Geçen yazımda Konya da seçime giren ve öne çıkan partilerden CHP, MHP, BDP ve BBP-SAADET ittifakını ele almış, son yazımda da AK Parti adaylarını ele almış ve seçim stratejilerini değerlendirmiştim.

Bu yazımda da değerlendirmelerime devam edeceğim ama küçük bir hatıramla başlamak istiyorum.

1970’li yılların ortaları, Ankara da üniversite talebesiyim. Daha önceden Ankara’ya gelen Amcamların yerleştiği Abidinpaşa semtinde onların aracılığı ile tuttuğumuz bekâr evinde oturuyoruz.

Amcamlar genel ifadeyle sağ görüşlü, MTTB ekolünde ve milli görüş çizgisinde bir aile konumunda. 1977 seçimlerinde beni sandık görevlisi olarak yazdırmışlar.

Oy verme işi bitti, sayıma geçtik. O zamanlar sandık görevlilerinde solcuların kesin hâkimiyetleri var. Hileli sayımı ilk bu seçimde gördüm. İptal edilmek istenen bir AP oyunun iptal edilmemesi için sandık kuruluna karşı tek başıma mücadele veriyorum. Sandık başkanı öğretmen benim direncimi dikkatle takip ediyor. Öyle direndim ki o oyu iptal ettirmedim.

Sandık Başkanı öğretmen en sonunda bana dönerek hiç unutamayacağım şu ifadeyi kullandı. “Genç adam, sizin inadınız bizim irademizi yendi” Ben de “Hocam, biz inat değil, hak peşindeyiz” dedim.

Şimdi nereden nereye geldik ve siyasette aklımın erdiği 40 yıldır haklılığımızı anlatamadık. Hakkın çatışması sadece ideolojiler arası değil gurup içi ideolojilerde de var.

Eskiden devlet siyasetle yönetilmez, siyaset bölücülük, fitnedir denirdi. Bakıyorsunuz bunu empoze edenler şimdi ön safta yer alıyor. İş kişisel veya grup (sosyal, ekonomik) çıkarlarına gelince geçmişte söylenenler unutuluyor. Vaatler, hadler sınır dinlemiyor. Çıkarlar bir yanda, bakarlar öte yanda.

Son yıllarda muhalefet ortaya ciddi şeyler koyamıyor. İyi de iktidar partisi de bocalıyor, tek kutuplu ve merkez tercihli adaylarla devam ediyor. Başarı var ama geleceğe yönelik kadrolaşma çalışmaları yok gibi. Kadro olmazsa gelecek te olmaz.

AK Partinin bölgesel aday tespitinde ki hatalara ve merkez çıkışlı seçim beyannamesine bakınız. Adaylardan yarısı seçim mahallerinde tanınmıyor. Toplum oy vereceği kişiyi tanımak istiyor, merkez yönetimli siyaset bundan kaçıyor. Özgüven eksikliği mi desem kimse de bunun üzerine gitmiyor. Efendiler, aday tespiti boyacı küpü veya Alâeddin’in Lambası değil. Rıza gösteriliyor ise bu seçmenin inancı ve dava adamlarının davaya bağlılarındandır.

Daldır çıkar aday olsun, lambaya sürt cin gelsin, sonra da başın belada kalsın.

Lütfen hesabınızı doğru yapınız. Özellikle ideolojik gruplarla yakın teması kesmeyiniz. Siyaset tek liderli olur ama tek kutuplu ve tek merkezli yürümez. Davayı dağıtın, topluma benimsetin ve topluma mal edin.

Hem 400 milletvekili isteyeceksin hem de sadece teşkilatın çalışması ile başarı bekleyeceksin. Yemezler ve yedirmezler. Şer cepheleri ülke içinden değil ülke dışından, üst akıldan ve uluslararası güç merkezlerinden saldırıya geçti ve şiddetini artırarak devam edecek.

İktidar adayı partiye sesleniyorum. Uyanık olmak zorundasınız. 50 milyon seçmenin 30 milyonuna talipseniz sahada en az 1 milyon örgütlü ve gönüllü askeriniz olmalı. Bu iş tek boyutlu ve tek anlamlı değil. “Kendi koltuğunuz kolunuza dar gelmesin”.

Ne güzel söylemiş Hacı Bektaş-ı Veli; “dikkat et, lokma seni yemesin, sen lokmayı ye”.

Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.

Başarı ve huzur dileklerimle

Allah’a emanet, hayra muhatab olunuz, efendim.