Yusuf Alpaslan Özdemir

Yusuf Alpaslan Özdemir

Esendal’ın ‘Otlakçı’sı

Esendal’ın ‘Otlakçı’sı

Bundan birkaç yıl önce yakından tanıma ve istişare etme fırsatı bulduğum, istifade ettiğim D. Mehmet Doğan hocamızın Yazarlık Okulu derslerinde edebi esere hangi cihetlerden bakacağımızı, dil ve anlatımın ne denli önem arz ettiğini hatırlamış, daha bir önem verir olmuştum. Derslerde eserlerinden örnek metinlerini okuduğumuz Refik Halit Karay, Peyami Safa, Tarık Buğra gibi nev’i şahsına münhasır isimlerin Türkçemizi hünerle kullanımlarını tekrar hatırlamıştık. O günlerden sonra okuduklarımda dil ve üslûba daha bir dikkat eder olmuştum.

O günlerde okuduğum yazarlardan bir de Memduh Şevket Esendal’dı. Öncesinde okumadığım ‘Otlakçı’ adlı eseri öğrendiklerim ışığında okumuş ve büyük zevk almıştım.

Önce Esendal’ı kısaca bir hatırlamakta fayda var. Memduh Şevket Esendal yaşarken siyasi, öldükten sonra da edebiyatçı kimliğiyle anılmış, başladığı tüm okulları yarım bırakmış, ailesi çiftçi olmasına rağmen kendi çabasıyla üç yabancı dil öğrenmiş müstesna yazarlarımızdandır. Müfettişlik görevi sırasında Anadolu’nun birçok yerini gezme ve bu toplumun insanını yakından tanıma fırsatı bulmuş, bunu da hikâyelerine yansıtmıştır. Yani Esendal bizi, bu toprağın insanını ve sorunlarını işler. İnsana sevgiyle bakar, nitekim kendisi de olumsuz konuları işlemeyi sevmediğini belirtmiştir bir yazısında.
Bu nitelikleri haiz Otlakçı’nın ilk baskısı 1958 yılında yayınlanmış. Aile, kadın, bürokrasi, 1.Dünya savaşı, değişim ve dönüşüm gibi konulardan izler taşıyan yirmi beş hikâyenin yer aldığı Otlakçı, Esendal’ın sade Türkçe’ye Ömer Seyfettin’den önce eğildiğini imleyen bir kitap aynı zamanda.
Eleştirmen Necip Tosun’dan mülhem, o Türk öykücülüğünde sadelikle de derinliğin yakalanabileceğinin parlak örneklerini vermiştir; “Onun öykülerinde olağanüstü şeyler olmaz, küçük bir diyalog, bir anın tespitidir daha çok. Memduh Şevket Esendal’ın hikâyeleri sarsıcı, çarpıcı değildir ama sıcak, içten ve inandırıcıdır. O, Anadolu insanının zayıf ve güçlü yanlarını, onları yaşatan iç dinamikleri, değişim karşısındaki tavırlarını ortaya koymuştur. Hikâyeleri tümüyle gözlem ve tanıklıklara dayanır.” (Öykümüzün Kırk Kapısı, Dadalus Yayınları, Mart 2018, s. 39)
Anadolu insanının konuşmayı sevmesi, sokak ağzı, kahve kültürü de Otlakçı’da yerini alır. Kahvehane konuşmaları, sokak dili, uzun diyaloglar, hatta bazı hikâyelerin tamamen diyaloglardan ibaret olması göze çarpar.
Otlakçı’da, Esendal’ın pek çok hikâyesinde görülen aile kurumu önemli bir yer teşkil eder. Yazar, toplumun ana damarı saydığı aile kurumuna çok önem verir, geleneksel kadın erkek ilişkisi tarafında yer alır. ‘Bir Kadının Mektubu’ ve ‘İki Kadın’ adlı hikâyelerinde kadını haklı, güçlü ve kararlı gösterir. Tamamı bir mektuptan oluşan ‘Bir Kadının Mektubu’ adlı hikâyesinde karanlık işler çeviren kocasından ayrılmak isteyen kararlı bir kadın, ‘İki Kadın’da ise toplumun benimsediği zengin bir mühendisten sabahlara kadar kumar oynadığı ve dürüst olmadığı için boşanıp bir usta başıyla evlenen Behin, örnek karakterler olarak gösterilir okura.
Memduh Şevket Esendal; ‘Arabacı Ali’de ise 1. Dünya Savaşı sonrası Anadolu’daki toplumsal bozulmayı, asker kaçaklarının eşkıyalığa başlamasını sürükleyici bir dille anlatır.
Bürokrasi de Esendal’ın kitaptaki hikayelerinde üzerinde durduğu temel konulardan biri.

Tek parti döneminde ikinci adamlığa kadar yükselen Memduh Şevket Esendal, bürokrasinin kanunları insanların aleyhine kullanmasını da çarpıcı bir şekilde işler hikâyelerinde. Bireylerin kişisel özellikleri mizahi tarzda, bolca ironiyle verilir.

Kitaba ismini veren Otlakçı adlı hikâyede ise boşboğazlık, cimrilik, yüzsüzlük gibi zaaflar öyle başarılı aktarılır ki, hikâyenin merkezindeki olumsuz karakteri okurken okurun siniri alt üst olur. ‘Bildim’ adlı öyküde de kaymakamla vatandaşın sohbetindeki iletişim kopukluğu, yanlış anlamalar okuyucuyu güldürür.

Hasılı velkelâm Memduh Şevket Esendal, Otlakçı adlı kitabında bize bizi anlatmış, sade ve anlaşılır bir dille de derin fikirlerin işlenebileceğini ispatlamış, içtenliğe önem vermiş, bireye hata yaptığında dahi sevgiyle yaklaşmasını bilmiş, değeri yeterince anlaşıl(a)mamış, lâkin üzerinde ehemmiyetle durulması gereken bir kalem.

Esendal gibi Türkçemizi güzel kullanan müstakbel isimlerin sonsuza dek okunacağını, dile bakışlarıyla okurlar üzerinde etkisini sürdüreceklerini düşünüyorum.

İçinde Ayaşlı ve Kiracıları’nın da olduğu Esendal külliyatını okuyanlar etkileyici bir vak’a örgüsü ve usta işi bir dil kullanımına da şahitlik edecekler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Alpaslan Özdemir Arşivi
SON YAZILAR