Mustafa Bahar

Mustafa Bahar

Gerçekten özgür müsünüz?

Gerçekten özgür müsünüz?

Fransız ihtilali'nin liberte egalite fraternite kavramlarının etkisiyle ikinci meşrutiyet dönemine damgasını vuran slogan. Yani hürriyet, musavaat, uhuvvet ikinci meşrutiyet döneminin dört temel kavramından üçüdür. Bu coğrafyanın insanı, özgürlük eşitlik ve kardeşlik üçlüsüne bir de adaleti eklemiştir. Acaba neden? Bu başka bir yazının konusu olabilir.

Bizde özgürlük kavramı çok sevimli bulunmasa da, üzerinde çok konuşulmasa da, yazılmasa da dünyada çok üzerinde durulmuş kavramlardandır. Bizde birinci öncelikli güdü, emniyet yani güvenlik güdüsüdür. Batı aklı burada tercihini özgürlükten yana koyar. Belki de doğu ve batı aklı diye bir sınıflama yapsaydık çok belirgin yönlerinin başında emniyet ve özgürlük kavramları karşımıza çıkardı.

Özgürlük daha çok devlet meselelerinde ve siyasal yönden daha çok konuşulan bir konu olmasına rağmen biz başka bir yönüne dikkat çekeceğiz. Kişisel özgürlükler konusuna değineceğiz.

Özgürlük deyince genel olarak canımızın istediği şeyi yapmak olarak algılanır. Önce özgür kelimesi üzerinde düşünelim. Özü- gür olarak kelimeyi bölersek öz kelimesi, benlik, anlamında sayabiliriz. Ama gür ifadesi muhtemelen Arapça hür kelimesinden alınarak birleştirilmiş bir kelime. Hür ise bağlardan kurtulmuş, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan fert anlamında bir kelimedir.

Özgürlük bizi tutan, engelleyen ve bağlayan bir şeyin olmamasıdır. Bu durumda insan istediği her şeyi yapar diyebilir miyiz? Cevap hemen makul olarak evet diye geliyor ama aslında aklımıza gelen her şeyi de yapamadığımız ortada. Günlük hayat içinde trafikte bizi sıkıştırana haddini bildirmeyi istemeyenimiz yoktur. Ya da size zarar verenin kafasını kırmak istemeniz yapabileceğiniz anlamına gelmiyor.

Öncelikle özgürlük kişisel olarak kendi dürtü ve arzularına denetim getirebilme ve onları kontrol edebilme yeteneği ile alakalı görünüyor. O yüzden bazı dürtüleri erteleyebiliyoruz, aklımıza her geleni yapmıyoruz. İstediğimiz her şeyi hemen yapmaya, aklımıza gelen her şeyi yemeye kalkmıyoruz. Belli bir amaç uğruna uzun bir motivasyonla gelecekteki daha büyük menfaatlere ulaşmak için bugünkü isteklerimizden vazgeçebiliyoruz. İnsanın özgürlüğünün önündeki en büyük engel kendi dürtü ve bağımlılıkları olabiliyor. Bu anlamda bakıldığında bizim özgürlüğümüz önce kendi dürtülerimize hâkim olmaktan geçiyor. Bu durumda yapmayı istediğimizi yapmayı özgürlük sayamayız.

Bu durumda özgürlük kavramına bir sınırlama getirmiş olduk: Başkasının haklarını, sınırlarını ve özgürlüklerini delmeden ve sınırlamadan yapmak istediklerimizi yapmak. Ama bu durum maymunlarda, arılarda ve karıncalarda da geçerli bir kuraldır. Yani toplu halde yaşayan canlılarda başkalarının sınırları olabiliyor. Bu noktada dikkat edilecek konu İnsan için farklı olan nedir sorusu olmalıdır. Aklımıza yanlış, kötü ve zararlı bir şey geldi ve bizi o an çevremizde sınırlandıracak, cezalandıracak hiçbir şey de yokken bu işi bazen sadece insan yapmayabiliyor.

İnsan yapabileceği bir şeyi çeşitli nedenlerle yapmaktan vazgeçiyor. Yapmamayı tercih ediyor da diyebiliriz. Arzularına, dürtülerine rağmen farklı bir davranış gösterebiliyor. Bu sadece insana ait bir özellik. Sadece dürtülerinin kontrolünde yaşamıyor. Ölecek kadar aç olsa da kendine sınır koyana herkes takdirle bakar. Dürtülerine rağmen kendine sınır koyup başka bir şey yapabilmeyi tercih etmektir özgürlük.

Kötü alışkanlıkları mesela sigarayı bırakan birinin durumu üzerinde düşünelim. Arkadaş grubu hepsi sigara içerken, “herkes istediğini yapmakta özgürdür” diyerek yaktığı sigara; belki kişiye kendini özgür hissettirebilir. Azıcık dikkatli kişi, bunun sigaraya esareti gösterdiğini söyler. İstediğini yapmaktan çok yapmamayı tercih etmenin özgürlük olduğunu anlamamız gerekiyor. Yeni nesillere bunu öğretmemiz gerekiyor. Örnek alınacak kişilerin özellikle bu konuda dikkatli olması ve örnekliğini iyi yapması gerekiyor.

Hayvanlar üzerinde bu yönde düşündüğümüzde ise onların davranışları tamamen dürtüsel ve otomatiğe bağlanmış haldedir. Buldukları şeyi yemeleri dürtüseldir. Açlığı giderme işini ertelemezler. Sadece kendi hayatını devam ettirme güdüsü ile hareket ederler. Bu durumda hayvanların dürtülerine esir olmaları sebebiyle özgürlük hayvanlar için çalışan bir kavram değildir.

Hürriyet kavramı bir başka açıdan bakıldığında ticari olarak pazarlanan bir kavramdır. Reklamlarda bir yiyeceği yiyerek ya da bir içeceği içerek özgürleşebileceğini iddia ettiklerini hepimiz görmüşüzdür. Falan marka arabaya binmek, sağlıklı olmak, zengin olmak, hür olmak için yeterli sayılabilir mi acaba? Yıllar önce bisiklet için “iki tekerlekli özgürlük” ifadesini duyduğumda çok hoşuma gitmişti. Aslında birçok araca göre bağımlılıklarımızı en aza indirgemesi bakımından doğruydu. Ancak bu slogan, bir markayla birlikte anıldığında bizim en masum taleplerimiz bile bizi ticari bir hedefe dönüştürebiliyor. Yani sadece o marka bisikletle özgürlük sağlanabileceği bilinçaltına yazılıyor.

Hayatta bir amacın olması ve umutlarımızın canlı kalması da bizi özgürleştirir. Eğer sağlam ve uzun vadeli bir hayat amacınız yoksa, ümitlerin tükenmişse dünyanın en esaret altındaki kişisi olursun. Küçük hedefler ve ümit kırıntıları ile büyük özgürlükler elde edilemez. Bütün amacı kendi yaşadığı çevrede rahat etmek, diğerlerinden daha itibarlı birkaç mala sahip olmayı özgürlük sayanlar özgürlüğün yanından teğet bile geçemezler.

Konu düşündüğümden daha fazla üzerinde konuşmayı hak ediyor. Burada henüz en çok konuşulan siyasi yönüne hiç değinemedik. Ama kişisel gibi anlattığımız bu konu siyasi yönden de doğruluğunu ispatlayabilir. Buraya kadar yaptığımız fikir yürütmelere göre söyleyin bakalım “Gerçekten Özgür müsünüz

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Bahar Arşivi
SON YAZILAR