların “Kuvvetler ayrılığı” ilkesini ithal etmeyi tercih ettiler. Hem de bunu “Atatürk” adını hiç dilinden düşürmeyen Generaller yaptılar. Yıllarca enerjimizi boşa harcadık, zaman kaybettik. Bu yıllar içinde görüş ayrılığına düştüğümüz birçok önemli konu ortada kaldı ve bizi kamplara böldü.
Referandumda “EVET” çıkarsa, bu durumdan kurtulmayı umabiliriz. Aksi halde bu dağınıklık bizi ülke olarak hedeflerimize ulaştırmayacaktır. Demokrasi temsille, seçilmiş temsilciyle yürür. Seçtiğimiz insanlar yönetimde bizim temsilcilerimizdir. Ya başkalarını seçmeliydik, ya da seçtiğimiz insanlara güvenmek zorundayız. Dedikodu, vehim ve vesveseyle onlara karşı olan güvenimizi zedelemek, aradan yüz yıla yakın bir süre geçtiği halde demokrasiyi hâlâ içimize sindiremediğimizi anlamına gelir. Allah’a emanet olunuz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.