MUHSİN YAZICIOĞLU VE MUKADDES DÂVÂSI (10)
“Musul ve Kerkük’te Türk
mührünü bozdurmayacağız”
MUHSİN YAZICIOĞLU: “Biz Kıbrıs’ı vermeye değil, sahip çıkmaya inandık. Biz, Türklüğün tescili olan Musul ve Kerkük’te Türk mührünü bozdurmayacağımıza inandık.”
Muhsin Başkan’ın dünyası tek değildi. O iki dünyalı bir liderdi.
“Lider olunmaz, doğulur” diye bir söz var.
Muhsin Başkan gerçekten öyle bir liderdi.
Onun liderliği ve dâvâ adamlığı, Sivas’ın Şarkışla İlçesi Elmalı Köyünden kalkıp okumak için Ankara’ya geldiği günlerde başlayacak ve üniversite yılları ile Ülkü Ocakları’nda etrafına haleler gibi toplanacak olan arkadaşlarıyla birlikte çıktığı bu kutlu yolda, menzile varmak için hizmet aşkıyla yanıp tutuşacaktı…
Cennet mekân şehit Muhsin Başkan’ın (1954-2009) hayatını belki de en güzel özetleyen söz; “Haksız bir dâvâ uğruna sultanlık yapacağıma, gerekirse haklı davada tek başıma yürürüm!” sözüdür. O gerçekten tek başına kaldığı bu haklı davasında korkmadan ve yiğitçe yürüdü…
“Bu söz, bizim irfanımızın derinlerine nüfuz etmiş, hak ve hakikat kavramlarının, siyasal zeminde tecessüm etmiş haliydi. “Sonsuzluk”la geçici dünya arasındaki gerilimde, kendi medeniyet köklerinden tevarüs eden irfanın gücüyle, bütün dünyaya meydan okuyan bir idrakin, “Sonsuzluğun Sahibi”ne ulaşmak için yürüdüğü istikametin şifreleriydi. Bu sözler aynı zamanda.
Onun hayatı hep istikamet üzerine oldu. Her bir eylemi, her bir sözü, her bir yazısı, bu medeniyet kodlarının içinde süzülüp gelmiş irfanın, ülkünün mücessem haliydi.
Her eylemi, inanan ve inandığını hayata geçiren bir iman sahibinin eylemiydi. En netameli, çatışmalı yıllardan, işkence dolu Mamak yıllarına, oradan, siyasi parti genel başkanlığı sürecine ve nihayet ömrünün sonuna kadar fikir ve eylem birliğini sağlamış mefkure ve eylem adamının davranışlarıydı bunlar.
Fikri ve siyasi mücadelesi, hep bu inanmışlık ve adanmışlıkla kendini gösterdi. Bu yönüyle o hep “lider”, hep “Muhsin Başkan” oldu.
Onun 40 yıllık siyasi hayatı hep fırtınalıydı, hep çileyle doluydu. O en kritik zamanlarda dahi, herkesin küçük bahanelerle kendi hayatını kurtarmaya çalıştığı anlarda, yukarıda alıntıladığımız sözün mucibince davrandı.”
“Davamız T.C. Devleti’nin ilelebet yaşamasıdır”
Muhsin Başkan, Türkiye’nin itibarı ve ilelebet yaşaması için Büyük Birlik Partisi’ni kurmadan önce “Dâva arkadaşları”na şu çağrıyı yapacaktı:
“Aziz Dava Arkadaşım,
Biz, siz ayırmamaksızın hepimiz, Ülkesini seven, Milletini seven, Bayrağını seven, Devletini seven, dâvası bir, inancı bir, temelleri kale gibi sağlam atılmış, asla yıkılmayacak bir ÜLKÜ’nün yılmaz savunucularıyız. Hepimiz bir nefer olarak bu davanın en son kaleleriyiz.
Davâmız, Türk’ün ve Türk-İslâm kültür ve medeniyetinin temelleri üzerine kurulmuş, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilelebet yaşamasıdır.”
O tarihi çağrıda Muhsin Başkan, aziz davâ arkadaşlarına seslenirken Türkiye’nin itibarını korumak adına nasıl bir dış politika izleyeceğinin de sinyallerini şu sözlerle veriyordu:
“Biz, hazırladığımız projeler ve öz kaynaklarımızı kullanarak Türkiye’yi IMF’siz kalkındırmaya inandık.
Biz, ülkemizin çıkarlarının ön planda olduğu bir Dış Politika yapmaya inandık.
Biz Türk Dünyası’nın inandığı ve etrafında kenetlendiği bir Türkiye kurmaya inandık.
Biz, Kıbrıs’ı vermeye değil, sahip çıkmaya inandık.
Biz, Türklüğün tescili olan Musul ve Kerkük’te Türk mührünü bozdurmayacağımıza inandık.”
Biz gençliğimize iş imkânı yaratmaya inandık. Biz, gençlerimizi Üniversite kapısında bekletmeye değil, Üniversiteli yapmaya inandık.”
YARIN: Peygamber aşkı ve Yüce Dinimize bakışı…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.