SAÇLARA DÜŞÜNCE AKLAR
Her insan uzun yaşamak ister de nedense yaşlanmak istemez. Elbette ki, yaşlılığın getirdiği ağrı, sızı, hastalık, fiziksel değişim gibi bir takım sorunlar insana sıkıntı verse de uzun ömür yaşamak isteyen bu sıkıntılara katlanmak zorundadır.
Allah(cc); “Kime uzun ömür verirsek biz onun yaratılışını bozar, gücünü azaltır, beli bükük hale getiririz. Onlar bunu hiç düşünmezler mi?” (Yasin, 36/68) Buyurmaktadır.
Kişi açısından yaşlanabilmek önemli olmakla birlikte bir ülke nüfusu içinde yaşlıların oranının artması o toplumun geleceği açısından tehlike çanlarının çaldığının en önemli göstergesidir. Ülkemizde de her geçen yıl yaşlı nüfus oranı artış göstermektedir.
Elbette ki, sağlık hizmetleri, beslenme gibi refah düzeyini artırıcı etkenlerin buna önemli katkısı olmakla birlikte doğum oranın düşmesi daha fazla etkilemektedir.
Her ne sebeple olursa olsun yaşlı nüfusun artması özellikle yaşlı bakımında bir takım sorunları da beraberinde getirmiştir. Yaşlı bakımı ile ilgili sorunlar bizim gibi Müslüman bir ülkede en az yaşanması gerekirken maalesef bizde de fazlasıyla yaşanmaya başlamıştır.
Yaşlıların yaşama tutunup kimseye muhtaç olmadan yaşamlarını sürdürebilmeleri için devlet görevini yerine getirmeye çalışmaktadır. Ancak, bu durum bir yere kadar yaşlılarımızı mutlu etmekle birlikte yeterli olmayıp dramatik sahnelerin yaşanmasına da neden olmaktadır.
Geçenlerde medyada dramatik bir haber yer almıştı. Okulun biri öğrencilerini Darülaceze’ye ziyarete götürür. Öğrencilerden bir tanesi anne babasının “tatilde dedikleri” babaannesiyle karşılaşır ve şok yaşar, ağlaşırlar!
Her ne kadar “1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü” olarak kabul edilmiş olsa da bu tür “Anne, baba, teyze, dedeler” günü gibi kapitalizmin para kazanma tuzağı olarak kullandığı böyle gün kutlamaları bana hiç sıcak gelmemiştir.
Batı toplumlarda bu tür gün ve haftaların bir karşılığı olabilir: ancak, bizim gibi aile bağları güçlü olan Müslüman toplumlar için fazla bir karşılığı yoktur.
Çünkü, anne, baba ve yaşlılarımıza karşı yapılması gerekenler Yüce Rabb’imiz tarafından emredilmiş olup yerine getirilmediği zaman hem bu dünyada hem de öbür dünyada ceza olarak ağır karşılığı vardır.
Maalesef, İslami hassasiyetlerin zayıflaması bu sorumlulukların yerine getirilmesini de olumsuz etkilemiştir. Müslüman bir ülkede insanların huzurevlerinde kalmak için para vererek sıraya girmeleri düşündürücü, bir o kadar da üzücüdür!
Yaşlılara bakma da eski hassasiyetlerin kalmadığı bir gerçektir. Daha evlenme aşamasında bile anne babanın varlığı, bakımı gündeme getiriliyor. Özellikle, damadın anne babasının olmaması kız ailesi tarafından tercih sebebi olarak görülebiliyor.
-Ne kadar acı değil mi?
Anasına, babasına “bir gün sen fazla baktın bir gün ben fazla baktım” kavgasını yapan evlatları duyuyoruz; daha neler neler…
Oysa ki Allah(cc)’a şirkten sonra en büyük günahlardan birisi ana babaya itaatsizliktir. Yüce Rabb’im;
“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine “üf!” bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.” (İsrâ, 23) buyurmaktadır.
Efendimiz Hz. Muhammed (sav); “Anne ve babasına veya onlardan sadece birine yaşlılık günlerinde yetişip de cennete giremeyen kimse perişan olsun, perişan olsun, perişan olsun!” (Müslim, Birr 9, 10) buyurmaktadır.
Eğer kendimizi Müslüman olarak tanımlıyorsak; Elhamdülillah Müslüman’ız; o zaman bir değil bin kere düşünmeli, ana babamıza, yaşlılarımıza karşı sorumluluklarımızı yerine getirmek için hiçbir mazerete yer vermemek üzere azami gayret göstermeliyiz.
Efendimiz(sav): “Herhangi bir genç, yaşından dolayı bir ihtiyara hürmet ederse Allah da yaşlılığında ona hizmet edecek kimseler halk edecektir.” (Tirmizi) Buyurmaktadır.
Kimse yaşlanmayı da ölmeyi istemez; bu genel olarak insan fıtratında var; ancak, Allah(cc) bir insana yaşlanacak kadar ömür verdiyse de buna şükretmeli; hayırlı bir ömür ve son nefeste imanla ölmeyi dilemelidir.
Canlı veya cansız bütün varlıkların bir sonu olup esas olan sorumlulukların bilincinde olmak ve ona göre yaşamaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.