Gıda Enflasyonu ve Pazar Ekonomisi
Devlet büyük bir ailenin de adıdır. Devletin küçüğü de ailelerimizdir. Ailenin ne olduğunu bilen, değerlerini (geçmişi, kültürü, birikimleri ve atalarından kalan miras koruması; namus, ahlak ve etik değerlerin korunması vs. gibi) koruyan, yaşatan ve geleceğe de hazırlayan aile düzgün bir ailedir.
Aile bağları kopmuş, saygı ve sevgi gibi güzel duygulardan mahrum, ahlak onlar için gereksiz, isteyen istediği gibi yaşar, tasarruf yapmaz, gün bulur, gün yer. Aile fertleri birbirine hatta tüm aileye ihanet edebilir. Eşit paylaşım da neymiş, kardeşinin aç kalması pahasına isteyen çok yer, bulamayan aç kalır.
Günümüzün en çok konuşulan konularından biri de israf ve enflasyondur. Ülkem de ve dünyada israf ve bazı ülkelerde de enflasyonun büyük mesele olduğu ortada. Şimdi soralım, israf ve enflasyonun artmasında resmi otoriteler yanında, toplumların veya fertlerin hiç mi katkısı yoktur.
Sokakları, alış veriş yerlerini (marketler, pazarlar, manavlar, dükkânlar) geziniz; okulları-yurtları; daha da ötesinde otelleri, işyerlerini ve de evlerimize giriniz, mutfaklara ve çöp kutularına bakınız.
Tek kelime ile israf, israf, israf; hem de alabildiğine.
Haberlerde (sesli-görüntülü) zaman zaman evsel (gıda) atıkları yanında, hiç tüketime girmeden direk olarak çöplere atılan sebze ve meyveler var. Bu israfa tarlada yetişen meyve-sebzenin maliyeti eklenirse tüm maliyet tüketiciye 1/3 oranında artış olarak yansıyacaktır.
Bu basit bir matematik kuralıdır. İsraf aynı zamanda tüketime binen bir maliyettir. Sanki bu iş bilerek yapılıyor. Bir süre sonra ıskartaya çıkan mallar, maliyetine tüketime sürülse belki de bu kadar israf olmayacak. Iskarta malın satışı diğer temiz malların satışını azaltır korkusu ile pazara sürülmüyor gibi geliyor. Üreticiden 5 TL ye alınan domates, bekleme veya taşımadan dolayı zarar görürse atılmadan önce, diyelim ki markete maliyet 10 TL. Bu malın tüketime sürülmesi daha doğru olmaz mı?
***
Bu arada memur maaşları ile ilgili yapılan çalışmaları basının devamlı, flaş haber olarak bir sene öncesinden gündemde tutmasını doğru bulmuyorum. Ortada fol-yumurta yok ancak bunu fırsat bilenler var ve sonuçta bugünden itibaren enflasyon olarak yansıyacaktır.
***
Kendi gibi düşünmeyenlere cahil diye niteleyen iktidar muhalifi kanat Derice de patlayan TMO depoları için öyle yalanlar piyasaya sürüldü ki, aslında bunu ortaya atanları ve de inanların ne kadar da matematiklerinin olmadığını ortaya koydu.
İfadelerine göre Derince de patlamada zayi olan buğday 9 bin ton değil, 9 milyon ton muş. Birileri bunu ortaya atıyor, diğerleri de inanarak bu yalanı destekler mahiyette cevaplar veriyor. Yok, Türk çiftçisinin ürettiği buğdayı almamak için Ukrayna buğdayı ile silolar doldurulmuş. Yok, çiftçinin buğdayı elinde kalmış, yok çiftçinin malını düşük almak için bu yapılmış, yok daha neler, ne yalanlar.
Ülkem insanına bir şey demek pek hoş değil ancak yalanı ortaya atan ve de bu yalana inanalar için en azından “bunlar ya dayak yememişler, ya da sayı saymayı bilmiyorlar” denebilir. Zira 9 milyon ton buğday en azından Türkiye üretiminin en azından yarısı demektir ve miktarda bir ürünü değil Derince, ülkede koyacak kolay-kolay bir yer bulunmaz
Cevabımız basit bir matematikle 9 milyon ton buğday için 12 milyon M3 depoya (taban uzunlukları 3X4 km, yükseklikleri 1 m) ihtiyaç vardır. Depo yüksekliğini 12 m olarak alırsak, tabanı 1000 X 1000 m: 1 milyon m2 olan tek parça bir silo demek olacaktır. Tarım ve tarımcı ile derdi olanın bereketi olmaz.
Akıllı olunuz, sağlık ve huzurla kalınız.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.