Konya deyince akla Mevlana ve etliekmekten sonra herhalde düğünler, düğün pilavı ve düğün konvoyları gelir. Düğün pilavına kimsenin ses edeceğini sanmıyorum lakin düğün konvoyları birçoğumuzun istemeye istemeye de olsa dâhil olduğu organizasyonlar.

Düğünlerde gelin almaya giderken onlarca aracın trafiğe ve çevreye verdiği zararı herhalde anlatmama gerek yok. Özellikle kanı deli gençlerin araçlarla yaptıkları akrobasi hareketlerine birçoğunuz şahit olmuştur.

Bu kararı alan şehir yöneticilerimize ne kadar teşekkür etsek az. Zira Mart-Nisan ayları ile birlikte ya da Ramazan’dan hemen sonra şehir olarak yine yoğun bir şekilde düğün trafiği ile karşı karşıya kalacağız.

Alınan karara göre artık düğünlerde konvoy yapılması engellenecek. Bunun yanında özellikle gelin alma esnasında kurusıkı veya gerçek tabanca kullanımına sıkı tedbirler alınacak.

Yine en önemli sıkıntıların başında gelen havai fişek kullanımı da ortadan kalkacak…

Birçok okur bu duruma tepki gösterebilir. Ancak hem boşuna masraf hem de insanları tehlikeye sokacak bir şeyde neden ısrar edelim ki?

Öncelikle ben, hepimiz köylüyüz. Adetlerimiz gelenek göreneklerimiz var. Ancak artık hepimiz şehirlerde yaşıyoruz. Eskisi gibi bir iki katlı değil 10-20 katlı binalarda yaşıyoruz.

Kaldı ki bu uygulamalar son yıllarda ortaya çıkan şeyler. Gelini deve ya da at ile getirirken eminim böyle sıkıntılar yaşanmıyordu!

Latife bir tarafa…

İlk olarak tepkiler olsa da ben halkın çoğunluğunun bu karar karşısında mutlu olacağına inanıyorum.

DÜĞÜN SALONLARI DA KONTROL ALTINA ALINACAK

Düğün sezonu geliyor dedik ya… Malum bazı esnaflar farklı meselelerden dertli. Düğün salonu ya da tesisi sahipleri belediyelerimizden diyelim ki 1000 metrekare için ruhsat almış. İki katı kadar da araç parkı olması gerekiyorsa salon işletmecisi bu alanı da düğün alanına dâhil ediyor. Akabinde düğün esnasında dar sokaklara 2-3 sıra araç park ediliyor.

Allah korusun bir ambulans ya da itfaiye ihtiyacı olsa girmenin imkânı yok.

Her şeyin ötesinde kamunun yerlerini işgal eden esnaf bu rızkın helal olmadığını bilmiyor mu?

Bu bir vebal değil mi?

Şimdi bu dönem alınan kararlar ışığında artık buna da izin verilmeyecek. Herkes hakkı neyse o alanı kullanacak.

Vatandaşlar olarak bizlerin de arzusu bu değil mi?

TİCARET ODASI’NIN KONYA KİTABI

Dün elime ulaştı. Konya Ticaret Odası ve Karatay Üniversitesi işbirliği ile Konya kitabının 17. Serisi yayınlanmış.

2 cilt yaklaşık 800 sayfalık eser, geçmişten günümüze Konya merkezli göçleri konu almış. İlgimi çekti biraz karıştırdım. En yakın zamanda detaylı okumaya karar verdim. Konya tarihi adına önemli bir eser. Profesör hocalar Alaattin Aköz, Doğan Yörük ve Haşim Karpuz’un editörlüğünde kapsamlı şekilde işlenmiş bir çalışma. Emeği geçenleri tebrik edelim…

KADİR ŞEKER OLAYININ AMERİKA VERSİYONU

Çarşamba akşamları Kanal 42 ekranlarında hazırlayıp sunduğumuz programın bu haftaki konuğu Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölüm başkanı Prof. Dr. Bünyamin Ayhan’dı.

Hoca işin sosyolojik boyutunu enine boyuna tahlil etti. Ve bize Amerika’daki olayı hatırlattı. Hikâye ilginç:

“Kitty Genovese adlı bir genç kadın, Mart 1964’te kendisini sürekli rahatsız etmekte olan Winston Moseley tarafından vahşice öldürüldü.

Kendisine tecavüz etmeye kalkan Moseley’den kaçmaya çalışırken yardım çığlıkları sokakları inletti, ancak olaya şahit olan 38 kişi Kitty’i kurtarmak için parmağını bile kıpırdatmamıştı. Ve zavallı Kitty, New York sokaklarında çaresizce ölümü bekledi, insanların gözleri önünde defalarca kez bıçaklanarak…”

İşte bu etkenleri araştıran iki psikolog "Seyirci Etkisi/Seyirci Kalma Etkisi"  kavramlarını ortaya atmış.

Şimdi soralım Kadir bunu da yapabilirdi. İfadesiyle basına yansıttıkları farklı olan sevgili açıkçası neyin peşinde anlayamadım.

Kadir müdahale etmek yerine cep telefonundan olayı kaydedip sosyal medyaya atsaydı yiyeceği linç nasıl olurdu?