FRANSIZLAR MI, TÜRKLER Mİ DAHA TEMİZ?
Uzun zamandır yazmak istediğim ancak bir türlü yazamadığım güncel bir konuyu ele almak istiyorum.
Temizlik, evrensel bir konudur. Her insanın ve milletin temizlik anlayışında bazı farklıkların olduğu bir gerçektir. Temizliği kimisi imkânsızlıktan yani yoksulluktan, kimisi kültürel anlayışından yeterli yapamaz, kimisi normalini yapmaktan tatmin olur, kimisi de aşırısından hoşlanır diyebiliriz. Öyle ki temizlik anlayışı bazı insanlarda hastalık derecesindedir.
Normal bir vatandaş olarak sokaklarda, çarşıda, parklarda veya topluma açık yerlerde gezerken çevreye şöylece bir dikkatle hiç baktınız mı veya bakar mısınız? Caddelerde, sokak aralarında, parklarda hatta çöp kutuları etrafındaki atıklara, sokakta araba yıkayan insanlara, yediği sandviçin kâğıdını, içtiği sigaranın izmaritini, burnunu sildiği kağıt mendili yerlere atan veya tükürüğünü şak diye yere yapıştıran birine veya birilerine mutlaka rastlamışsınızdır.
Böyle durumlarda ne yapmak lazım gelir hiç düşündünüz mü veya bu yanlışları yapanlara müdahaleyi denediniz mi? Bana soracak olursanız, evet derim ve çok denediğimi rahatlıkla söyleyebilirim.
Bu zaman kadar denemelerimde insanlara yanlışları lisan-ı hal ile söylerseniz yüzde doksanlara varan ölçüde olumlu tepki aldığımı belirtebilirim.
Bunlar neden sorduğumu Fransızların uygulaması ile karşılaştırmak isterim de onun için.
Geçen yaz kısa bir seyahatim için Paris’e gitmiştim. Bu sefer ki ziyaretimde çevreye daha dikkatli baktım ve o meşhur Paris’in İstanbul, Ankara veya Konya’dan daha temiz olduğunu söylemem mümkün değil. Öyle ki, yerlerde sigara izmaritleri, sigara paketleri, poşetler, uçuşan kağıt ve çöp parçaları.
Sen Nehrinde yüzen poşetler, kola ve içki şişeleri, kenarlarda çöp yığınlarına sıklıkla rastladım.
Bu arada Paris te doğmuş, büyümüş ve yüksek tahsil yapmış yanımda ki yakınıma durumu sorduğumda hayretle şunu söyledi;
“Daha da öteye gideyim, Fransızların çoğu, bazı özel ihtiyaçları için tuvalete gittikten sonra öylelerin bilirim ki ellerin sabunla iyice yıkamaz, o şekilde insanlarla tokalaşırlar, yemek dahi yiyebilirler”; hatta “kimseye yere neden çöp atıyorsun diyezsiniz” demişti.
Onun da ötesinde araştırmamı derinleştirdiğimde “meşhur Versay Sarayı’nın ilk yapıldığı yıllarda sarayda tuvaletlerin olmadığını” okudum”
Gel de şaşma ve temizlik konusunda kendimizi küçük görmeyelim. Elbette çoğunlukla temiz olmadığımız söylense de, hele insanımızın elini yıkamadan sofraya oturduğu söylenemez.
Dileğimiz, daha temiz, daha çevreci, daha az israfçı olmamızın gereğini bir kez daha hatırlatmaktır.
Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.