Sadık Büyüksakarya

Sadık Büyüksakarya

Dördün dördüncüsü olan mevsim: Sonbahar

Dördün dördüncüsü olan mevsim: Sonbahar

Mevsimlerden en sevdiğim ve sahici bulduğum, başlıkla müsemma olan dördün dördüncüsü.

Yani; sonbahar…

Yırtıcı kızıllıkları raks ettiren, edip bir öğretmen edasıyla irili ufaklı sırıkları terbiye eden nadide çeyrek.

Kızarmak bilmeyen çehrelere vakur duruşuyla serin günler tattıran ve tadı damakta bırakan dirilik halinin hamisi.

Pencereye konan yağmur damlalarının, sarılıp büründüğümüz ince battaniyenin, avuçlarımızın arasına sığdırdığımız kupanın içindeki sıcak kahvenin yareni ve yoldaşı.

Ben yaz insanıyım diyen fanusun içindeki çöl kumlarına gölgesinin bir karışına bile dahil etmeyip; doğru olsam ok gibi yabana atarlar beni, eğri olsam yay gibi elde tutarlar beni diyerek ben buyum diyebilenin ta kendisi.

‘On derviş bir kilim altında yatar, fakat iki padişah bir ülkede barınamaz.’ sözünün özü olarak ifade edebileceğim ve benim gönlüme dokunan, ruhuma temas eden tek padişah.

Her karşıtın yalnızca bir karşıtı vardır, bir karşıtın birçok karşıtı bulunmaz diyebileceğimiz bir gerçek varken, öteden beriden sonbahara muadil uydurmaya çalışıyorlar.

Bunu şimdiye kadar asla kabul etmedim, şimdiden sonrada bana kabul ettirebilecek yufka yürekli, sağlam iradeli bir babayiğit tanımıyorum.

Olmayacağının ispatını da son yazdığım cümlenin üstüne sıra sıra cümleler dizerek somutlaştırdığımı sizlere arz edeyim.

Kıymetlinin adını emsalsiz aracı bilip sevdiklerine, beklediklerine ve dahi umut ettiklerine akrostiş yazanların da benim gibi düşündüğünü düşünüyorum.

‘Senden bir parçayı sen olan yârin bütünü bilip, senden olmayıp seni andıran bir tanenin adına sıla demek gibi…’ diyen adı lazım değil baş harfi S olan, kâğıt üstüne kalem oynatmayı pek seven meçhul gölge de beni doğruladı zira.

Bakınız kamyon arkası yazıları bile sonbahar da daha anlamlı gelir insana.

Sağ tarafa oturmuş, kafanızı cama yaslamış vaziyette okuduğunuz o esrarlı cümleler girdabın oğlu kara delikten gelmedir hep.

Kafa o anda dank etmezse sol taraftan kaçırdıklarınız sizi dürter merak buyurmayın!

Cemal Süreya, ‘Eylül’dü’ demiş ve duygusal dürtü ile dürtüsel duyguyu birbirine tokuşturmuş,

Yaslanın arkanıza:

‘Eylül’dü

Dalından kopan yaprakların

Sararan yanlarına yazdım adını

Sahte bir gülüşten ibarettin oysa.

Ve hiç bilmedin ellerimin soğuduğunu.

Eylül’dü

Di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız

Adımlarımızın kısalığı bundandı

Bundandı gözlerimin durgunluğu.

Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,

Ellerin kadar ıssız,

Sen kadar zamansız molalar veriyordum

Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz.

Eylül’dü

İzlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,

Şimdi yoktu bir anlamı suskunluğun.

Çırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde.

Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman

En çok sesini aradım.

Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ.

Gözlerini sildi zaman…

Dedim ya… Eylül’dü.

Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.’

Yavaşça doğrulup söylemek istediklerimi dizelerine emanet ettiğim Eylül’dü şiirini Ekim’e evirerek, yine, yeni ve yeniden diyerek duygu seline aracı olabilirsiniz.

Tabii bunu yapabilmeniz için sizinle aynı duyguları paylaşıp, aynı dili konuşmamız lazım.

Zira zorla güzellik olmaz.

Üç hece, sekiz harf dediğimiz, aşkın tarifini yaptığımız bir kalıba zorla kimse oturamaz.

Susuzluğu gidermek adına yanlış bardaktan su içmek akıl kârı değil, bunu da biliyoruz.

Doku uyuşmazlığına sebebiyet vermemek adına geriye tek bir seçenek kalıyor:

Herkes kendi bildiği, yürümek istediği yoldan yürüsün.

Ben, benimsediğim çeyrek dilime geçimlik, heveslik nazarıyla bakan nahoş gönüller solsun, yerinden sökülsün isterim.

Neden böyle söyledim?

Çünkü sevgi gösterilen değil, saklanamayandır.

Gösterebilmekten ziyade saklanamayan o tılsımlı tutku esastır.

Ve aksi hüsrandır.

Ez cümle; benim olan bana, sizin bize dedikleriniz size.

Beni yakan söndürsün demiş William Shakespeare.

Aynen öyle.

Selâmetle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Sadık Büyüksakarya Arşivi
SON YAZILAR