Romantik kültürde adalet
Yıllar önce AKP ilk iktidara geldiğinde her önüne gelen yeni gelen hükümete yapması gerekenleri söylüyor, nasıl bir siyaset izlemesi gerektiğini sıralıyordu. Aklına ve vicdanına çok güvendiğim bir arkadaşa AKP her şeyden önce adil olmalı ve liyakate uygun görevlendirmeler yapmalı dediğim zaman biraz da azarlarcasına “-O zaman bu başka bir zulüm olmaz mı? Bugüne kadar her türlü negatif ayrımcılığa tabi tutulan dindar kesim ne zaman iş başına gelecek?” demişti de adeta kanım donmuştu. Aslında arkadaşın beklentisi liyakat ve adaletten önce kendi mahallemizin mutlu edilmesiydi. Çok şaşırmıştım ama “-Bu şekilde yaparlarsa eski tas eski hamam” demeyi de unutmamıştım. Aradan yıllar geçti bir memurun soruşturmasını yürüten bir hukuk profesörünün soruşturma kapsamında memurun avukat tutmasını “ – Hiç hoş olmadı” diyerek savunma hakkına koyduğu garip eleştiri sonrası tamamen şok olmuştum. Üzerinden yıllar geçti ama biz değişmedik.
Evet aradan yıllar geçmesine rağmen bizdeki anlayış değişememişti ve adalet arayışı falan değildi. Sadece dünün rövanşını almaya odaklanmış bir kitle vardı. O kitlenin gönlü yapılması gerekiyordu. Liyakat olsa da olurdu olmasa da olurdu. Adalet ise sadece intikam içeren bir kavramdan ibaretti. Ahirette bile olsa suçun cezasız kalmaması kamu vicdanının rahatlaması bakımından önemliydi. Daha fazla bir beklentisi de yoktu.
Mülkü yani devleti ayakta tutacak en önemli temel hukuktur. Eskiden de durumlar aynıydı diyecekler çıkacaktır. O zaman biz yerimizde saymaya devam edeceğiz demektir. Kimsenin olması gerekenle ilgilendiği yok demektir. Sadece bizim insanımız, bizim partimiz, bizim cemaatimiz geçmişin öcünü almalıdır demektir.
Hatırlayacak olursak Adnan Menderes ve arkadaşlarına yapılan zulmün intikamı ismi adalet olan bir parti tarafından alındı yıllarca. 28 Şubat sürecinde ensesinde boza pişirilen dindar kesimin intikamını da yine isminde adalet olan bir başka siyasi iktidar almıştı muhataplarından. Peki bu rövanş alma tutumu ne zamana kadar böyle devam edecek? Elbette haksızlık edenin yaptığı yanına kar kalmamalı ama devlet bu yaklaşımla nereye kadar devam eder?
Arzu gücü, öfke gücü ve düşünme gücü arasındaki itidali temin edebilirsek yani iffet, cesaret ve hikmet kavramlarının ortalaması ile adaleti temin edebiliriz. Düşünme gücü bunlar arasında en önemlisidir. Bu gücü biz zekâ ve akıl kavramlarının ortasını bulmak olarak anlıyoruz. Yani adamın süper zekâ olması, hikmetin ondan doğacağı anlamına gelmez. Yine kişinin geri zekalı olması ondan hikmetin sadır olmasına engeldir.
Adalet mülkün yani devletin temelini oluşturur. Yani devlet ayağa kalkacaksa zulüm ile olmaz. Adaletliyse küfür ile bile abad olabileceğini söyleyebilir miyiz? Kafir dediğimiz ülkelere bakınca cevabı herkes verebilir.
Devletin değerlendirilmesine adalet kavramından başlanır. Ekonomiden başlanarak devletin zevalinden de yükselişinden de bahsedilmez. Örneğin İsviçre’nin başkenti Bern’de bulunan o kadar adalet sembolü heykel, 26 kantonun adaletle yönetildiğini ifade etmesi çok ilginçtir. Devrik CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun organize ettiği adalet yürüyüşünün, siyasi hayatının belki en önemli faaliyeti kabul edilmesi, konunun bizde ki karşılığını anlatmaya yetmez.
Acaba niçin bizde her sorundan sonra adalet isteyenler sokaklara çıkarlar ve adalet sloganları atarlar? Batıda adaletsiz bir yönetim olmadığı için mi bu tür nümayişler düzenlenmez? Batı dünyasında da adil olmayan çok durum söz konusu olabilir. Ancak batıda adalet hukuki bir kavramdır, duygusal ve siyasi bir kavram değil. Bizde siyasi- duygusal bir kavram olarak algılanmaktadır. Kanuna uymak keyfe uymak arasında gelip giden bir toplumuz. Çoğumuz hukuka uymak yerine bir yoluna bakmakla sorunlarımızı çözmeye çalışıyoruz. İşimize gelince hukuktan yanayız, gelmeyince keyfimize göre hareket etmeyi marifet sayıyoruz.
Acaba neden bürokrasiye güvenimizi kaybettik? Cumhurbaşkanının atadığı Rektör neden kendisini atayanla, yetkisinin aynı olduğunu zanneder? Adaleti tesis edecek en önemli kavram liyakat kavramıdır. Liyakat kurallarına uyulunca adalet kendiliğinden tesis edilebilir. Adaletin liyakatle ilişkisini çözebilirsek bu soruların cevabını kolayca verebiliriz. Bu sorunun çok acıtıcı cevapları var. Ama adalet ilk sırada gelir. Siyasetçilerimiz ve bürokratlarımız bu işi niçin yapıyorlar? Memlekete hizmet ederek şeref, onur ve haysiyetlerini yükseltmek için diyebiliriz. Rüyalarına başka şeyler girerse itibarlarını kaybetmeleri kaçınılmazdır.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.