YAZIK BU ÜLKEYE!
Kapasiteli yöneticiler vaktiyle TMSF yi kurmuş ve bankaya yatırılan paraları güvence altına almışlar. Kim kurduysa helal olsun. Ak Partinin iktidar olduğu ilk yılarda da ekonominin başında böyle liyakatli, kapasiteli insanlar vardı ki; ülkeyi krizden çıkarıp ilerlettiler. Ama onlardan sonra gelenlerin o başarıyı gösteremediğini görüyoruz. Onlar ancak krizi atlatmış, düze çıkmış ekonomiyi göz göre göre tekrar krize sokmayı başardılar, onlara da helal olsun.
Sayın Cumhurbaşkanımızın deyişiyle partinin üzerine bir ” Metal yorgunluğu “ çöktü. Rahmetli Erbakan’ın deyişiyle de partinin “ Pili bitti. ” Yenilerde de o eskilerin kapasitesi olsaydı, zor duruma düşen işletmelerin ayağa kalkması için onlar da TMSF gibi koruyucu bir kurum getirebilirlerdi. Kimse kusura bakmasın, demek ki o ufuk ve kapasite yenilerde yokmuş. Bunu kabul edip, mevcut krizden dolayı kendini suçlayan, istifa eden kimse de çıkmadı. Sorumlular, suçu dış güçlere atıp, kurtuldular. Oysa dış güçlerin manipülasyonu önceleri de hep vardı, gelecekte de olacaktır.
TOBB bünyesinde, zorda kalan TOBB üyelerine kredi veren, ortakları TOBB üyelerinden oluşan, çok ortaklı ve kara gün dostu bir banka kurulabilirdi. Bu bankanın yasası ve işleyişi, bu günkü iyi gün dostu bankaların aksine, teminatı sağlam olmak kaydıyla, çeki yazılanlara, hatta icra takibi başlatılanlara bile kredi verebilirdi. Bu banka, zora düşen işletmelerin durumunu inceleyen ehil bir birim marifetiyle, hiç riske girmeden, bankaların kredi vermediği işletmelere de kredi desteği verebilirdi. Bu işi KGF desteği görmüyor. Çünkü o yol izlendiğinde işletmeler yine bu iyi gün dostu bankaların eline düşüyor.
Her işletmenin bir gün zor duruma düşme ihtimali hep vardır. TOBB un kuracağı böyle bir bankaya Devlet de, TOBB un kendi üyeleri de destek verirdi. Böyle organizasyonları halk yapamaz. Ya iktidar, ya da TOBB yönetimi yapabilir. Yani bu gibi işler için kurulan kurumlar ve onları yönetmek için seçilen insanlar yapabilirdi. Maalesef onlar da yapmadılar, IQ düzeyleri yetmedi ve koltuklarında hala oturuyorlar, yazıklar olsun! Böyle kriz zamanlarında işletmelerin iyi niyetli çabaları, çok çalışmaları, deneyimleri ve bilgileri bir işe yaramıyor. Sorun, makro düzeydeki yani tepedeki liyakatle çözülebiliyor.
Ne yazık ki, yöneticilerimiz zor duruma düşen, işleri tıkanan firmaları kurtarma görevini bankalara ve konkordato müessesine havale etmiştir. Anlaşılıyor ki, onların bu problemi çözemediğinin, asla çözemeyeceğinin farkında bile değiller. İşin gerçeğinde ekonomi yanmış, yıkılmış, bunların birçoğunun umurunda da değil zaten, yazıklar olsun! Konkordatoymuş! Depoya yakıt koymazsan araba yürür mü? Bunların birçoğu Pazar ekonomisini de hiç anlamamış: Piyasada yeter miktarda mal bulunmasını ve serbest rekabet ortamını sağlamak yerine narh koymayı tercih ediyorlar.
Çok güçlü bir pehlivan bile hasta olup, aciz duruma düşebilir. Çoğu kez basit bir ilaç onu iyileştirir. Susuzluktan ölmek üzere olana verilen bir bardak su da onu hayata döndürür. Sabit yatırımı devam ederken, yatırımı yeni bitirdiğinde veya yüklü bir alacağı geciktiğinde krize yakalanan işletmeler de zayıf bir dönemindedir. Onlara verilecek az bir destek de onları ayağa kaldırır. Fakat işletmeler acze düştüğünde bu bankalar, vereceği kredinin on katı ipotek ortaya konsa bile kredi vermemenin bir gerekçesini buluyorlar. Belli ki onların yasaları da amaçları da buna izin vermiyor.
Kriz veya manipülasyon sebebiyle zor duruma düşmüş işletmeler için bankalardan, hatta bu haliyle konkordatodan medet ummak, büyük bir saflık, iş bilmezlik, IQ düşüklüğü, beceriksizlik, yeteneksizlik, aldırmazlık, sorumsuzluk, yetersizlik, liyakatsizlik ve ülke ekonomisi için bir talihsizliktir. Bu sözleri daha da çoğaltmak isterdim ama belki zülf-ü yara dokunur diye geri kalanını okuyucuya bırakıyorum.
Sonuç olarak denilebilir ki, bu ekonomik düzen faizden, dövizden para kazananlara hizmet ediyor. Hatta TMSF de onlara hizmet ediyor. Ama ciddi anlamda üreticiyi koruyacak ve yaşatacak fikirler, nedense kimsenin aklına gelmiyor. Üretici “Hacıyatmaz” gibi görülüyor. Zorda kalan işletme sahibi insanlarımız, yetkili ve sorumlu makamlara bir bilgi ulaştırabilmek ve yardımını alabilmek için Külliyenin ve diğer yetkili makamların çevresinde, çaresizce nöbet tutuyor. Sanırım olumlu bir sonuç da alamıyorlar. Böyle giderse “Evet” dediğimize de bin pişman olacağız. Yazık bu ülkeye! Allah’a emanet olunuz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.