“Günah yüklü olmayan kişi şeyhdir!”
TARİHE YOLCULUK (159)
- Mevlânâ diyor ki: “Ey genç; günah yüklü olmayan kişi şeyhdir! Yay gibi, Hakk onu eline almıştır! Ondan gelen her şeyi kabul etmiştir.”
“İnsanda ikilik vardır. İnsanın nefsi küfür ile, ruhu da iman ve irfân iledir. Rûhaniyet üstün gelirse; balık, nefsaniyet galebe ederse; olta olur.
İnsanın yarısı mümin, yarısı ateşe tapandır. Yarısı hırslı, yarısı sabırlıdır.”
(Mesnevî, cilt 1-2, s. 305)
***
“Bir hadiste “İşlerin hayırlısı, orta olanıdır.” diye buyurulmuştur. İnsanda bulunan “Dört karışmış şeyin” ortalama olması yararlıdır.
İnsan bedeninde bulunan “dört karışmış şeyden, yâni kani balgam, safra ve sudan” herhangi birisi artacak olursa, bedende hastalık başgösterir.”
***
“Eğer tam olarak manevi kirlerden temizlenemedin, bütün günâhlardan soyunamadınsa, hiç olmazsa az günâh işle; ben ve biz gibi benlik ifâde eden sözleri az söyle; benlik davasında bulunma ki, bari orta yoldan gitmiş olasın!”
Hz. Mevlâna, bize insanın hem melek, hem şeytan tarafını gösteriyor. İnsanın ve insanlığın kurtuluşu işin bize balık olmamızı ve İslâm deryasına dalmamızı öğütlüyor. Şeytanın attığı oltanın ucunda her türlü hile, cazip ve süslü şeylerin bulunduğu yemlere aldanmamızı isteyerek maddi ve manevî hastalıklar korunmak için de “orta yolu” tutmamızı tavsiye ediyor.
Hz. İsâ bağırdı: “Biz şeyhiz, biz piriz”
Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, manevî hastalıklara yakalanan insanların da, mutlaka Maneviyat Hastanesi’ne başvurup ‘çekap’tan geçmeleri gerektiğini Mesnevî-i Şerîfinde dile getiriyor.
Hz. Pîr, bu Maneviyat Hastanesi’nin hekimlerini de şu beyitlerle tarif ediyor:
“Ey genç; günah yüklü olmayan kişi şeyhdir! Yay gibi, Hakk onu eline almıştır! Ondan gelen her şeyi kabul etmiştir.
Şeyh kimdir? Şeyh; pîr, ihtiyar, yâni saçı sakalı ağarmış kişi demektir. Fakat ey yanlış düşüncelere kapılan; bu beyaz kılın anlamını bil!
(Üç çeşit şeyh vardır:
1-Bilgi bakımından şeyh olanlar; İslâm âlimleridir.
2-İbadet ve kulluk yönünden şeyh olanlar; tekkelerin şeyhleri, mutasavvıf ihtiyarlardır.
3-Mevkî bakımdan şeyh olanlar; Araplar arasındaki kabilenin başında bulunan şeyhdir.)
Siyah saç, onun benliğinin sembolüdür. Saçların ağarması, şeyhin benliğinden, varlığından kurtulmasını gösterir. Saçı sakalı bembeyaz olunca, onun varlığından, benliğinden bir kıl bile kalmamıştır, demektir.
Bu yüzdendir ki, herhangi bir kişinin varlığı, benliği kalmayınca o pîr olmuş, şeyh olmuş demektir. Onun ister saçı siyah olsun, ister kır, önemi yoktur.
O siyah saç; insan vasfıdır, insan sıfatıdır. Nefsânî arzulara bağlılığı gösterir. Söylediğimiz kıl, sakal bıyık kılları; söylediğimiz saç, baştaki saç değildir.
Hz. İsâ beşikte iken daha genç yaşına gelmeden; “Biz şeyhiz, biz piriz” diye bağırdı. (Meryem Suresi’nin 27-33. Âyetlerine işâret vardır)
Oğul! Eğer bir kişi bazı beşerî vasıflarından, nefsânî duygularından kurtulur da bazıları kalırsa, o kâmil bir şeyh olmaz; sadece seneleri saymış, yaşlı bir insan olur.
Bizim bedene ait vasıflarımızdan, beşerî duygularımızdan, siyah bir kıl (yâni bizim nefsânî isteklerimizden biri dahi) kalmamış ise, işte o kişi Allah’ın makbulü bir şeyhtir.
Fakat; bir kimse sadece yaşlansa, ihtiyarlarsa, saçı sakalı da ağarsa, bembeyaz olsa, o ne şeyhtir, ne de Allah’ın has ve mekbûl bir kuludur.
Bir kimsede beşeriyet sıfatlarından bir tek kıl bile kalsa, o kişi arşa, göklere mensup değildir. Yâni, Allah’ın has kullarından değildir; rastgele.” (Mesnevî, Şefik Can, c. s, s. 159-160)
***
Bu bir mihenk taşı aslında. Mevlânâ, burada bize bir ayna tutuyor; gerçek şeyh ile sahte şeyhi/şeyhleri birbirinden ayırabilmemiz için.
YARIN: Konyalı Bölük Emini: “Biz vatanımızı kimseye vermeyiz.”
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.