Ne Zaman?
Soma'daki felaket hepimizin yüreğini yaktı...
Dile de kolay değil elbette; ama 300'ün üzerinde tabutu uç uca düşünün bir an, yaklaşık 1 kilometre boyunca!
Ne büyük felaket ve neden bu boyutta İNSAN kayıpları bu coğrafyada yaşanır hep?
Emin olunuz, aklımda hiçbir siyasal kaygı, düşünce veya hedef olmadan ve bu işe siyaset bulaştırılmasını lanetleyerek soruyorum:
Neden bizden başka her yerde bundan çok daha küçük boyutlu felaketler sorumlu yöneticilerin istifasını akla getirir de bizde iş, "kazmalar" gibi bayağı ifadelerin kullanıldığı savunmalarla geçiştirilir?
Hatırladığım kadarıyla, Güney Kore, Avustralya, Japonya, Almanya, Estonya sonra daha birçok Avrupa ülkesi başbakan ve bakanları doğrudan veya dolaylı sorumlulukları bulunduğu gerekçesiyle benzer olaylarda istifa ettiler.
"Gelişmekte olan" filan değil; geri kalmış ülkeler dışındaki yerlerde insanlık onurunun ve her bir yaşamın sonsuz değer ve anlamı var. Oralarda istifalar olağan karşılanırken, bizde hala az bulunan bir erdem gösterisi olarak görülüyor, birçoğumuza göre ise zafiyetten başka bir şey değil!
Estonya başbakanı bir AVM çatısı çöktü diye istifa etti.
Güney Kore başbakanı öğrenci gezisi yapan bir feribotun batması neticesinde istifa etti. "Geceleri uyku uyuyamıyordum" diyerek.
Çok sıra dışı tavırlar gibi geliyor bunlar bize değil mi? Hele şu olanları hatırladığımızda;
Yaşanan onca olay, deprem, terör, beceriksizlik, ele yüze bulaştırma, hata ve pişkinlikleri bir hatırlayın bu ülke tarihinde. Var mı bir istifa “sorumluyum ve üzgünüm” diyerek?
Sakarya'da "hızlı tren" faciasında 41 insanımızı kaybettik, olayın davası zamanaşımından düştü. Başbakan, bakan bir yana bir istasyon şefinin bile uykusu kaçmadı.
Afyon'da cephanelik patladı bir tek komutan istifa etmedi. Milli savunma bakanı da istifa etmedi. Sorumlular birbirlerine kilim hediye edip hatıra fotoğrafı çektirdi. 25 genç can kaybının neden yaşandığı ise halen belirsiz.
Hatay'da 56 kişi öldü, istihbarat tartışmaları yaşandı, ölenlerin mezhebi vurgulandı ama yine kimse istifa etmedi.
Uludere'de 34 vatandaş bombalandı. Ne MİT'ten ne ordudan ne de hükümetten kimse istifa etmedi. Soranlara "onlar kaçakçı" denerek idam cezasının olmadığı ülkede kaçakçılık suçuna idam savunuldu adeta.
Şimdi de vizyonunu 2023 olarak açıklayan biri 200 yıl öncesinden felaket örnekleri veriyor bizi avutmak için. Ülke tarihimizin savaş, terör ve depremler dışındaki bu en büyük can kaybı için söylenebilecek daha lüzumsuz ve alçalmış başka laflar edilebilir miydi bilmiyorum.
15 yaşında bir "madenci"nin kaybının bile, bir değil bin koltuktan daha önemli olduğunu ne zaman anlayacağız?
Ne zaman medeni olacağız?
Ne zaman adam olacağız?
Ne zaman insan olacağız?