Kolay Olan Yol Genç Nesli Suçlamak
1970’lerden başlayıp ve 1990’lara kadar uzanan yıllarda Konya’da yaşayanlar, yaz aylarında tüm şehir halkı tarafından beklenen “fuar” etkinliğini bilirler. Şimdiki Kültür Park’ın bulunduğu yerde düzenlenirdi. Tarihi Dede Bahçesi, Lunaparkı, akşamın ışıkları altında sanki sahildeymişçesine bir his katan büyük havuzu ve tabii ki her türlü alışveriş ihtiyacınızı karşılayabileceğiniz satış alanları… Adeta dev bir açık hava alışveriş merkezi ve kültür etkinlikleri alanı gibiydi…
Çocukluğumuzda merakla beklerdik özellikle satış yapılan sergi alanlarının açılmasını. Bugünkü gibi alışveriş merkezleri yoktu çevremizde. Dolayısıyla bu fuardan tüm sene boyunca gerekecek ihtiyaçlarımızı kolaylıkla ve de uygun fiyata alabilirdik. Giyim, ayakkabı, züccaciye, oyuncak, kitap…aklınıza ne gelirse.
Ayrıca lunaparkın içindeki oyuncakları, pastanelerdeki dondurma keyfi, büyük sanatçıların konserleri... Konya’nın her köşesinden gelen insanımızın ailesiyle birlikte rahatlıkla gidip güven içinde eğlenebileceği faaliyetlerdi. Tabii yemyeşil bir ortam olduğunu da atlamamak gerekir. Gerek caddelerde gerekse fuar alanın içinde, doğal görüntüsünü kaybetmemiş yeşilliğin içinde biz çocuklar özgürce koşar, mutlu olurduk.
Şimdi ise değişen çok şey oldu. Mutlaka ki olacaktı bu değişimler. İletişim çağının hızı, değişen zevkler, alışkanlıklar… Ama böyle bir değişim oldu, dev plazalar, elektronik eğlence mekanları v.s. açıldı diye en azından çocukluğumuzun, kısıtlı imkânları ile olsa bile, yapılabilen kültür faaliyetlerinin de durması gerekmiyordu.
Aslında bu konuya bir örnekle açıklık getirebiliriz. Mesela günümüz gençleri, tüm kafeleri doldurduğu, orada, birbirlerine bile bakmadan ellerindeki telefonla ilgilenerek, amaçsız vakit geçirdiği konusunda eleştiriliyorlar. Klasik “bugünkü gençlik çok değişti” söylemlerinden öte, ne kadar amaçsız oldukları, hayatı kurulu bir oyuncak gibi kendilerine ebeveynleri tarafından çizilen istikâmette yaşadıkları, kendilerini geliştirmek için hiçbir şey yapmadıkları konusunda yeterince eleştiri alıyor bu çocuklar.
Peki okları biz yetişkinler olarak, bölge siyasetçileri, yerel yönetimler ve hatta iş adamları olarak kendimize çevirmiş olsak! Bizler bu çocukları o kafelerdeki anlamsız saatlerinden çekip kurtarmak için ne yaptık ve yapıyoruz sorusunu sorsak!
Şu bir gerçek; bu gençler bizlerden çok daha akıllılar, neredeyse teknolojiyle doğup büyüdüler, bizlerin sonradan öğrendiği pek çok şeyi onlar çocuk yaşlarında biliyorlardı zaten. Küçümsenemeyecek kadar çoğunluğu ise; kendilerini geliştirmek için karşılaştırmalı okumalar ve film analizlerinin yapıldığı etkinliklere katılıyorlar, felsefe, sanat, yabancı dil alanlarında kendilerini, kendi imkânları dahilinde geliştirmeye çalışıyor.
Neden bu potansiyellerini daha fazla kullanmalarına izin verilmiyor? Neden adeta onlara vasıfsız, yeteneksiz, tecrübesiz oldukları hissi aşılanıyor sürekli?
Ne yapmalı ya da hali hazırda yapılanlara ne eklenmeli?
Çok söylem veya siyasi vaat duyarız gençliğin önemi hakkında. Hakkını da vermek gerekir, birkaç faydalı gençlik merkezi de açılmıştır. Birkaç yaz kursu…Fakat bu faaliyetlerin ne kadarı bu kadim şehrin gençlerine ulaşıyor?
Şehrimizde siyasi amaç ve yön gütmeden, gençliğe yönelik kültür ve sanat faaliyetleri yürütmeye çalışan çok değerli insanlar topluluğu var ama onlar da bir noktaya kadar yetebiliyorlar. Bu yüzden bu faaliyetlere ait büyük organizasyonları yapmak yerel yönetimlere, siyasetçilere, kendi içine dönük olan ve kabuğunu kırıp şehrin tüm gençliğine ulaşması gereken üniversite yönetimlerine ve hatta sponsor olarak da olsa dahi iş dünyasına düşüyor. Yapılacak araştırmalar, açılacak yeni merkezler ve işin uzmanı insanlarla, en azından pandemi sonrası için adımlar atılabilir. Çünkü geçen her dakika bu çocukların potansiyellerinin boşa harcanmasına neden oluyor.
Bu gençler zaten okul zamanı çok fazla derslerine, kurslarına, test kitaplarına gömülüler. Artık maalesef okullar test usulüne göre eğitim verdiği için, eğitim hayatlarında analiz ederek düşünmeyi, estetik ve güzel olanı ayırt etmeyi bilemez hâle getiriliyorlar. Her şeyi ezberleyerek öğrenme çabasındalar. Buna mecbur bırakılıyorlar çünkü. Bu yüzden onlar için okul hayatı dışında kolayca, her yerde ulaşabilecekleri kültür ve sanat faaliyetleri, edebi çalışmalar ve sohbetlerin olduğu ortamlar, işinin uzmanlarının verdiği söyleşiler, konserler, sergiler, rahatlıkla katılabilecekleri kültür gezileri gibi faaliyetler düzenlemek çok da maliyetli olmasa gerek. Olduğunu düşünsek bile, bu faaliyetler ile geleceğin doktorunun, mühendisinin, iş adamının, tüccarının, annesinin, babasının zihinlerine farkındalık tohumlarını ekerek; düşünen, tefekkür edebilen bir toplumun üyeleri için temel atmak, bu maliyetlere katbekat değecektir mutlaka.
Dahası bu idealist, umutlu ve değerli gençlerimiz, her şeyin en iyisine layık değil mi zaten?
Sağlığınız ve umudunuz daim olsun…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.