Mükremin Kızılca

Mükremin Kızılca

Allah'ın halifesi insan

Allah'ın halifesi insan

Halife, selefinin yerine geçen halef demektir. Hilafet, halef kelimesi ile aynı kökten olup birisinin yerine geçmek demektir.

Halife, halef olduğu selefinin vazifesini üstlenir ve onun görevlerini yapar. Allah’ın halifesi olan insanoğlu yeryüzünde onun istediklerini yapmakla yükümlüdür. Bu yükümlülükleri insanlar arasından seçtiği ve halifesi olarak adlandırdığı peygamberleri aracılığıyla bildirir.

Bu bağlamda aşağıda verdiğim ayet-i kerimelerde Cenab-ı Hak insanoğlunu kendisine halife olarak yarattığını açıkça söylüyor.

Allahü Teala CC hem bütün insanları kendisine halife olarak yarattığını söylerken bazı ayetlerde de bunu özelleştirerek mesela peygamberleri kendisine halife yaptığını belirtir.

Yani evreni yaratan Cenab-ı Hak evrende yaşayan insanlara bildirdiği İslam dinini kıyamet gününe kadar insanlara anlatacak, iman edip yaşamak isteyenlere gerekli şartları oluşturacak bir hilafetten bahsediyor.

Bu hilafet kesinlikle babadan oğula geçen bir hilafet değil, Allah'ın istediklerini onun kullarına en iyi şekilde bildirecek ve isteyenlere uygulama yollarını gösterecek nitelikte olmak şartı vardır.

Allah'ın kayıtsız şartsız halifesi olan peygamberler de kendilerine vazifesini yürütecek halifeler bırakmışlardır.

Ahir zaman peygamberi Hz Muhammed Mustafa (sav) dan sonra dört halife halkın ileri gelenlerince en layık kişiler arasından seçilmiş ve dünya tarihinde ilk cumhuriyet örneğini göstermişlerdir.

33 yıl süren bu dönem 664 yılında bitince artık kendilerini halife de ilan eden hanedanlıklara geçmiştir.

Hanedanlık yoluyla hilafet 1258 yılına kadar Emevi ve Abbasîlerce 600 yıl sürdürülmüştür. 1258 yılından 1924 yılına kadar 650 yıl ise Memluk, Selçuklu ve Osmanlı Türk Devletleri uhdesinde yer almıştır.

1924 yılında Osmanlı Devleti yerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti halifeliği Hz Muhammed'in (sav) ümmetine iade ederek aynen 4 halife devrinde olduğu gibi seçilerek layık ve ehil kişilerden olmasının yolunu açmıştır.

Çünkü Cumhuriyet dışında yani halkın veya delegelerin seçimi olmadan bir halife olamaz. Nitekim dört halife sonrasını anlatan bir hadis-i şerifte peygamberimiz “benden sonra hilafet 33 yıldır, ondan sonra ısırgan krallıklar dönemi başlar” buyurmuştur.

Dört halife döneminden sonra gelen hanedan devletler kendilerini Müslümanların Halifesi ilan etmişlerdir. Ancak hanedanda liyakat ve ehliyet esası değil soy ve nesep esası ön planda tutulur. Bundan dolayı hilafete layık olmayan nice sözde halifeler gelmiş ve Müslümanlara dünyada utanç yaşatmışlardır.

Bu durumda hanedan üyelerinin hilafeti de üstlenmeleri belki tarihi bir zaruret olarak kabul edilse de artık cumhuriyetin iyice yerleştiği dünya üzerinde yani 20. yüzyıldan itibaren hanedan yoluyla bir hilafet asla düşünülemez.

Dinimizin ana kaynağı olan Kur’an-ı Kerim'de bakalım hilafet konusunda Cenab-ı Hak ne buyuruyor;

“Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek birini mi yaratacaksın? dediler. Allah da onlara: Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi.” (Bakara 30)

Halifelik için Davut aleyhisselam'a cenabı hak şöyle buyurduğu görülür;

“Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife yaptık. O halde insanlar arasında adaletle hükmet. Hevâ ve hevese uyma, sonra bu seni Allah'ın yolundan saptırır. Doğrusu Allah'ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarına karşılık çetin bir azap vardır.” (Sad 26)

İnsanlara hitaben şöyle buyuruyor:

“Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği (nimetler) hususunda sizi denemek için kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O'dur. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır ve gerçekten O, bağışlayan merhamet edendir.” (Enam 165)

“Sonra da, nasıl davranacağınızı görmemiz için onların ardından sizi yeryüzünde halifeler kıldık (Onların yerine sizi getirdik).” (Yunus 14)

“Sizi yeryüzünde halifeler yapan O'dur. Onun için kim inkâr ederse, inkârı kendi zararınadır. Kâfirlerin küfrü, Rableri katında kendileri için ancak gazabı arttırır. Kâfirlerin küfrü, kendilerine ziyandan başka bir şey getirmez.” (Fatır 39)

Ayrıca yüce Peygamberimiz vefat ettikten sonra yerine geçen Hz Ebubekir’e halifetü rasülilllah / Allah resulünün halifesi denmiş sonra gelenlere de izafeti uzatarak “Halifetü halifeti Resulillah / Allah resulünün halifesinin halifesi, tabiri kullanılmıştır. Emirülmüminin de halife anlamında kullanılan ve Müminlerin gözetip kollayanı demek olan bir terkiptir.

Araplar halifeler için Emirülmüminîn / Müslümanların emiri tamlamasını kullanırken ilk defa 1206 yılında Hindistan’da Memluk Türklerince kurulan Delhi Hanlığı devletinde Kutbeddin Aybak unvanında “Zıllüllahi Fil’âlem / Allah’ın evrendeki gölgesi” terkibini kullanmıştır. (TDV unvan maddesi)

Bunu takiben Selçuklu, Karamanoğlu ve Osmanlı sultanları unvanlarında “Zıllullahi fil arz / Allah'ın yeryüzündeki gölgesi, tabirini kullanmışlardır. Bütün bu unvanları “Karamanoğulları Devleti / Tarihi – Kitabeleri – İtibarı” adlı eserimizde kayda aldık.

Böyle bir tabir tabii ki şu anda ilk ebatta düşündüğünüz zaman kabul edilemez. Hemen aklımıza Allah cisim midir ki gölgesi olsun itirazı çıkar. Ama beşeri konuşma dillerinde Mecaz – Hakikat- Kinaye - İstiare diye yöntemler vardır, edebiyat uzmanları bunları gayet iyi bilirler.

“Yeryüzünde Allah'ın gölgesi” tabiri bin yıldır kullanılan bir tabir olmuş ve çok güçlü itirazlarla karşılaşmamıştır.

Şimdiye kadar bu tamlamayı anlamaya çalışanların dediklerinin özeti şudur: Burada Allah'ın gölgesi demek Allah'ın hükümlerini yeryüzünde insanlara icra eden merci anlamında kullanılmaktadır.

Bu yoruma göre adı geçen devletlerin başında bulunan han, hakan, sultan ve padişah bu tabiri kullandığı zaman “ben Allah'ın isteklerini emirlerini yasaklarını hükümlerini halka anlatmakla uygulatmakla yükümlüyüm” demek istemektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Mükremin Kızılca Arşivi
SON YAZILAR