Ekonomi üzerinden ‘Psikolojik Harp’
Türkiye’nin bugün yaşadığı sıkıntıların geçmişe nazaran bazı farklı yönleri var. Yüzyıllardır dönem dönem iyi sinyaller veren ekonomimiz çoğu zaman ciddi türbülanslar yaşadı.
Her türbülansta faturayı en ağır şekilde vatandaşlar ödedi.
Kabul edelim ki tüm piyasalarda kura bağlı olarak yoğun bir şekilde aşırı fiyatlamalar gerçekleşiyor. Enerjiden hammaddeye birçok emtia direkt kura bağlı olduğu için artışlar görüyoruz. Hatta hizmet sektöründe dahi gaza elektriğe olan bağımlılık fiyatları bir anda alabora ediyor.
Kabul etmemiz gereken ikinci bir husus daha var. Bugün yaşadıklarımız ilk değildir. Son yaşadığımız kriz de olmayacak.
Öldük, bittik, battık diye psikolojimizi daha da yerin dibine geçirmek yerine çözüm yolları düşünüp moralimizi yüksek tutmak zorundayız. Zira son birkaç yılda yaşadıklarımız ‘psikolojik harp’ tekniklerinin en ileri seviyesinin ekonomi üzerinde uygulandığı izlenimi veriyor.
Reel olarak Türkiye’de şekerin tükenmesi söz konusu olabilir mi mesela?
Ama koca ülkede ‘şeker bitti’ algısı oluşturuluyor.
Aynı şekilde ayçiçek yağı? Yapılan haberlere yorumlara bakacak olsanız kökü kazındı sanırsınız. Lakin depolarda fabrikalarda teneke teneke yağ var. Kıyı şeritlerde sürekli ‘halis zeytinyağı var alırsanız’ diye arayan köylülerin sesi soluğu kesildi. Arayıp ‘hayırdır’ diye soruyorum. ‘Zam gelecek ya depolara koyduk’ diye cevap alıyorum. Köylü haksız mı? Asla…
Kur oynaklığının ve her gün yediği algı operasyonlarının neticesi bu.
Maalesef iktidarın ve AK Parti’nin içindeki bir takım mahfiller bu duruma çanak tutuyor. Ön açıyor. Millete umut vermek şöyle dursun daha çok karamsarlığa sürüklüyor.
Cumhurbaşkanı bir yenilenme yapacaksa bu işe ilkin halktan uzaklaşan partililerden başlamalı!
FAİZLER % 7500’LERİ GÖRMÜŞTÜ
Zira her dönem krizler yaşadı bu ülke. Son 15-20 yıldaki refah birçok şeyi unutturdu. Gelin o günleri kısaca hatırlayalım.
5 Nisan 1994… Eski Başbakanlardan Tansu Çiller’in SHP’li ortağı Murat Karayalçın ile birlikte açıkladığı kararlar ile dolar %38 oranında artmış 19,000 TL’den 38,000 TL’ye fırlamıştı. Merkez Bankası döviz rezervi 7 milyar dolardan 3 milyar dolara düştü. Enflasyonda bırakın 20-30 oranları 100-200 ile bahsedilen rakamlar çıktı ortaya. Faizler ise alıp başını gitmişti.
‘Türkiye 1999 yılının sonunda da ekonomik açıdan son derece karamsar bir görünüm içerisindeydi. Ekonomi %6.1 oranında küçülmüştü. Enflasyon %70'e ulaşmış, bütçe açıkları büyümüş, Hazine faizlerinin yıllık ortalama bileşik oranı %106'ya ulaşmıştı.
Ekonomik beklentilerin olumsuzlaştığı bir ortamda, Hazine'nin yüklü bir borç itfası öncesinde 19 Şubat 2001'de beklenmedik siyasi gerginlikler yaşandı. Kriz, Milli Güvenlik Kurulu toplantısında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasındaki tartışmayla patlak verdi. 21 Şubat 2001 tarihli toplantıda Sezer'in Ecevit'e anayasa kitapçığı fırlatması olayından hemen sonra İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda % 18,1 oranında düşüş yaşandı gecelik faizler % 7500’e kadar yükseldi. Daha sonra "dalgalı kur" sistemine geçilmesi yönünde karar alındı. Başbakan Ecevit’in "devlet yönetiminde kriz var" açıklamasıyla birlikte mali piyasalarda panikle başlayan süreç, yerli parayı savunmak için gecelik faizlerin astronomik oranlara yükselmesine rağmen, yerleşiklerin yoğun döviz talebi nedeniyle Merkez Bankası'nın 5 milyar dolarlık döviz satışıyla sonuçlandı. Kamu bankalarının likidite ihtiyacının karşılanamaması, ödemeler sistemini kilitleyecek boyutlara ulaştı. Banka sistemindeki büyük çöküşü önlemek için TL'nin yabancı para birimleri karşısındaki değeri dalgalanmaya bırakıldı. Bir gün önce 670 bin TL olan dolar 1 milyon TL'yi aştı. Bunun sonucunda yabancı bankalar vadesi gelmemiş kredilerini geri çekmeye başlayınca 21 Şubat'ta bankalar arası para piyasasında gecelik faiz %6200'e kadar çıktı. Yapılan bu örtülü devalüasyon ile, TL’nin değeri %40 civarında düştü. Devletin borcu da 29 katrilyon TL arttı.’
Türkiye bugünlere kasasında 1 trilyon dolar ile veya kişi başı milli geliri 50,000 dolarda iken gelmedi.
Geçmiş krizlere göre farkımız olduğunu boşuna yazmadım. Bakın ülke ekonomisi halen büyüyor. Faizler bırakın binli rakamları %15’lere kadar çekildi. Daha da inmesi gündemde. Üstelik bugün Türkiye bankalarındaki rakamsal döviz miktarı 255 milyar doların üzerinde. Yani 3-5 bin lirası olan bile haklı olarak parasını dövizde tutuyor.
Türkiye kur-faiz-enflasyon sarmalından kurtulmak için, ilelebet küresel sermayenin kölesi olmamak için yeni bir yol deniyor. Faizcilerden ekonomiyi temizlemek için yeni bir mücadele veriliyor. Bu aşamada bilinen bütün ezberlere karşı duruluyor. Geçmişteki kur artışlarının aksine büyüyen, ihracat rekorları kıran ve hepsinden öte savunma sanayisi ile küresel güçleri rahatsız eden bir Türkiye var.
Bundan sonra yapmamız gereken sosyal olarak gıda ve enerji krizinden etkilenen halka daha çok yardım yapmak olmalı.
Aşacağız ve daha güçlü şekilde dünya sahnesinde olacağız. İnanıyoruz.
ALTAY UCLG BAŞKANI OLUYOR
Muhtemelen haberlerden takip ettiniz. Geçen hafta Konya Büyükşehir üst yönetimi Barcelona’da UCLG toplantısındaydı. Burada Dünya Belediyeler Birliği dönem başkanlığının Haziran 2022’de Konya’ya geçmesine karar verildi. Başkan Uğur İbrahim Altay Dünya Belediyeler Birliği Başkanı olacak. Eylül ayındaki İslami Oyunlar öncesi çok önemli bir gelişme bu. Şehir tanıtımı açısından iyi değerlendirilirse ciddi bir fırsat oluşacak…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.