Koca bir yıl daha bitti…
Acaba bir tanesini daha devirmeye yetecek mi nefesim, bir ajanda daha dolduracak mı kalemim, bir takvim daha eskitecek mi duvarım? Kim bilir?
Saatler hızla ilerliyor… Az kaldı başlayan bir yılın daha bitimine, ya da azımsanamayacak kadar çok var… Kim bilir?
Her başlangıcın bir sonu olduğu şüphesizken, belli ki bu yıl da bir bitişe gebe…
Eninde sonunda sancılarla doğacak kaçınılmaz “son”, beklense de beklenmese de gelecek, kaçış yok, hele kurtulan hiç yok.
Her rengi barındıracak içinde…
Başladı ya bir kere, sürecek, yaşanılacak ne varsa gelip geçecek üstünden insanın, duruyormuş gibi görünen ama aslında hareket eden bulutlar gibi.
Eskidi ajandalar, takvim yaprakları… Yırtıp atılmalı bütün sayfalar, hepsi dönüşümde hamur olmalı yeniden.
Bir sayfa olarak yeniden bembeyaz olarak gelmeli önüme.
Ya geçip giden günlerim?
Var mıdır yaşananların geri dönüşümü? Hangi atık toplama aracı üstlenir boşa ziyan ettiğim dakikaları?
Hangi makinadan geçer de yepyeni önüme gelir eskittiğim seneler?
Eski seneler! Söyleyin! Hangi hesap makinesi toplar sizi bir araya, hangisi çıkartır sizi ömrümden?
Biliyorum kaybolmadınız ama bilmek bulmama yetmiyor. Şair de diyor ya, “Geçen dakikalarım, kim bilir neredesiniz?” (Necip Fazıl Kısakürek) Kim bilir?
Öyle bilinmez yolculuk ki bu, içerisinde yürürken ya acelem yok, ya da her işim acele…
Başlangıçların heyecanı ve sevinci gölgeliyor bitişlerin yaklaşan telaşını.
Oysa gelen gideni aratıyor her seferinde. Bu yüzden “Merhaba”dan daha kuvvetli olmalı “Elveda”lar, daha çok anlam taşımalı içinde.
Kapatılan her sayfa, hakkıyla kapatılmalı, yeni açılanın da bir gün biteceğini bilmeli insan.
Kim bilir, belki yeniler eski, belki de eskiler en yenidir?
Her yeni eskimeye mahkûmken, her eskide eskimeyen bir yan kalmalı. İnsan unutursa eskiyi, her şeyiyle eskirse yaşananlar, yeninin kıymeti eksik kalmaz mı?
Yaşadığınız sürece baktığınızda zamanın ne kadar hızlı geçtiğini hepimiz görmekteyiz.
Birçoğumuz yaşadığımız kadar bile yaşayamayacağız.
O yüzden yaşarken kimseyi kırmadan, kimsenin arkasından konuşmadan, kimseye iftira atmadan insanlara yardım ederek, insanlara hoş görü ve anlayış ile yaklaşırsak. Ne mutlu bize, değil mi?
Felsefemiz insanca yaşamak, insana hizmet etmek, insanların işini kolay kılmak olursa inanın kendimizde mutlu oluruz, çevremizi de mutlu ederiz.
Gelin hep birlikte yeni yılda, sonraki yıllarda buna özen gösterelim, kendimizi de diğer insanları da mutlu edelim.
İnsanları hatta tüm canlıları memnun edersek, Allah katında da istenilen düzeyde kul oluruz.
Yaşam bir imtihan olarak kabul edersek, imtihanı iyi vermek içinde iyi olmamız, hizmet eden ve kulluk görevini yerine getiren olmak gerekiyor.
İyi olmak kötü olmaktan daha kolay olduğunu düşünürsek gelin kolayı seçelim ve hep birlikte iyi olalım…
Değerli arkadaşlar, yaklaşık 3.5 yıldır Pusula gazetesinde köşe yazılarım yayınlanmakta, bunların çoğunu sevdiniz olumlu görüşleriniz ile beni yüreklendirdiniz, bazılarınız az da olsa eleştirdiniz ve bana katkı sağladınız.
Hepinize şahsıma gösterdiğiniz ilgi için teşekkür ederim.
Yeni yılda hepinize sevdikleriniz ve aileniz ile sağlıklı, mutlu, huzurlu, bol kazançlı bir ömür diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.